Üretim, Üretim, Üretim!
Merhum Sakıp Sabancı, yıllar önce feryat ederek ve hedef göstererek tekrar ediyordu başlıktaki ifadeleri.
Pandemi döneminin dünyaya bir kez daha öğrettiği üretim gerçeği, şimdilerde daha bir anlaşılır ve son çare olarak görülüyor.
Var olmanın yolu üretimden geçiyor. Ürettiğiniz kadar varsınız. Her alanda ve her koşulda üretmek için devletin değişik kurumları aracılığı ile destek projeleri var.
Teknolojiden, tarım ve hayvancılığa, mobilyadan demir üretimine, mermerden, el sanatlarına her alanda verilen bu desteklerden faydalanma belki ilk etapta çok kolaymış gibi gözükse de işin içine girince aslında bazı kurumların bangır bangır “sakın üretme” diye bağırdığını ve yatırım yapılmaması konusunda nasıl direndiğini görüyorsunuz.
Bürokrasinin çarkları nasıl böyle olumsuzluğa formatlanmış, yeni Türkiye'de hala bu yöntem niye geçer akçeliğini korur sarmalına bir Allah'ın kulu kafa yormuyor.
Geçtiğimiz aylarda DSİ 9. Bölge Müdürlüğü'nün Kuzova çiftçisine yazdığı resmi yazı da gösteriyor ki Sakıp Sabancı'nın aksine resmi kurumlarımız üretmeye çok sıcak bakmıyor ve hatta üretim yapmayı düşünenleri “sakın ha” diyerek uyarıyor.
Bugünlerde hangi esnafla, hangi üreticiyle konuşursanız en büyük problemin hammadde ve daha önce bolca bulup sattıkları ürünlere çok zam gelmesine rağmen ulaşamadıkları serzenişini dinlersiniz.
Geçenlerde bir arkadaşın “kürek sapı bulamadım” ifadesi de gösteriyor ki en basit yerli kalemlerin üretiminde dahi sorun var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Sakıp Sabancı gibi “üretim, ihracat ve istihdam” çağrısı yapsa da bazı bürokratlarımız eski Türkiye bürokratlarına rahmet okuturcasına üretmemeyi teşvik ediyor.
Bürokratlardaki ufuksuzluk, konforizm ve ilgisizlik bu memleketin sırtında en büyük yük ve kambur. Yazık oluyor bu ülkeye yazık.