Yerli aşı için biraz daha bekleyeceğiz

Sağlık Bakan Yardımcısı Aydın: '17 tane akademik camianın geliştirdiği aşımız var. Bunların en önde olanı faz 1 çalışmasını başarıyla tamamlayarak, şu anda faz 2 çalışmasına başlayan bir aşımız. Birkaç aşımız ise faz 1 çalışmasına başlamak üzere. Nereden bakarsak bakalım bizim aşımız var demek için bu yılın ilk yarısını geçmeliyiz. Belki sonbaharda diyebiliriz. Bu geç bir tarih değil' dedi.

TAKİP ET

Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Sabahattin Aydın, “Türkiye bu dönemde büyük bir risk alarak maddi getirisini hiç düşünmeden viral aşı yapabildiğini ve dünyadaki bütün teknolojileri kullanarak her bir teknolojiden aşı üretebildiğini göstermiş oldu. Klinik çalışmalar başarılı olursa Türkiye dünyada sayılı aşı üreticisi ülkelerin arasına girebilir” dedi.

Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen "SUBÜ Konuşmaları" programının 4. konuşmacısı ‘Pandemide Sağlık Hizmetleri' başlıklı söyleşiyle Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Sabahattin Aydın oldu. Üniversitenin ‘SUBÜ Haber' üzerinden canlı yayınlanan programın moderatörlüğünü SUBÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yurdanur Dikmen gerçekleştirdi. Söyleşide Türkiye'nin pandemi sürecinde izlediği yol haritası, filyasyon ekiplerinin önemi, yerli aşı çalışmaları ve aşılama programı konuşuldu.
Korona virüs pandemisinin günümüzün ulaşım imkanlarının da yüksek olmasıyla kısa süre içerisinde tüm dünyaya yayıldığını kaydeden Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Sabahattin Aydın, “İletişim araçlarının hızı ve çeşitliliği ise pandemiye yönelik bilgi akışının çok hızlı olmasını sağlıyor. Bu süreçte kirli bilgi de çoğaldı. Şu anda biz pandemiyle mücadelede doğru bilgiyi kirli bilgilerden arındırma mücadelesi de veriyoruz. Sağlık sisteminin gücünü toplumun büyük kesimini kapsaması ve bunun yanında finansal açıdan oluşacak yüke karşı vatandaşları koruması gösterir. Birçok ülkenin sağlık sistemi bunu başaramadığı için daha çok dezavantajlı gruplara odaklanarak sağlık yönetimini yürütmeye çalışır. Türkiye farklı kategorilerdeki farklı kapsayıcılıkları ortadan kaldırarak tüm toplumu tek bir şemsiye altında toplamayı ve adeta kamu sağlık hizmetleri karşısında hizmete erişim açısından dezavantajlı grup bırakmamayı başarmıştır. En büyük gücümüz Türkiye'deki tüm yaşayanlara bu süreçteki hizmetleri ücretsiz olarak sunmamız” dedi.

"Krizi faydaya dönüştürdük"
Türkiye'nin Osmanlı Devleti'nden itibaren çok güçlü bir birinci basamak sağlık hizmeti ağına sahip olduğunu aktaran Aydın, “Filyasyon ekiplerimiz bu anlamdaki kadromuzu pandemi sürecinde genişletti. Hanelere kadar ulaşır hale geldik. Temas edilen kişileri risk anında izolasyon altına alarak korumaya çalışıyoruz. Evlere ilaç teminini sağlıyor, test örneği alıyoruz. Şu anda tespit edilen her kişiye gidebilecek bir filyasyon ekibi ağımız var. Krizler iyi yönetilebilirse iyi gelişmenin motor gücüdür. Daha kısa yoldan daha fazla kaynağı kullanabilme gücünüz olur. Risk alma oranınız artar çünkü toplum bu riskleri kabullenecek durumda olur. Bu süreçte yoğun bakım yatak kapasitemiz yüzde 50 arttı. Solunum cihazı krizi karşısında bakanlığımızın da sahiplenmesiyle kendi solunum cihazımızı ürettik. Hem kendi açığımızı kapattık hem de dünyaya solunum cihazı gönderdik. Yerli tanı kitlerimiz hızlı bir şekilde sisteme dâhil oldu. Mutasyonları ayırmak açısından da yerli tanı kitlerimizi kullanıyoruz. Risk ortamı yanında bu faydaları getirmiş oldu” diye konuştu.

"Sonbaharda aşımız var diyebiliriz"
Türkiye'nin aşı üretebilme kapasitesinin her zaman var olduğunu belirten Aydın, “Ancak bu aşıların fabrikalar üzerinden ürüne dönüşmesi konusunda maalesef olumlu adımlar atamadık. Dünya piyasasında sürdürülebilir bir fiyatla çıkmadıkça var olamıyorsunuz. Pandemi krizini avantaja çevirerek bunun maliyetini hiç gözetmeksizin elde etme çabası içerisine girdik. Akademideki var olan potansiyel böylelikle harekete geçirilmiş oldu. İlk çalışmalara TÜBİTAK destek verdi. İftihar edebileceğimiz bir laboratuvar altyapımız var. Ancak klinik çalışmalara oryante değiliz. Bu döneme kadar klinik çalışmaları destekleyen bir modelimiz yoktu. Şu anda TÜBİTAK klinik öncesi çalışmalar, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) ise klinik çalışmalar için Ar-Ge finansmanı sağlıyor. 17 tane akademik camianın geliştirdiği aşımız var. Bunların en önde olanı faz 1 çalışmasını başarıyla tamamlayarak, şu anda faz 2 çalışmasına başlayan bir aşımız. Birkaç aşımız ise faz 1 çalışmasına başlamak üzere. Nereden bakarsak bakalım bizim aşımız var demek için bu yılın ilk yarısını geçmeliyiz. Belki sonbaharda diyebiliriz. Bu geç bir tarih değil” şeklinde konuştu.

"Aşılamalar yeniden hızlanacak"
Türkiye'nin dünyada aşı bağlantısını en erken kuran ülkelerden biri olduğu bilgisini veren Aydın, “Böylelikle çok sayıda aşı alabilme imkânına sahip olduk. Bize vaat edilen takvime göre oldukça geriye düştüğümüz de bir gerçek. Biz şu ana kadar 25 milyon kişiyi aşılamayı hedefliyorduk. Buna rağmen nüfusa oranla aşılama yüzdesine baktığımızda en çok aşı yapan ülkelerden birisiyiz. Tüm dünyada ciddi bir aşı krizi var ve önümüze konan takvimlerle aşılamayacak gibi görünüyor. Türkiye bu dönemde büyük bir risk alarak maddi getirisini hiç düşünmeden viral aşı yapabildiğini ve dünyadaki bütün teknolojileri kullanarak her bir teknolojiden aşı üretebildiğini göstermiş oldu. Klinik çalışmalar başarılı olursa Türkiye dünyada sayılı aşı üreticisi ülkelerin arasına girebilir. Bu hafta sonundan itibaren yeni aşı tedariklerimiz olacak ve aşılama çalışmalarına yeniden hız vereceğiz. Öncelik sırasına azami ölçüde dikkat etmeliyiz. Hedefimiz, sözleşmesini yaptığımız 100 milyon doz aşı geldiğinde toplumumuzun tamamını aşılamış olmak” ifadelerini kullandı.

Bakmadan Geçme