ARAF'TAKİLER

Sevgili okur, ara ara köşemde elimden geldiği kadar özeleştiri yapmaya çalıştığımı biliyorsunuz

ARAF'TAKİLER
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Sevgili okur, ara ara köşemde elimden geldiği kadar özeleştiri yapmaya çalıştığımı biliyorsunuz. Allah’a şükür, öyle nedamet getireceğim defolu bir geçmişim yok. Ama insan zaman ilerledikçe değişiyor, olaylara bakışı tecrübesiyle orantılı olarak artıyor.

Muhafazakar ve milliyetçi çevrenin etkisiyle çocukluktan itibaren kendimi vatan, din gibi konularda geliştirmeye çalıştım. Cumhuriyetle hiçbir zaman sorunum olmadı ama cumhuriyetin kurucu ideolojisi olan Kemalizm’i hep sorguladım.

Bu sorgulamada en büyük faktörün Kemalistlerin antipatik üslubunun olduğunu, Atatürk’ten değil de, Atatürkçülerden haz etmediğimi çeşitli vesilelerle yazdım.

Cumhuriyet ideolojisinin muhafazakarlarla olan problemine hep itiraz ettim. En son 28 Şubat süreciyle devletin muhafazakarlara yaşam hakkı tanımamasına isyan ettim.

2002 yılında Ak Parti iktidarı başladığında muhafazakar insanların başarılı olması için elimden geleni yaptım. Toplumun iki kesiminin barışması gerekiyordu. Allah var, Ak Parti beklentimin üzerinde başarılı oldu.

Onlarca yıl ötekileştirilmiş, hor görülmüş muhafazakar insanların karşısındakine herkesten fazla tahammül göstereceğine inanıyordum. Mağduriyetin ne demek olduğunu en iyi onlar biliyordu.

15 yıllık Ak Parti iktidarının hemen hemen ilk on yılı ufak tefek hatalar olsa da, beklentimin karşılandığını düşünüyorum. Daha sonra güç zehirlenmesiyle birlikte aykırı sesler yükselmeye başlandı.

Atatürk’e hakaretler edip annesinin iffetine dil uzatanlar,

Kırk yıl bizi fişlediler, şimdi biz onları fişliyoruz diyenler,

Ak Parti karşıtlarının kanının bozuk olduğunu söyleyenler,

Türk diye bir ırk yoktur diyenler,

Cumhuriyet için Osmanlı’ya verilmiş reklam arası diyenler,

Yeni devlet kuruyoruz diyenler,

Hamile kadına sokakta gezmeyi günah sayanlar,

Allah’ın tüm sıfatları Cumhurbaşkanımızda toplanmış diyenler…

Bu ülkede işi en zor olanlar benim gibi Araf’ta kalanlardır.

Ben eski Türkiye’de yaşamaktan mutlu olmadığım için yeni Türkiye düşüncesine sımsıkı sarılmıştım. Ama görünen o ki, böyle giderse yeni Türkiye’de de yerim yok!

Öncekiler, şimdikilerin yaşam ve düşünce hakkına tahammül edemiyordu. Şimdikiler de, öncekilere tahammül edemiyor. Bense, her iki düşüncenin de egemen olacağı bir ülkede yaşamak istemiyorum.

İstemiyorum derken, başımı alıp bir yere gideceğimden değil. Hem nereye gidebilirim ki? Mutlu olmamaktan bahsediyorum.

Her iki kesiminde gürültülü, tahammülsüz kalabalıkları var. Araf’taki bir avuç insanın sesini çıkartacağı ne mecali var, ne de destekçisi…

Neden sürekli olarak mutsuzluk üretiyoruz ki?

Nefretin yerine tahammülü, kinin yerine hoşgörüyü koysak daha iyi olmaz mı?

Ben hiç kimsenin, benim yaşam ve düşünce modelimi kendilerine “dava” saymasını istemiyorum! Beni mutlu edemeyen davanız sizin olsun.

Araf’takiler…

Galiba mutsuzluk kaderimiz!