Ülkemizden Giden Yardımlar, Arakanlıları Hayatta Tutuyor
Tamer ÖREN- Geçtiğimiz hafta gittiği Bangladeş'teki mülteci kamplarındaki izlenimlerini anlatan Memur-Sen Elazığ İl Temsilcisi İbrahim BAHŞİ 'Biz iftar sofralarımızdaki çeşitlilik az diye sitem ederken, yüzbinlerce Arakanlı Müslüman açlıktan ölmemek için mücadele veriyor. Kamplarda Açlık, sefalet, yoksulluk diz boyu. Ülkemizden giden yardımlar onları hayatta tutuyor' dedi.
İHH İnsani Yardım Vakfı'nın Bangladeş'teki kamplarda yaşayan Arakanlı Müslümanlara gönderdiği yardımları dağıtmak için Türkiye'den giden 5 kişilik heyet içerisinde bulunan Memur-Sen Elazığ İl Temsilcisi ve Eğitim Bir-Sen Elazığ 1 No'lu Şube Başkanı İbrahim BAHŞİ Bangladeş'teki izlenimlerini anlattı. BAHŞİ, kamplarda yaşayan Müslümanların tamamıyla Türkiye'den gönderilen yardımlarla ayakta kalmaya çalıştıklarını ve ölmemek için mücadele ettiklerini söyledi. BAHŞİ Elazığ'da benim görevlendirdiğim Türkiye'nin diğer illerinden 4 arkadaşımızla birlikte 8 saat süren bir yolculuktan sonra ' Bangladeş'in Cox's Bazar kentindeki yaklaşık 800 bin Arakanlı Müslüman kardeşlerimizin yaşadığı kamplarda ziyaret ettik. Orada onların yaşadığı hayatı, hayat denirse eğer birebir gözlemleme ve yardım kolilerini onlara dağıtma imkanı bulduk. Geçen yıl 25 Ağustos krizinden sonra kendi ülkelerinde kimlikleri elinden alınarak ülkelerinde gördükleri zulümden kaçıp Bangladeş'e sığınmışlardı' diye konuştu.
Türkiye'ye büyük saygı duyuyorlar
Türkiye'ye ve Türklere, Arakanlıların çok büyük bir sevgi gösterdiğine şahit olduğunu belirten BAHŞİ 'Türkiye dönünce hemen eğilip kendilerine göre saygı gösterisinde bulunuyorlar. İngilizce olarak konuşabildiklerimiz sayın Cumhurbaşkanımızın ismini zikrediyorlar. Büyük bir minnet ve saygı duyuyorlar. Türkiye'nin Türk milletinin yardımları sayesinde orada ayakta durduklarını söylüyorlar. Göğsümüzdeki Türk bayrağını görünce hemen tanıyorlar. Bir tek onlara Türk milleti sahip çıkıyor. Devlet eliyle ya da yardım kuruluşları aracılığıyla yapılan tüm yardımlar yerini buluyor.
Bu yardımlar kesilmemeli
Kampta geçirdikleri günlerde yaptıklarından bahseden BAHŞİ 'Birinci gün birkaç kampta mükerrer alım olmasın herkese yetsin diye oradaki askerlerin denetiminde yardımları dağıttık. İkinci gün kampın ortasına kurulmuş büyük bir çadırın içinde eğitim gören öğrencileri ve öğretmenleri ziyaret ettik. Daha sonra oradaki kamplara da sıcak yemek dağıtımı yaptık. Aslında bizim hayal ettiğimiz bizdeki iftar çadırları gibi bir iftar sofrasında bir arada olmaktı. Oradaki şartlar maalesef buna imkan vermedi. Kapalı kaplarla yemek dağıtımı yaptık. Onların gözlerindeki ,hasreti, umudu o hüznü görmek insanın tabiri caizse ciğerlerini parçalıyor. Buna şahit olmak bize daha büyük bir sorumluluk ve acı verdi. O yüzden buradan sadece onlara dua etmek değil yardımlarımızı da göndermemiz gerekiyor. Türkiye Diyanet Vakfı, Kızılay, AFAD, TİKA, İHH, Sadaka Taşı, Deniz Feneri gibi orada bulunan 22 kuruluşumuz aracılığıyla yardımlarımızı oradaki kardeşlerimize ulaştırmamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü; Arakanlı Müslüman kardeşlerimiz sadece Bangladeş'te değiller. İslam coğrafyasının birçok yerinde kamplarda yaşıyorlar. Biz ülke olarak hepsine yardım ederek büyük bir sorumluluğu yerine getiriyoruz. Bu yardımlar kesilmemeli. Gerekiyorsa sofralarımızdan birer çeşit azaltarak oralara göndermeliyiz. İftar sofralarımızı biraz daha mütevazi yaparak oradaki kardeşlerimizin de karnı doysun diye yardımlarımızı esirgememeliyiz. Bir Müslüman olarak hepimizin görevi olduğunu düşünüyorum. Ben yardım eden, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. İnşallah Myanmar hükümetinin bu zulmü sona erer oradaki kardeşlerimiz de tekrar kendi topraklarına, evlerine dönerler' diye ifade etti.
Yaşamak için çok zor şartlarda mücadele ediyorlar
Kamplarda yaşayanların Türkiye'den giden 22 yardım kuruluşunun destekleriyle ayakta kalmaya çalıştıklarını dile getiren BAHŞİ ' Bambulardan yapılan üzeri çadırlarla kaplı küçücük barakalarda hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Açlık, sefalet, yoksulluk diz boyu. Şehirlere doğru giriş ve çıkışlar yasak olduğu için herhangi bir çalışma, tarımla uğraşma ya da kendi mesleklerini icra etme şansları yok. Tamamen dışarıdan gelecek bağış ve yardımlarla hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Evlerinin içini müsaade alarak gezme fırsatımız oldu. Gerçekten yaşamak için çok zor şartlarda mücadele ediyorlar. Evlerin içerisinde sadece birer hasır var. İHH'nın yaptığı umumi tuvalet, banyolarla ihtiyaçlarını karşılamamaya çalışıyorlar. 2 ampul bir vantilatör çalıştıracak şekilde evlerin çatısına küçücük güneş panelleriyle elektrik üretiliyor. Kampların merkezlerine su ihtiyacı için kuyular kazılmış. Tulumbalarla su çıkartmaya çalışıyorlar' ifadelerini kullandı.
Dışarıdan gelen yardımlarla ayakta durmaya çalışıyorlar
Kamplarda gezmenin pek mümkün olmadığını kaydeden BAHŞİ ' Çünkü; bu tahliye sularının gidecek herhangi bir kanalizasyon yok. Atık suların kokusu, diğer kokular çok rahatsız edici boyuttalar. Yeme, içme konusunda hiçbir imkanları yok. Tamamen dışarıdan gelen yardımlarla hayatta kalmaya, ölmemek için yaşam mücadelesi veriyorlar. Evlerin arasında gezen 0-5 yaş arası çocukların üzerlerinde hiçbir şeyleri yok. Çırılçıplak vaziyetteler. Beslenmeleri sağlıklı olmadığı için karınları şişmiş bir vaziyette, yetişkinler ise peştamala benzer bir örtüyle göbekten aşağıya örtünmeye çalışmışlar. Yüzleri kavrulmuş bir şekildeler. Bambudan yapılmış evlerinin önünde bir umut bekliyorlar.
Türkiye'de yapılan yardımlar birebir yerine ulaşıyor
Türkiye'de yapılan yardımların birebir olarak yerine ulaştığının altını çizen BAHŞİ ' Ve çok makbule geçiyor. Çünkü; biz burada yemek beğenmezken, soframızdaki yemek çeşitlerinin sayısını az bulurken, ya da soframızda tabak koyacak yer kalmazken orada Müslümanlar, dağıtılan kolilerde sadece pirinç, patates, makarna vb ölmemek için sürekli bu tür yiyeceklerle besleniyorlar. Bizim buradaki gibi zengin çeşitli iftar sofraları görmeleri mümkün değil' diye aktardı.
Türkiye'ye büyük saygı duyuyorlar
Türkiye'ye ve Türklere, Arakanlıların çok büyük bir sevgi gösterdiğine şahit olduğunu belirten BAHŞİ 'Türkiye dönünce hemen eğilip kendilerine göre saygı gösterisinde bulunuyorlar. İngilizce olarak konuşabildiklerimiz sayın Cumhurbaşkanımızın ismini zikrediyorlar. Büyük bir minnet ve saygı duyuyorlar. Türkiye'nin Türk milletinin yardımları sayesinde orada ayakta durduklarını söylüyorlar. Göğsümüzdeki Türk bayrağını görünce hemen tanıyorlar. Bir tek onlara Türk milleti sahip çıkıyor. Devlet eliyle ya da yardım kuruluşları aracılığıyla yapılan tüm yardımlar yerini buluyor.
Bu yardımlar kesilmemeli
Kampta geçirdikleri günlerde yaptıklarından bahseden BAHŞİ 'Birinci gün birkaç kampta mükerrer alım olmasın herkese yetsin diye oradaki askerlerin denetiminde yardımları dağıttık. İkinci gün kampın ortasına kurulmuş büyük bir çadırın içinde eğitim gören öğrencileri ve öğretmenleri ziyaret ettik. Daha sonra oradaki kamplara da sıcak yemek dağıtımı yaptık. Aslında bizim hayal ettiğimiz bizdeki iftar çadırları gibi bir iftar sofrasında bir arada olmaktı. Oradaki şartlar maalesef buna imkan vermedi. Kapalı kaplarla yemek dağıtımı yaptık. Onların gözlerindeki ,hasreti, umudu o hüznü görmek insanın tabiri caizse ciğerlerini parçalıyor. Buna şahit olmak bize daha büyük bir sorumluluk ve acı verdi. O yüzden buradan sadece onlara dua etmek değil yardımlarımızı da göndermemiz gerekiyor. Türkiye Diyanet Vakfı, Kızılay, AFAD, TİKA, İHH, Sadaka Taşı, Deniz Feneri gibi orada bulunan 22 kuruluşumuz aracılığıyla yardımlarımızı oradaki kardeşlerimize ulaştırmamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü; Arakanlı Müslüman kardeşlerimiz sadece Bangladeş'te değiller. İslam coğrafyasının birçok yerinde kamplarda yaşıyorlar. Biz ülke olarak hepsine yardım ederek büyük bir sorumluluğu yerine getiriyoruz. Bu yardımlar kesilmemeli. Gerekiyorsa sofralarımızdan birer çeşit azaltarak oralara göndermeliyiz. İftar sofralarımızı biraz daha mütevazi yaparak oradaki kardeşlerimizin de karnı doysun diye yardımlarımızı esirgememeliyiz. Bir Müslüman olarak hepimizin görevi olduğunu düşünüyorum. Ben yardım eden, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. İnşallah Myanmar hükümetinin bu zulmü sona erer oradaki kardeşlerimiz de tekrar kendi topraklarına, evlerine dönerler' diye ifade etti.
Yaşamak için çok zor şartlarda mücadele ediyorlar
Kamplarda yaşayanların Türkiye'den giden 22 yardım kuruluşunun destekleriyle ayakta kalmaya çalıştıklarını dile getiren BAHŞİ ' Bambulardan yapılan üzeri çadırlarla kaplı küçücük barakalarda hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Açlık, sefalet, yoksulluk diz boyu. Şehirlere doğru giriş ve çıkışlar yasak olduğu için herhangi bir çalışma, tarımla uğraşma ya da kendi mesleklerini icra etme şansları yok. Tamamen dışarıdan gelecek bağış ve yardımlarla hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Evlerinin içini müsaade alarak gezme fırsatımız oldu. Gerçekten yaşamak için çok zor şartlarda mücadele ediyorlar. Evlerin içerisinde sadece birer hasır var. İHH'nın yaptığı umumi tuvalet, banyolarla ihtiyaçlarını karşılamamaya çalışıyorlar. 2 ampul bir vantilatör çalıştıracak şekilde evlerin çatısına küçücük güneş panelleriyle elektrik üretiliyor. Kampların merkezlerine su ihtiyacı için kuyular kazılmış. Tulumbalarla su çıkartmaya çalışıyorlar' ifadelerini kullandı.
Dışarıdan gelen yardımlarla ayakta durmaya çalışıyorlar
Kamplarda gezmenin pek mümkün olmadığını kaydeden BAHŞİ ' Çünkü; bu tahliye sularının gidecek herhangi bir kanalizasyon yok. Atık suların kokusu, diğer kokular çok rahatsız edici boyuttalar. Yeme, içme konusunda hiçbir imkanları yok. Tamamen dışarıdan gelen yardımlarla hayatta kalmaya, ölmemek için yaşam mücadelesi veriyorlar. Evlerin arasında gezen 0-5 yaş arası çocukların üzerlerinde hiçbir şeyleri yok. Çırılçıplak vaziyetteler. Beslenmeleri sağlıklı olmadığı için karınları şişmiş bir vaziyette, yetişkinler ise peştamala benzer bir örtüyle göbekten aşağıya örtünmeye çalışmışlar. Yüzleri kavrulmuş bir şekildeler. Bambudan yapılmış evlerinin önünde bir umut bekliyorlar.
Türkiye'de yapılan yardımlar birebir yerine ulaşıyor
Türkiye'de yapılan yardımların birebir olarak yerine ulaştığının altını çizen BAHŞİ ' Ve çok makbule geçiyor. Çünkü; biz burada yemek beğenmezken, soframızdaki yemek çeşitlerinin sayısını az bulurken, ya da soframızda tabak koyacak yer kalmazken orada Müslümanlar, dağıtılan kolilerde sadece pirinç, patates, makarna vb ölmemek için sürekli bu tür yiyeceklerle besleniyorlar. Bizim buradaki gibi zengin çeşitli iftar sofraları görmeleri mümkün değil' diye aktardı.