AZI ÇOK EDEBİLMEK…
Acıların paylaşıldıkça azaldığı, mutlulukların paylaşıldıkça daha da arttığı gibi bir gerçekliği günlük yaşantımızda hepimizi bir şekilde buluyor. Hele hele koronavirüs günlerinde her birimiz kendi hanelerimiz, kendi iç dünyamıza kapanmış, insanlardan zorunlu olarak uzak kalmış, sevdiklerimizin yüzüne hasret kalmış onlarla şöyle doya doya bir muhabbet yapma imkânımızın olmadığı bu günlerde aranıp sorulmak, bir eksiğin ve ihtiyacın var mı gibi naif ve samimi bir ses duymak gerçekten çok anlamlı ve insan gönlünde kalıcı bir tesir bırakıyor.
Tabi bu girişe sebep olay var belli ki. Hemen anlatalım. Kendisi Ak Partililiğine söz söyletmeyen ve samimini olarak bu misyona karşılıksız gönül vermiş bir dostum ve arkadaşımdan rivayetle naklediyorum.
Taziyemiz vardı. Kardeşimi kanserden kaybetmiştik. Şartlar gereği çok duyurmadan defin işlemini yaptık ve kendi evimizde diğer kardeşlerimiz ve çok yakın akrabalarımızla acımızı yaşıyoruz.
Bilinmeyen bir numara aradı ve önce kendini tanıttı ve başsağlığı dileklerini iletti. Ardından herhangi bir ihtiyaç ve eksikliğin olup olmadığını sordu. Ben de teşekkür ettim ve eksiğimiz olmadığını kendisine ilettim.
Telefonu kapattıktan sonra bu olayı yanımdakilere anlatıp anlatmama konusunda tereddüt yaşadım. Zira beklediklerimizden ve bizden olandan değil de hiç beklemediğimiz ve kendi camiasından olmadığımız bir cenahtan böyle vefa dolu anlamlı bir hareket gelmişti. .Oradakilerin “seninkiler de aradı mı?” sorusuna muhatap olup mahcubiyet yaşamama adına bir tereddüt yaşamıştım belki.
Ve niye yalan söyleyeyim o acılı günlerimizde epey de moral olmuş ve yalnız olmadığımızı anlamıştım bu telefonla. Acımızı az da olsa hafiflemiş hissettirmişti bana..
Devam ediyor arkadaşım: İşte bu acılı günümüzde beni arayan CHP Milletvekili Gürel Erol’un danışmanıydı. Ve ben sırf bugüne kadar hep gönül bağımızın olduğu ve her defasında oy verdiğim Ak Partili milletvekillerinin duyarsızlıkları ortaya çıkmasın diye o gün kardeşlerime arayan kişinin kim olduğunu bile söylemedim. “bir arkadaş” deyip geçiştirdim.
Ama içim içimi yedi bu olaydan sonra. Çok mu zor dedim bir danışmanın bu işleri günlük takip etmesi ve bir telefonla da olsa taziye dileklerini iletmesi.
Biraz araştırma yaptım ve baktım ki oldukça kolay. Elazığ Belediyesi kendi web sayfasında ilimizde vefat edenlerin isimleri ve yakınlarının isimlerini yayınlıyor. Tek yapılacak iş bu ilanları takip etmek. Evet, hepsi topu bu..
Bu kadar kolay yapılabilecek ve bununla gönül köprüleri kurulacak ve olan köprüler kuvvetlenilecekken, yıkılması yönünde duruş sergilemek ne kadar doğru ve ne kadar Erdoğan misyonuyla örtüşüyor inanın izahta zorluk çekiyorum.
Ve devam ediyor dostumuz: “Şimdi Gürsel Erol gönüllere girmesin de kim girsin gardaş…”
Ne diyecektim ve nasıl savunacaktım, bilemedim. Ama en azından bu durumu gündeme getirelim de danışman kardeşler biraz işlerine sahip olsunlar diye düşündüm. İnşallah da olurlar. Çünkü bazı anlarda yapılan güzellikler vardır ki az şey gözükürler ama aslında çok şeydirler. Hülasa, azı çok yapmak da çoğu aza düşürmek de bizim elimizde…