Asgari ücret 29 bin olsaydı ne olurdu?
Asgari ücrete yapılan zam oranıyla ilgili tartışmalar devam ederken bizler olayları üç boyutuyla düşünülmesi gereken ciddi ve balıksırtı bir mesele olduğunu hep söyleyegeldik.
Olayın bir çalışan tarafı var ki gerçekten de açıklanan 22.104 TL ücret, bırakın bir aileyi tek kişinin bile yaşamaya yetmeyeceği bir rakam. Bu konuda ne kadar söz söylense haktır ve gerçektir.
Olayın bir de işveren tarafı var ki orası da sıkıntılı. Bugün vergilerle birlikte bir işçinin işverene toplam maliyeti 30 bin TL. İşveren artan bu ücreti ya ürettiklerine zam yaparak çıkartacak ya da işçi çıkarımına giderek eleman çıkartacak.
Üçüncü tarafı ise enflasyon boyutu. Asgari ücrete yapılan yüklü zam aslında piyasaya iki katı yansıyacak zam demektir. Örneğin hükümet TÜRKİŞ’in açıkladığı rakam olan 29 bin TL’yi asgari ücret olarak açıklasaydı, bugün sütün litresi 40-50, etin kilosu 1200 olmuştu. Dolayısıyla asgari ücretin tespitine bir de bu açıdan bakmak lazım. Yüksek zamlar eğer cebimizdeki ilk beş günde buhar olacaksa bunun ne anlamı kalır ki.
Bu konuda üçüncü konu ise hükümetin istikrarlı bir ekonomik politika izlemesi. Asgari ücret konusunda popülist politika izleyip yüksek zam verilseydi ekonomik çevreler bu adımı hükümetin enflasyonu düşürmede samimi olmadıkları hatta böyle bir dertlerinin olmadığını söyleyeceklerdi.
Açıklanan rakamın çalışanlar adına yeterli görmemekle birlikte uzun vadede tüm kesimlerin lehine olacak ve enflasyonu düşürecek bir adım olarak değerlendirmek daha doğru olur.
Evet biraz daha zorlanacağız, biraz daha bazı alışverişlerimizi öteleyeceğiz ama günün sonunda hepimiz kurtulacağız.
Bağımsız ekonomistler asgari ücretin 22 bin olarak açıklanmasını bu konuda hükümetin enflasyonla mücadelesindeki samimiyeti ve istikrarlı ekonomik politikalarına bağlıyorlar.
Umarız hesaplar tutar ve 2026 yılına tek rakamlı enflasyonla girmiş oluruz.