BİR ÂLİM, BİR ÇOCUK, BİR ANI…
Henüz 6-7 yaşlarındayım
Henüz 6-7 yaşlarındayım. Mahdigere arkadaşımın evinin alt katındaki kocaman bir odada oyun oynuyoruz. Oda Şımarmaya son derece müsait genişlikte. İçerisinde halı, minder, bir kutu dolusu tesbih ve kitaplık var. Birde kitaplığın önünde dizlerine çömelmiş kitap karıştıran sakdigerı bir dede... O yaşlarda benim için sadece arkadaşımın dedesi o. Oda da bir uçtan bir uca koşarken gözüme bir kutu dolusu tesbihler ilişiyor. Hepsini çıkarıp kolye, bileklik yapıyorum hemen. Kalanları da anlıma belime doluyorum. Başlıyorum şıngırdatmaya. Kahkahalarımdan ev, inliyor resmen. Kitap karıştıran dede de arada bir göz ucuyla bana bakıyor. Tam kızacak derken tekrar eğiliyor kitaplarına. Sonra fark ediyorum ki dedenin dizlerinin yanında uzunca bir tesbih var. Onu da almak için yaklaşıyorum yanına ve başında sessizce dikiliyorum. İçimden nasıl alsam acaba diye plan yapıyorum. Dede düşüncemi Hmiş olmalı ki birden eliyle tesbihi ayaklarımın önüne doğru sürüklüyor. Gözleri ve diğer eli hâlâ kitabında yalnız. Sessizce eğilip tesbihi alıyorum ve hemen doluyorum belime. Sonra tekrar başlıyorum şıngırda mıngır deyip dönmeye. Çocuk kalbim çok çabuk ısınıyor dedeye. Çok doğru seziyor yüreğindeki o sıcaklığı… Ki bana göre en güvenilir ve samimi sezgiler çocukların htikleridir.
*Bana tesbihi verişi; bir çocuk karşısındaki muhteşem mütevazılığa sahip oluşunun bir göstergesiydi…
*Bana tesbihi verişi; kitap okuyor olsam bile senin oyun hakkına saygı duyuyorum çocuk, nasıl bölebilirim ki senin kahkahalarını demenin en mükemmel şekliydi…
*Bana tesbihi verişi; İslam dininin sonsuz hoşgörüsünü ve merhametini iliklerine kadar benimsemiş bir ilim deryasının ete kemiğe bürünmüş örneğiydi…
Sonra aradan 18 sene geçiyor… 6 Nisan 2014 günü İstanbul’dan Elâzığ’a dönmek için Atatürk Havalimanındayım. Elazığ yolcularının kimler olacağını aralarında konuştukları konudan anlıyorum.
-“Belki onun gibi bir Allah dostunun yüzü suyu hürmetine biz değerliydik kim doldurabilirki yerini” diye ağlayan kadınlara şahit oluyorum. Hepsi bir ötekine son derece çaresiz bir şekilde aynı haberi veriyor. SEYDA MOLLA BAHRİ HOCA kavuştu rabbine.
Ölümün soğuk gerçekliği çarpıyor yüzüme ve içimden arka arkaya geçirdiğim cümleler;
Ne mutlu ki ben senin yaşadığın bir devire şahitlik ettim. Ne mutlu ki ben seninle küçücükte olsa bir anı biriktirebildim…