ÜÇ KAHRAMAN…
Mülkiyeti Karayolları 8. Bölge Müdürlüğe ait olan arazinin Özelleştirme kurulunca satışının yapılması amacıyla Resmi Gazete'ye ilan vermesinin ardından başlayan ve alanın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatlarıyla Elazığ Belediyesi'ne devri kararıyla mutlu son ile biten olayın biri bilinmeyen diğer ikisi oldukça yakından bilip güvendiğimiz iki kahraman var.
İsterseniz önce bilinen kahramanlarından başlayalım. Bilinmeyen kahramanı sona saklayalım ki biraz heyecan olsun. TV programlarında sıklıkla duyduğumuz 'az sonra' muhabbetini yapmanın keyfini az biraz da biz çıkartalım. Hem bizim yaptığımız öyle saatler süren 'az sonra' işkencesi değil. Hepi topu 3 dakikalık bir 'az sonra' keyfi… Bunu da çok görmezsiniz sanırım bize...
Bu sürecin başlamasına ve şehirde gündem olmasına sebep olan olayın birinci bilinen kahramanı; medya sektörünün gülen yüzü, sabreden, akleden ve hisleriyle değil doğruların yanında, yanlışın karşısında olmak suretiyle mesleğini en güzel şekilde icra eden hem alaylı hem de mektepli basın mensubu kardeşimiz Furkan Dilaver.
Furkan Dilaver, o kadar da muvazi bir kişilik ki tüm bu süreçler ve mutlu biten olayların Elzığ'daki mimarı olarak 'yayınız ses getirdi' basitliğine düşmeyerek işini en iyi yapmanın gayretinde olan omurgalı ve kişilik sahibi bir arkadaşımız.
İstasyon Caddesi'ndeki karayollarına ait arazinin Özleştirme İdaresinde satışa çıkarılma ilanını Resmi Gazete'den takip eden ve 'Elazığsonhaber' haber sitesinde herkes tatlı uykudayken gecenin bir yarısında ilk kez haber yapan gazeteci arkadaşımız Furkan Dilaver olmuştu.
Tarihler 12 kasımdan 13 Kasım Çarşamba'ya evrildiği saat 01:37'yi gösterdiğinde ve bu haberden şehirde milletvekilleri de dahil hiç kimsenin haberi yokken, ilk kez bizlere duyurmuştu.
Dolayısıyla yaşanan tüm süreçlerin ilk kıvılcımını atan, kendisi bunun reklamını yapmasa da Furkan Dilaver kardeşimiz oldu.
Bosna Hersek Bulvarı ile birlikte Mehmet Akif Ersoy Lisesi'nin yerini de kent meydanı yapmak amacıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan talep eden ve bu talepleri karşılık bularak para ile alınması mümkün olmayan en değerli alanları kazandıran ve son noktayı koyduğu için bilinen ikinci ve en önemli kahramanı ise Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları oldu. Dünkü manşetimizde bu konuyla ilgili Şahin Başkanın ne kadar önemli bir başarı elde ettiği uzun uzadıya yazılmıştı.
Şimdi 'az sonra' kısmına geliyoruz. Şöyle bir koltuklarınıza oturunuz, kahvenizi ya da çayınızı yudumlamaya başlayınız. Asıl kahraman geliyor….
Eminiz ki bu çorbada tuzu olmadığı halde kendilerine pay çıkarma basitliğine düşen bazı kişilerin 'hah işte bizden bahsedecek' gibi bir heyecan duyacaklar bu kısımda ama ne yazık ki bu beklentileri boşa çıkacak.
Hani birileri 'biz görüşmüştük, bu arsa özleştirme idaresine gitmeyecek ve satışa sunulmayacaktı. Karayolarındaki bir bürokrat bizden habersiz bu arsayı özelleştirme idaresine yazmış' diyorlardı ya.. Hah. İşte bu sonucun yaşanmasında en kahraman bizim bilmediğimiz ve tanımadığımız o işgüzar bürokrat.
Bu bürokrat yanlışlıkla ya da bilerek fark etmez, eğer özelleştirme idaresine yazmasaydı bu satışın ilanı Resmi Gazete'de yayınlanmayacak, Furkan Dilaver de bu ilan olmadığı için böyle bir haber yapamayacaktı.
Ama ilan çıkıp, Furkan Dilaver kardeşimiz de haberi yapınca şimdilerde hemen herkes 'bizim başarımız' edasıyla basitlikler yapsa da Başkan Şerifoğulları asıl kahraman olarak konuyu bizzat cumhurbaşkanına iletti ve mutlu bir sonla noktayı koydu.
Olayın ön planı da arka planı da bu. Bugünlerde meydan ucuz kahramanlık taslayanlardan geçmiyor olsa da Allah kimden razı olacağını bilir. Hem açın ve o günlerin gazete sayfalarına bir göz atın. Hangi gazetenin nasıl bu konuda cesur yayınlar yapıp, acıtan manşet attığına bakın. Buna rağmen Hakimiyet olarak 'biz başardık' basitliğine düşüyor muyuz? Hayır. Çünkü buna ihtiyacımız yok. Yeter ki şehir kazansın biz varsın kaybedelim.
İsterseniz önce bilinen kahramanlarından başlayalım. Bilinmeyen kahramanı sona saklayalım ki biraz heyecan olsun. TV programlarında sıklıkla duyduğumuz 'az sonra' muhabbetini yapmanın keyfini az biraz da biz çıkartalım. Hem bizim yaptığımız öyle saatler süren 'az sonra' işkencesi değil. Hepi topu 3 dakikalık bir 'az sonra' keyfi… Bunu da çok görmezsiniz sanırım bize...
Bu sürecin başlamasına ve şehirde gündem olmasına sebep olan olayın birinci bilinen kahramanı; medya sektörünün gülen yüzü, sabreden, akleden ve hisleriyle değil doğruların yanında, yanlışın karşısında olmak suretiyle mesleğini en güzel şekilde icra eden hem alaylı hem de mektepli basın mensubu kardeşimiz Furkan Dilaver.
Furkan Dilaver, o kadar da muvazi bir kişilik ki tüm bu süreçler ve mutlu biten olayların Elzığ'daki mimarı olarak 'yayınız ses getirdi' basitliğine düşmeyerek işini en iyi yapmanın gayretinde olan omurgalı ve kişilik sahibi bir arkadaşımız.
İstasyon Caddesi'ndeki karayollarına ait arazinin Özleştirme İdaresinde satışa çıkarılma ilanını Resmi Gazete'den takip eden ve 'Elazığsonhaber' haber sitesinde herkes tatlı uykudayken gecenin bir yarısında ilk kez haber yapan gazeteci arkadaşımız Furkan Dilaver olmuştu.
Tarihler 12 kasımdan 13 Kasım Çarşamba'ya evrildiği saat 01:37'yi gösterdiğinde ve bu haberden şehirde milletvekilleri de dahil hiç kimsenin haberi yokken, ilk kez bizlere duyurmuştu.
Dolayısıyla yaşanan tüm süreçlerin ilk kıvılcımını atan, kendisi bunun reklamını yapmasa da Furkan Dilaver kardeşimiz oldu.
Bosna Hersek Bulvarı ile birlikte Mehmet Akif Ersoy Lisesi'nin yerini de kent meydanı yapmak amacıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan talep eden ve bu talepleri karşılık bularak para ile alınması mümkün olmayan en değerli alanları kazandıran ve son noktayı koyduğu için bilinen ikinci ve en önemli kahramanı ise Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları oldu. Dünkü manşetimizde bu konuyla ilgili Şahin Başkanın ne kadar önemli bir başarı elde ettiği uzun uzadıya yazılmıştı.
Şimdi 'az sonra' kısmına geliyoruz. Şöyle bir koltuklarınıza oturunuz, kahvenizi ya da çayınızı yudumlamaya başlayınız. Asıl kahraman geliyor….
Eminiz ki bu çorbada tuzu olmadığı halde kendilerine pay çıkarma basitliğine düşen bazı kişilerin 'hah işte bizden bahsedecek' gibi bir heyecan duyacaklar bu kısımda ama ne yazık ki bu beklentileri boşa çıkacak.
Hani birileri 'biz görüşmüştük, bu arsa özleştirme idaresine gitmeyecek ve satışa sunulmayacaktı. Karayolarındaki bir bürokrat bizden habersiz bu arsayı özelleştirme idaresine yazmış' diyorlardı ya.. Hah. İşte bu sonucun yaşanmasında en kahraman bizim bilmediğimiz ve tanımadığımız o işgüzar bürokrat.
Bu bürokrat yanlışlıkla ya da bilerek fark etmez, eğer özelleştirme idaresine yazmasaydı bu satışın ilanı Resmi Gazete'de yayınlanmayacak, Furkan Dilaver de bu ilan olmadığı için böyle bir haber yapamayacaktı.
Ama ilan çıkıp, Furkan Dilaver kardeşimiz de haberi yapınca şimdilerde hemen herkes 'bizim başarımız' edasıyla basitlikler yapsa da Başkan Şerifoğulları asıl kahraman olarak konuyu bizzat cumhurbaşkanına iletti ve mutlu bir sonla noktayı koydu.
Olayın ön planı da arka planı da bu. Bugünlerde meydan ucuz kahramanlık taslayanlardan geçmiyor olsa da Allah kimden razı olacağını bilir. Hem açın ve o günlerin gazete sayfalarına bir göz atın. Hangi gazetenin nasıl bu konuda cesur yayınlar yapıp, acıtan manşet attığına bakın. Buna rağmen Hakimiyet olarak 'biz başardık' basitliğine düşüyor muyuz? Hayır. Çünkü buna ihtiyacımız yok. Yeter ki şehir kazansın biz varsın kaybedelim.