Var mısınız?
Bizim mesleğin değişik tarihlerde kutlanılan özel günleri var. Bunlardan biri de 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı.
Bayram dolayısıyla hem ülkemiz hem de yerel yöneticilerimiz bu günümüze özel paylaşım ve açıklamalarda bulundular. Hepsine güzel duygu ve cümlelerinden dolayı teşekkür ederiz.
Yapılan açıklamaların ortak vurgusu özgür ve güçlü bir basının var olması, demokrasinin de ülkenin de güçlü olması anlamına geldiği yönünde.
Bu düşüncelere katılmamak elde değil. Bir şehrin özgür ve güçlü medyaya sahip olması, yöneticilerin elini ve taleplerini güçlendiren ve onların işini daha da kolaylaştıran bir mekanizmanın olması demektir.
Elazığ medyası olarak, gerek ülkemiz gerekse şehrimiz özelinde yaşanan sorun ve problemleri, kırıcı olmadan, saygı ve nezaket kuralları içinde yazıyor ve gündeme getiriyoruz.
Tecrübeli siyasetçi ve yöneticilerimiz dile getirdiğimiz konulardaki aksaklıkları gidermek için gayret gösterip hatta bu konuyu gündeme getirdiğimizden dolayı teşekkür ederken, bazı acemi siyasetçilerin ise ölçüsüz ve hadsiz ithamlarına maruz kalabiliyoruz.
Bilindiği gibi 6.8 şiddetindeki depremin ardından, halktan, basınımızdan ve bazı STK Başkanlarından yükselen Elazığ'ın Afet Bölgesi ilan edilmesi talepleri, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve ilimiz milletvekilleri tarafından ”böyle bir kanun ve uygulama yok” diyerek geri çevrilmişti.
Geçtiğimiz gün Rize'de yaşanan selin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı açıklamada “bakan ve milletvekillerimizden gelen talepleri haklı ve doğru görerek Rize'yi afet bölgesi ilan ettik” açıklaması ile bu tartışma yeniden alevlenmiş, bu konuda Hakimiyet Gazetesi ile birlikte birçok gazetemiz konuyu gündeme manşetten getirmiş, çok sayıda köşe yazısı ile uygulama eleştirilmişti. Bununla birlikte birçok sosyal medya kullanıcısı ve siyasi parti temsilcileri de Elazığ'a reva görülen bu tavrı eleştiren demeçler vermişlerdi.
Bu tartışmalar yaşanırken Ak Parti Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Tan, kendi sosyal medya hesabından, bu haberleri yapan gazetecileri çığırtkanlıkla suçlayarak “gazeteci, yazar ve benzeri kim varsa işinizi ya adam gibi yapın ya da bu şehirden gidin” diyerek bizlere meslek dersi vermekle kalmamış ayar vermeye çalışmıştı.
Kemal Tan, acemi siyasetçi olmasının heyecanıyla böyle bir paylaşım yaptı ama olayın bir Ak Parti-medya cepheleşmesine dönüşmemesi amacıyla İl Başkanının tavsiyesine uyarak kendi paylaşımını silmek zorunda kaldı.
Siyaset, halka rağmen yapılamayacağı gibi gerçekleri gündeme getiren medya organlarına yönelik hasmane tutum içinde olmak ve hele onları şehirden kovmak gibi ötekileştirici ve memleketten sürgüne gönderici bir tarzda da olmaz.
Siyasetçi demek, eleştirileri göğüslemek demek. Siyasetçi demek, yanlışı savunmak yerine gerçeği kabul etmek demek. Siyasetçi demek “kime vurayım ki namım yürüsün” demek değil, kimin bir sorununa derman olayım demektir.
Biz, Kemal Bey'i ne siyasetten ne de şehirden aforoz etmiyoruz. Tam tersi halk için, şehrimiz için yaptığı siyasette, şehrimizi ve halkımızı anlamaya davet ediyoruz.
Gazetecilere ders vermesi, sigaya çekmesi ve bizlere celallenmesinin aynısını, şehrin sorunlarının çözülmesi amacıyla siyasilere ve hatta bakanlara da göstermesini istiyoruz.
Kemal Tan'a bir konuda katılıyoruz... Sayın Tan'ın “işinizi ya adam gibi yapın ya da bu şehirden gidin” önermesini başta kendimiz olmak üzere her konumdaki insan için geçerli olduğunu düşünüyoruz. Var mısınız?