Yoksulluk içimizde
Usta hikayeci Mustafa Kutlu'nun 'Yoksulluk İçimizde' hikayesi şimdilerde ülkenin kaderi oldu.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın verilerine göre, Türkiye'deki sosyal yardımla yaşayan hane sayısı 2018 yılından bu yana artış göstererek 2024'ün ilk yarısında 3,7 milyonu aşmış.
2018 yılında 2 milyon 588 bin olan bu rakam, son altı yılda büyük bir zirve yaparak 3.7'e ulaşmış.
Bu rakamlar ülkenin ve halkın ekonomik yapısı kadar sosyal yapısına da ayna tutması açısından önemli. Her ne kadar ilgili bakanlık ve hükümet yetkilileri bu tür sosyal yardım miktarı ve bundan istifade eden aile sayısını paylaşıp sosyal devlet ilkesini öne çıkarmak istiyorlarsa da aslında bir taraftan da ülke halkının geldiği yoksulluk durumunu da itiraf ediyorlar.
Zira bu rakamların bir başka ifadesi de “Bizim yönettiğimiz ülkede 3.7 milyon aileyi, ancak devletin verdiği sosyal yardımlarla yaşayabilecek bir hale getirdik” tir.
İnsanlarımız yoklukla, yoksullukla pençeleşirken, kolay yoldan zengin olmanın verdiği şımarıklıkla lüks yaşamlarını gözler önüne seren Dilan Polat tahliye ediliyor, benzer fenomenler sosyal medyada cirit pardon fink atıyor.
Bu durumdan kurtulmak adına ve daha fazla vergi toplayıp refahı artırma uğruna bir kez daha fakir fukaranın ensesinde boza pişiren yetkililer ne zaman vergiyi kazançtan değil de varlıktan ve servetten alırlar bilmiyoruz ama sözde ülkeyi düze çıkarma adına yapılan tüm ekonomik programlar yine fakirin sofrasındaki zeytini azaltmaya yönelik oluyor.
Anlaşılan hükümet, toplumu Yoksulluk İçimizde romanında geçen şu cümlelere hazırlayıp buna alıştırmaya çalışıyor;
“Ne ki senden alınmıştır, o senin hayrınadır. İçindeki yoksulluğu hissediyor musun? İşte senin için en hayırlı vakit... Ne ki nefsine ağır geliyor, onu yap. Kaldırdığın ağırlık miktarınca sana ferah erecektir.”