BENİM GÜZEL TÜRKİYEM
Ne oldu, neler oldu da sen bu durumlara düştün
Ne oldu, neler oldu da sen bu durumlara düştün.
Bir düzensizlik, bir huzursuzluktur almış başını gidiyor.
Kavgalar birbirini kovalıyor.
Ağlayanlar var, gözyaşı dökenler var.
Bu yetmiyormuş gibi, bir de keyf edenler, keyfinden göbek atanlar var.
Daha da yetmiyormuş gibi, doğa da birden tavrını değiştirdi.
Kış fena bastırdı. O da öte yandan vurmaya başladı.
Bütün bunlar yetmiyor, bir de yayınlanan bildiri, ortalığı digerak bullak etmişe benziyor.
Ah benim güzel memleketim, hani hep “ÖNCE VATAN” diye haykırırdık. Dağların, yamaçların görünen yüzüne hep bu yüce sözü yazardık.
O coşku ile koşmuştuk Kafkaslara, Yeme’lere, Geliçya’lara, Çanakkale’lere. O güzelim duygularla vermiştik koca Kurtuluş Savaşı’nı.
Bir de bugünlere bak.
Kimlerle savaşıyor, kimlerle vuruşuyoruz.
Asıl düşman da içimizden çıkmış bulunuyor.
Asıl güçsüzlüğümüz de bu yüzden.
Günlerdir ne yerler yakılıp yıkılıyor.
Günlerdir, kimler seviniyor, kimler gözyaşı döküyor.
Nerede ise içinden çıkılamaz, gezilemez bir ülke haline geldik.
Dünlerde birlikte, bir yüce duygu ile savaş verenler, şimdi o kutsal yerlerden bize bakıyorlar.
“Bu ne ayrıcalık, bu ne bölücülük, bu ne aymazlıktır” diye de bizi bir güzelce kınamaya çalışıyorlar.
Biz kimiz ve nereden nerelerden gelmişiz.
Süleyman Şah’ın torunu, Ertuğrul Beyin oğlu koca Osman Gazi’iyi ve ona bir başka öğütte bulunan Şeyh EDEP ALİ’yi nasıl unutursunuz. “Yurtta Barış, Dünyada Barış” diyen Büyük Atatürk’ü nasıl görmezlikten gelirsiniz. O, Büyük Atatürk’ü nasıl görmezlikten gelirsiniz. O, Türkü ile Kürdü ile Çerkez’i, Arabı, Abazası ile birlikte bu vatanı, kurtarmamış, bu Cumhuriyeti bize emanet etmemişmiydi?
Osman Gazi’ye o çok anlamlı öğütünde ne diyordu koca EDEP ALİ Hocamız:
“EY OĞUL…..
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler.
Unutma ki dünya, sandığın kadar büyük değildir.
Dünyayı bize büyük gösteren, bizim küçüklüğümüzdür
Hırsımız, benciliğimizdir.
Bu yolda nazarımızı sonsuzluğa dikip, büyük ölmek gerek.
Bu yolda, hırs, diken, benlik ve kibir engeldir oğul…
Sakın ha kendine takılmayasın ve kendinde boğulmayasın.
Teklik, sadece Allah’a mahsustur; tek başına karara durup
Hayrat dünyanın ağırlığını kaldırmayasın
İşlerini ehli kişilere danışarak tutasın
Danışırsan, yol alırsın,
Danışmazsan yolda kalırsın
Ey Oğul….
Artık Bey’sin..
Bundan sonra
Öfke bize, uysdigerık sana
Güceniklik bize, gönül almak sana,
Suçlamak bize, katlanmak sana,
Acizlik bize, hoş görmek sana,
Uyuşmazlık anlaşmazlık bize
ADALET sana
Haksızlık bize, bağışlamak sana
Bölmek bize BÜTÜNLEMEK sana
Ey oğul sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açmaz.
Şunu da unutma.
İnsanı yaşat ki DEVLET yaşasın…”
Ne büyük söz, ne büyük öğüt bu.
Bir de asilden vekile bir sözümüz olacak.
Aman vekilim, vekillerimiz, sizi, sizleri seçeni unutmayınız.
Siz yalnız o seçildiğiniz dönem için varsınız.
Gelin birlikte sevelim şu güzel ülkeyi.
Ele güne karşı hep birlikte koruyalım bu yüce vatanı.
Bugün kadar, yarınlar da hep bizim olsun.
Yüreği, bu vatan için atmayanların, canı çıksın, kanı kurusun.
Yaradan onları hiç mi hiç afetmesin……..