YERLİ ESNAF İLE YENİDEN…
Depremin yaralarının sarılmasında ve özelliklede kentsel dönüşüm esnasında yapılacak ihya ve inşa çalışmalarında yerli iş adamlarımıza pozitif bir ayrımcılık yapılması yönünde beklenti var.
Aslında bu beklenti öyle birkaç müteahhit, birkaç iş adamı ya da esnafların beklentisi değil. Tüm şehrin beklentisi.
Sermayeyi, yerli-yabancı diye ayırıp sermaye düşmanlığı elbette yapmak istemeyiz. Dün bu memlekette yatırım yapan ve istihdam sağlayan hemşerilerimiz ne kadar önemli ve özellikli idiyse, farklı memleketlerden gelip ilimizde yatırım yapan yabancı iş insanlarımız da o kadar özeldir ve önemlidir.
Depremin getirdiği olağanüstü şartları, zorlukları ve sıkıntıları yaşayacak olan da çoğunlukla bu şehrin insanıdır.
Bugün, zengin ve fakir ayrımı da çok kalmamıştır. Zengin bildiğimiz ve düne kadar işleri iyi olan insanlarımızın tüm ticari faaliyetleri de durma aşamasına gelmiştir.
Büyük bir değişim ve dönüşümün yaşanacağı şehrimizde bu dönüşümü şehir olarak nasıl elbirliği ile yapacaksak, bunun ekonomik boyutunun da önceliğinin bu şehrin firmaları olmalıdır.
Çünkü bu şehrin firması bu şehrin insanını çalıştıracaktır. Bu şehirden malzemeleri tedarik edecektir. Bu şehrin kaynaklarının tümüyle harekete geçirmesini sağlayacaktır. Ve her şeyden önemlisi de kazandığını da yine bu şehirde yeni yatırımlara dönüştürecek bu şehirde harcayacaktır.
Devletimizin ilgili kurumlarının bu konuda da hassas davranmalarını bekliyoruz. Bu beklenti sakın ola ki haksız bir kazanca sebebiyet verecek düzeyde olmamalıdır. Elbette ihale yasası gereği firmalar yarışacaktır ama yine olağanüstü şartlar gereği ihale yasasının amire verdiği pazarlık yaparak yeniden değerlendirme ve seçme yetkileri de vardır.
Sonuçta kamu menfaatleri korunarak yerli firmalarımıza birçok yapım ve onarım işleri yaptırtılabilir. Ama verilen tekliflerde fahiş bir fiyat vaki olursa, yerli firmalarımız bu pozitif ayrımcılık ve iyi niyeti suiistimal etme gibi bir yanlışın içine de girerlerse orada elbette kamu malı, yetim malı deriz.
Bizim bu konulardaki yaklaşımımız; her halükarda yerli ama makul fiyat olacaktır.
Aslında bu beklenti öyle birkaç müteahhit, birkaç iş adamı ya da esnafların beklentisi değil. Tüm şehrin beklentisi.
Sermayeyi, yerli-yabancı diye ayırıp sermaye düşmanlığı elbette yapmak istemeyiz. Dün bu memlekette yatırım yapan ve istihdam sağlayan hemşerilerimiz ne kadar önemli ve özellikli idiyse, farklı memleketlerden gelip ilimizde yatırım yapan yabancı iş insanlarımız da o kadar özeldir ve önemlidir.
Depremin getirdiği olağanüstü şartları, zorlukları ve sıkıntıları yaşayacak olan da çoğunlukla bu şehrin insanıdır.
Bugün, zengin ve fakir ayrımı da çok kalmamıştır. Zengin bildiğimiz ve düne kadar işleri iyi olan insanlarımızın tüm ticari faaliyetleri de durma aşamasına gelmiştir.
Büyük bir değişim ve dönüşümün yaşanacağı şehrimizde bu dönüşümü şehir olarak nasıl elbirliği ile yapacaksak, bunun ekonomik boyutunun da önceliğinin bu şehrin firmaları olmalıdır.
Çünkü bu şehrin firması bu şehrin insanını çalıştıracaktır. Bu şehirden malzemeleri tedarik edecektir. Bu şehrin kaynaklarının tümüyle harekete geçirmesini sağlayacaktır. Ve her şeyden önemlisi de kazandığını da yine bu şehirde yeni yatırımlara dönüştürecek bu şehirde harcayacaktır.
Devletimizin ilgili kurumlarının bu konuda da hassas davranmalarını bekliyoruz. Bu beklenti sakın ola ki haksız bir kazanca sebebiyet verecek düzeyde olmamalıdır. Elbette ihale yasası gereği firmalar yarışacaktır ama yine olağanüstü şartlar gereği ihale yasasının amire verdiği pazarlık yaparak yeniden değerlendirme ve seçme yetkileri de vardır.
Sonuçta kamu menfaatleri korunarak yerli firmalarımıza birçok yapım ve onarım işleri yaptırtılabilir. Ama verilen tekliflerde fahiş bir fiyat vaki olursa, yerli firmalarımız bu pozitif ayrımcılık ve iyi niyeti suiistimal etme gibi bir yanlışın içine de girerlerse orada elbette kamu malı, yetim malı deriz.
Bizim bu konulardaki yaklaşımımız; her halükarda yerli ama makul fiyat olacaktır.