Türkiye Varlık İle Yokluk Mücadelesi Veriyor !
Gazetemiz köşe yazarlarından Alpay GÖKÇE ile yaptığımız özel röportajda Elazığ'ı ve son 1 hafta içinde bomba yüklü araçlarla yapılan t
Gazetemiz köşe yazarlarından Alpay GÖKÇE ile yaptığımız özel röportajda Elazığ'ı ve son 1 hafta içinde bomba yüklü araçlarla yapılan terör saldırılarını konuştuk. 21. yüzyılın savaş tekniklerinin değiştiğini ve şuan ülke olarak asimetrik bir savaşın içerisinde olduğumuzu belirten Alpay GÖKÇE “Yaşadığımız olayları sıradan terör olayı olarak görmek çok safça bir yaklaşım olur. Türkiye şuan varlıkla yokluk mücadelesi veriyor. İçinde bulunduğumuz süreç Türkiye'nin 2. Kurtuluş Savaşı'dır. Türkiye olarak önümüze iki seçenek sunuldu. Başta toprak ve ekonomik olarak her alanda küçülerek yolumuza devam edecektik ya da her türlü riski ( terör olaylarını, siber saldırıları, ekonomimizin çökertilmesi vb) durumları göze alıp büyüme yolunu tercih edecektik. Biz ikinci yolu tercih ettiğimiz için şuan büyümenin, bir güç merkezi olmanın bedellerini ödüyoruz. 5-10 yıl sonra Türkiye'nin Ortadoğu ve Kafkasya'da nasıl bir güç olduğunu gördüğümüzde neden bu diyet ve bedelleri ödediğimizi daha iyi görüp anlayacağız.
İçinde bulunduğumuz durumu savaş olarak nitelendirirsek PKK'yı yüceltmez miyiz ?
Olayı sadece PKK merkezli düşünürsek yanılgıya düşeriz. Biz şuan sadece PKK ile mücadele etmiyoruz. PKK, DAEŞ, FETÖ, DHKP-C, YPG, PYD,TAK gibi birçok örgütle savaş halindeyiz. Bunlar sadece kendi başlarına bağımsız terör örgütleri mi? Bunların finansmanını kim sağlıyor? Silahlarını kimler veriyor? Bunları görebilirsek nasıl asimetrik bir savaşın içerisinde olduğumuzu görürüz. İsmini saydığımız örgütlerin arkasında en az 10 ülke var ve biz hepsiyle adı konulmamış bir savaşı yaşıyoruz. Önceden desteklerini gizlice yapıyorlardı. Artık açıktan yapıyorlar.
Birtakım çevrelerde terör olaylarının artma nedeni iç siyasetteki yanlışlıklar ve başkanlık sistemi olarak gösteriliyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz ?
Irak'ta, Suriye'de, Libya'da başkanlık seçimlerimi vardı ki şuan bu haldeler? Bunun asla başkanlıkla alakası yok. Biz şuan bölge nimet ve zenginliklerinin merkezindeyiz. Dünyanın en yaşamsal kaynakları bu coğrafya da. Petrol, doğalgaz, su, verimli topraklar, bor madenleri, kaya gazı, hepsi yanı başımızda. Aç kalan bir emperyalizmin bu zenginlikleri talanı, ele geçirme kavgasıyla karşı karşıyayız. Bu süreç sancılı geçiyor. Kimsede kırmızı halı sererek buyurun gelin alın paylayın söylemiyor. Söylenmediği içinde bu sarsıntıları iliklerimize kadar hissediyoruz. Türkiye bu süreci atlattığında büyük bir ülke olacak. İslam dünyasına, sermayesine önderlik yapan bir Türkiye'yi kim ister? Türkiye'nin Türki cumhuriyetlere lokomotif olma çalışmaları var. Hangi haçlı zihniyet 350 milyonluk canlı bir Türk dünyasının varlığına tahammül ve rıza gösterir? Yaşananların temelinde; Din, enerji, nüfus, toprak savaşı var.
Bir takım insanlara göre şuan Ak Parti'nin hatalarından kaynaklanan sorunları yaşıyoruz. Bu fikre katılmıyorum. Olaya bu denli bakmak resmin tamamını göremediğimizi gösterir. Ülkenin başında AK Parti değil de, MHP'de olsa, CHP'de olsa biz bu kaderi yaşayacaktık. Yani Emperyalizm kalkıp ta '' Türkiye'nin başında CHP iktidarı var, bu durumda biz bölge nimetlerinden istifade etmeyelim, buralardan vazgeçelim '' demez. Onların tek düşüncesi kendi çıkarlarıdır. Çıkarları söz konusu olunca da vicdanlı kördür, sağırdır, dilsizdir! Suriye'ye bakıyoruz güya iç savaş var. Peki iç savaşın olduğu yerde 20 farklı ülke askerinin ne işi var, sorduk mu kendimize? Hadi onu geçtim, Kurtuluş savaşı yıllarında başkanlık seçimi mi vardı da birçok Dünya devleti bizimle savaşmaya geldi? Sultan Vahdettin mi, Atatürk mü davet etti bizim topraklarımıza ? Evet mevcut iktidarın elbette çok yanlışları var. Bunları elbette konuşmalıyız. Ama şuan yaşadığımız terör faaliyetlerin altında iç siyasetteki sorunlar yatmıyor? Emperyalizmin hırsı ayrıca bölge insanının da cehaletine kurban gidişi yatıyor.
Önce Beşiktaş sonra Kayseri; 1 hafta içinde 2 bomba yüklü araçla saldırı, bu konuda neler söylemek istersiniz
Tamamen provokasyonlara açık saldırılar. Bir takım mesajlar içeriyor. Canımız nerede, ne zaman isterse orada eylem yaparız, Türkiye'nin tam ortasında bile yapabiliyoruz ve güçlüyüz mesajı hakim. Halkın gerilen sinir uçlarını tahrip edip sahaya çekip karşıt kitleleri harekete geçirip kaybettikleri mücadeleye yeni ve çok tehlikeli halk savaşı boyutunu ekleyip halktan destek almak istiyorlar. Yapılması gereken tek şey; Halk olarak itidali elden bırakmamak. Sokakları askerimize polisimize bırakmaktır. Yorgun ve psikolojik harpten geçen askerimizi ve polisimizi sahaya inerek meşgul etmeye, dikkatini ve enerjisini bizlerin üzerine yoğunlaştırmaya hakkımız yok. Okyanusları geçtik derelerde boğulmamalıyız. BİTECEKLER..
Biraz da Elazığ'ı konuşalım isterseniz. Elazığ cazibe merkezi olursa ilimize ne gibi faydası olur ?
Cazibe merkezi ismi ambalajı güzel olan bir isim ama Elazığ'a çok fazla katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Neden diye sorarsanız; ben bir ilin gelişmesini ne o bölgedeki devletin ne de belediyenin çalışmalarıyla olduğuna inanmam. Tamamen kendi müteşebbisinin girişimciliği ile alakalı olduğuna inananlardanım. Bu ve benzeri iyileştirme adımları başka illerde olumlu netice verir ve fayda sağlar ama bizim için çok fazla şeyi değiştirmeyeceği kanısındayım. İlimize baktığımızda ne yazık ki, şehrini kalkındıracak, ufku geniş, ticareti bilen, tecrübe sahibi, sanayici, yatırımcı bir elin parmak sayısını dahi geçmiyor. Durum böyleyken belediyeden ne bekleniyor, fabrika mı açacak! Belediyelerin ya da valiliklerin böyle bir işlevi mi var? Bugün Elazığ'da fabrikalar açılsa dahi çalıştıracak eleman bulamıyorsunuz. İş yok deniliyor ben buna hiç katılmıyorum. İş yok değil iş beğenmeme var. Herkes rahat ve bol para getiren iş arayışı içinde. Dünya devi Çin'de bir insan 200-300 dolara çalışıyor ama kimse halinden şikayetçi değil. Bizim gencimizin mantığı 3 ay çalışayım, 9 ay yan gelip yatayım bu bizim maalesef gerçeğimiz. Bunu söylediğim için belki kızanlar olabilir fakat biz çok tembel bir milletiz. Bunu anlayıp çözüm ürettiğimizde çok şeylerde değişecek. Kayseri'yi, Gaziantep'i devlet mi bu hale getirdi yoksa kendi müteşebbisleri mi ? Hep anlatıyorum, Elazığ'ın bankalarında ve yastık altında 2 buçuk katrilyona yakın para var. Bugün Elazığ'da yapılan en büyük yatırımlara baktığınız zaman 20-25 trilyon arasıdır. Bahsini ettiğim 2,5 katrilyonun yüzde 1' u dahi Elazığ ekonomisine kazandırılmış olsa, devlet buraya biz istesek de istemesek de yatırım yapmak zorunda kalır. Böyle bir büyümeye, gelişime devlet istese de kayıtsız kalamaz. Meselenin özü bizim insanımız çalışmıyor, yatırımcı ruhu yok. Sürekli “ devlet bize bakmıyor, sahipsiz Elazığ” gibi klişe sözler söylüyoruz. Bu söylemlerin temelinde kendi başarısızlığımızı ve eksikliğimizi bastırma güdüsü yatıyor. Şunu anlarım; birileri yatırım yapmak istiyordur ve der ki ! '' Ben sermayemle, projelerimle ortaya çıktım ama devlet benim önümü açmadı, belediye bana engel oluyor, milletvekilleri bana destek olmadı '' Bu durumlar oluşuyorsa istediğinizi söyleyin, en sert şekilde eleştirin hakkınız var. Ama sermaye ve projelerinizle ortaya çıkmadan eleştiri yapmak doğru değil. Milletvekillerinin de çalışmalarını yeterli görmüyorum. Sadece kişileri, dernekleri, parti teşkilatlarını ziyaret edip fotoğraf servis ediyorlar. Bizim onlardan beklentimiz şu; devleti buraya getiremiyorsunuz bari yatırımcının elinden tutun sahaya sürün, onları ticarete teşvik edin. Bir günde, bir müteşebbisi yatırıma ikna ettiğinizi, bir istihdam temeli attığınızın resmini görelim. Şunu da biz Elazığ ekonomisine kazandırdık dediklerini duyalım.
Elazığ Belediyesinin Çalışmalarını Nasıl Buluyorsunuz ?
Elazığ Belediyesi çalışmıyor dersem bu işe emek veren insanlara saygısızlık etmiş olurum. Belediye iyi niyetiyle bir şeyler yapmaya çalışıyor ama sorunlar çok derin ve büyük olduğu için çok fazla bir şeylerin değiştiğini göremiyoruz. Elazığ'ın geçmişten gelen derin sorunları var. Geçmiş belediyeler şehre makyaj ve günü kurtarma çalışmalarından başka hiçbir şey yapmadılar. Bir anda sihirli değneğin değip sorunların çözülmesini beklemekte çok mantıklı değil. Belediye başkanının şehrin batısı için göstermiş olduğu olumlu çalışmaları artık risk alıp şehrin merkezinde de göstermesi gerekiyor. Batı bölgesini geliştirmek ve modernize etmek çok kolay. Önemli olan zor şeyleri hayata geçirmek başarmak. Bosna Hersek Bulvarında yenilenme çalışmaları bitti göze hoş gelen şeyler bunlar fakat; yeterli mi diyecek olursanız; Elazığ için çok da yeterli çalışmalar değil. Mesire yerinde, Cip baraj gölünde bir takım yenileme çalışmaları var ama bölge şehirlerine baktığımız zaman gerçekten o kadar geride kalmışız ki bunlar yeterli gelmiyor. Özellikle otopark ve trafik sorunu artık ötelenecek görmezden gelinecek bir sorun değil. Zaten basık ve iç bunaltan şehir merkezi trafik çilesi ile daha bir çekilmez olup gözden düşüyor. Bu konu ile alakalı geçenlerde köşe yazısı da yazdım ve Kız meslek lisesinin yan tarafının mutlak suretle çok katlı otoparka dönüştürülmesi gerektiğini ifade ettim. Umarım dikkate alınır. Bir basın çalışanı olarak 1994 yılında GAP'ın açılışına Şanlıurfa'ya gittim. O günün şartlarında Elazığ'da yaşadığım için şükür ettim. Çünkü; Elazığ oraya kıyasla o kadar gelişmiş ve güzel bir şehirdi ki ! Ya şimdi ? 2 yıl önce Şanlıurfa'ya tekrar gitme fırsatım oldu. Bir şehir 15-20 yıl içerisinde bu kadar mı değişir, bu kadar mı gelişir şaşkınlığımı gizleyemedim. Şanlıurfa bu kadar gelişirken biz neden bu kadar geriye gittik ? Bunu sorgulamamız lazım. Siirt'in eski ilçesi Batman ile yarışır durumdayız şuan acı ama gerçek bu !
Elazığ'da STK'lar Üzerine Düşen Görevi Yapıyor Mu?
Elazığ'da STK'ların olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Elazığ'da STK'cılık ve dernekçilik oynanıyor. Sadece adları STK. İçerik olarak bir şey barındırdıklarına inanmıyorum. Ahbap çavuş ilişkisinin hakim olduğu, çocuklarına damatlarına gelecek hazırlamak için kullandıkları bir araç, kendileri için ise kullandıkları bir siyaset basamağı olarak görüyorum. Hiçbir toplumsal meselede, iktidar işaret etmeyene kadar, bireysel inisiyatif alarak bir konuyu, bir olumsuzluğu gündeme getirdiklerini görmüşlüğüm, duymuşluğum yok. Ne zaman ki; iktidar bir konuyla ilgili tepki gösterilmesini işaret ederse STK'larımızı ekranda görebiliriz. Onun dışında “yağmur nereye yağarsa ekinimi oraya ekerim, gelene ağam gidene paşam, etliye sütlüye dokunmam, kimse için rahatımı bozmam, iktidarın, belediyenin yanlışlarını eleştirmem” mantığının hakim olduğu bir irade hakim. Bu yapı Elazığ'a kazandırmıyor aksine kaybettiriyor. STK'ların kendine çeki düzen vermesi lazım. STK'lar iktidarların arka bahçesi değildir. İktidar doğru bir şey yapmışsa tabi ki çıkıp destek olacaklar ama hataları olduğunda da çıkıp eleştirilerini yapmak zorundadırlar. Kendi geleceklerinden korktukları için mevcut iktidarla kötü olmak istemeyen bir STK yapısı var. Hepimiz aynı geminin içindeyiz. Ülke için sorumluluk almamak, doğruları konuşmamak geminin ve içindekilerin kaderini değiştirmez. İktidarlar, belediyeler her şeyi doğru yapıyor yapar diye bir şey yok. Peygamberler bile söyledikleri vahiy değilse sorgulanmasını istemiştir. Biz beşer kulları siz düşünün artık.
İçinde bulunduğumuz durumu savaş olarak nitelendirirsek PKK'yı yüceltmez miyiz ?
Olayı sadece PKK merkezli düşünürsek yanılgıya düşeriz. Biz şuan sadece PKK ile mücadele etmiyoruz. PKK, DAEŞ, FETÖ, DHKP-C, YPG, PYD,TAK gibi birçok örgütle savaş halindeyiz. Bunlar sadece kendi başlarına bağımsız terör örgütleri mi? Bunların finansmanını kim sağlıyor? Silahlarını kimler veriyor? Bunları görebilirsek nasıl asimetrik bir savaşın içerisinde olduğumuzu görürüz. İsmini saydığımız örgütlerin arkasında en az 10 ülke var ve biz hepsiyle adı konulmamış bir savaşı yaşıyoruz. Önceden desteklerini gizlice yapıyorlardı. Artık açıktan yapıyorlar.
Birtakım çevrelerde terör olaylarının artma nedeni iç siyasetteki yanlışlıklar ve başkanlık sistemi olarak gösteriliyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz ?
Irak'ta, Suriye'de, Libya'da başkanlık seçimlerimi vardı ki şuan bu haldeler? Bunun asla başkanlıkla alakası yok. Biz şuan bölge nimet ve zenginliklerinin merkezindeyiz. Dünyanın en yaşamsal kaynakları bu coğrafya da. Petrol, doğalgaz, su, verimli topraklar, bor madenleri, kaya gazı, hepsi yanı başımızda. Aç kalan bir emperyalizmin bu zenginlikleri talanı, ele geçirme kavgasıyla karşı karşıyayız. Bu süreç sancılı geçiyor. Kimsede kırmızı halı sererek buyurun gelin alın paylayın söylemiyor. Söylenmediği içinde bu sarsıntıları iliklerimize kadar hissediyoruz. Türkiye bu süreci atlattığında büyük bir ülke olacak. İslam dünyasına, sermayesine önderlik yapan bir Türkiye'yi kim ister? Türkiye'nin Türki cumhuriyetlere lokomotif olma çalışmaları var. Hangi haçlı zihniyet 350 milyonluk canlı bir Türk dünyasının varlığına tahammül ve rıza gösterir? Yaşananların temelinde; Din, enerji, nüfus, toprak savaşı var.
Bir takım insanlara göre şuan Ak Parti'nin hatalarından kaynaklanan sorunları yaşıyoruz. Bu fikre katılmıyorum. Olaya bu denli bakmak resmin tamamını göremediğimizi gösterir. Ülkenin başında AK Parti değil de, MHP'de olsa, CHP'de olsa biz bu kaderi yaşayacaktık. Yani Emperyalizm kalkıp ta '' Türkiye'nin başında CHP iktidarı var, bu durumda biz bölge nimetlerinden istifade etmeyelim, buralardan vazgeçelim '' demez. Onların tek düşüncesi kendi çıkarlarıdır. Çıkarları söz konusu olunca da vicdanlı kördür, sağırdır, dilsizdir! Suriye'ye bakıyoruz güya iç savaş var. Peki iç savaşın olduğu yerde 20 farklı ülke askerinin ne işi var, sorduk mu kendimize? Hadi onu geçtim, Kurtuluş savaşı yıllarında başkanlık seçimi mi vardı da birçok Dünya devleti bizimle savaşmaya geldi? Sultan Vahdettin mi, Atatürk mü davet etti bizim topraklarımıza ? Evet mevcut iktidarın elbette çok yanlışları var. Bunları elbette konuşmalıyız. Ama şuan yaşadığımız terör faaliyetlerin altında iç siyasetteki sorunlar yatmıyor? Emperyalizmin hırsı ayrıca bölge insanının da cehaletine kurban gidişi yatıyor.
Önce Beşiktaş sonra Kayseri; 1 hafta içinde 2 bomba yüklü araçla saldırı, bu konuda neler söylemek istersiniz
Tamamen provokasyonlara açık saldırılar. Bir takım mesajlar içeriyor. Canımız nerede, ne zaman isterse orada eylem yaparız, Türkiye'nin tam ortasında bile yapabiliyoruz ve güçlüyüz mesajı hakim. Halkın gerilen sinir uçlarını tahrip edip sahaya çekip karşıt kitleleri harekete geçirip kaybettikleri mücadeleye yeni ve çok tehlikeli halk savaşı boyutunu ekleyip halktan destek almak istiyorlar. Yapılması gereken tek şey; Halk olarak itidali elden bırakmamak. Sokakları askerimize polisimize bırakmaktır. Yorgun ve psikolojik harpten geçen askerimizi ve polisimizi sahaya inerek meşgul etmeye, dikkatini ve enerjisini bizlerin üzerine yoğunlaştırmaya hakkımız yok. Okyanusları geçtik derelerde boğulmamalıyız. BİTECEKLER..
Biraz da Elazığ'ı konuşalım isterseniz. Elazığ cazibe merkezi olursa ilimize ne gibi faydası olur ?
Cazibe merkezi ismi ambalajı güzel olan bir isim ama Elazığ'a çok fazla katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Neden diye sorarsanız; ben bir ilin gelişmesini ne o bölgedeki devletin ne de belediyenin çalışmalarıyla olduğuna inanmam. Tamamen kendi müteşebbisinin girişimciliği ile alakalı olduğuna inananlardanım. Bu ve benzeri iyileştirme adımları başka illerde olumlu netice verir ve fayda sağlar ama bizim için çok fazla şeyi değiştirmeyeceği kanısındayım. İlimize baktığımızda ne yazık ki, şehrini kalkındıracak, ufku geniş, ticareti bilen, tecrübe sahibi, sanayici, yatırımcı bir elin parmak sayısını dahi geçmiyor. Durum böyleyken belediyeden ne bekleniyor, fabrika mı açacak! Belediyelerin ya da valiliklerin böyle bir işlevi mi var? Bugün Elazığ'da fabrikalar açılsa dahi çalıştıracak eleman bulamıyorsunuz. İş yok deniliyor ben buna hiç katılmıyorum. İş yok değil iş beğenmeme var. Herkes rahat ve bol para getiren iş arayışı içinde. Dünya devi Çin'de bir insan 200-300 dolara çalışıyor ama kimse halinden şikayetçi değil. Bizim gencimizin mantığı 3 ay çalışayım, 9 ay yan gelip yatayım bu bizim maalesef gerçeğimiz. Bunu söylediğim için belki kızanlar olabilir fakat biz çok tembel bir milletiz. Bunu anlayıp çözüm ürettiğimizde çok şeylerde değişecek. Kayseri'yi, Gaziantep'i devlet mi bu hale getirdi yoksa kendi müteşebbisleri mi ? Hep anlatıyorum, Elazığ'ın bankalarında ve yastık altında 2 buçuk katrilyona yakın para var. Bugün Elazığ'da yapılan en büyük yatırımlara baktığınız zaman 20-25 trilyon arasıdır. Bahsini ettiğim 2,5 katrilyonun yüzde 1' u dahi Elazığ ekonomisine kazandırılmış olsa, devlet buraya biz istesek de istemesek de yatırım yapmak zorunda kalır. Böyle bir büyümeye, gelişime devlet istese de kayıtsız kalamaz. Meselenin özü bizim insanımız çalışmıyor, yatırımcı ruhu yok. Sürekli “ devlet bize bakmıyor, sahipsiz Elazığ” gibi klişe sözler söylüyoruz. Bu söylemlerin temelinde kendi başarısızlığımızı ve eksikliğimizi bastırma güdüsü yatıyor. Şunu anlarım; birileri yatırım yapmak istiyordur ve der ki ! '' Ben sermayemle, projelerimle ortaya çıktım ama devlet benim önümü açmadı, belediye bana engel oluyor, milletvekilleri bana destek olmadı '' Bu durumlar oluşuyorsa istediğinizi söyleyin, en sert şekilde eleştirin hakkınız var. Ama sermaye ve projelerinizle ortaya çıkmadan eleştiri yapmak doğru değil. Milletvekillerinin de çalışmalarını yeterli görmüyorum. Sadece kişileri, dernekleri, parti teşkilatlarını ziyaret edip fotoğraf servis ediyorlar. Bizim onlardan beklentimiz şu; devleti buraya getiremiyorsunuz bari yatırımcının elinden tutun sahaya sürün, onları ticarete teşvik edin. Bir günde, bir müteşebbisi yatırıma ikna ettiğinizi, bir istihdam temeli attığınızın resmini görelim. Şunu da biz Elazığ ekonomisine kazandırdık dediklerini duyalım.
Elazığ Belediyesinin Çalışmalarını Nasıl Buluyorsunuz ?
Elazığ Belediyesi çalışmıyor dersem bu işe emek veren insanlara saygısızlık etmiş olurum. Belediye iyi niyetiyle bir şeyler yapmaya çalışıyor ama sorunlar çok derin ve büyük olduğu için çok fazla bir şeylerin değiştiğini göremiyoruz. Elazığ'ın geçmişten gelen derin sorunları var. Geçmiş belediyeler şehre makyaj ve günü kurtarma çalışmalarından başka hiçbir şey yapmadılar. Bir anda sihirli değneğin değip sorunların çözülmesini beklemekte çok mantıklı değil. Belediye başkanının şehrin batısı için göstermiş olduğu olumlu çalışmaları artık risk alıp şehrin merkezinde de göstermesi gerekiyor. Batı bölgesini geliştirmek ve modernize etmek çok kolay. Önemli olan zor şeyleri hayata geçirmek başarmak. Bosna Hersek Bulvarında yenilenme çalışmaları bitti göze hoş gelen şeyler bunlar fakat; yeterli mi diyecek olursanız; Elazığ için çok da yeterli çalışmalar değil. Mesire yerinde, Cip baraj gölünde bir takım yenileme çalışmaları var ama bölge şehirlerine baktığımız zaman gerçekten o kadar geride kalmışız ki bunlar yeterli gelmiyor. Özellikle otopark ve trafik sorunu artık ötelenecek görmezden gelinecek bir sorun değil. Zaten basık ve iç bunaltan şehir merkezi trafik çilesi ile daha bir çekilmez olup gözden düşüyor. Bu konu ile alakalı geçenlerde köşe yazısı da yazdım ve Kız meslek lisesinin yan tarafının mutlak suretle çok katlı otoparka dönüştürülmesi gerektiğini ifade ettim. Umarım dikkate alınır. Bir basın çalışanı olarak 1994 yılında GAP'ın açılışına Şanlıurfa'ya gittim. O günün şartlarında Elazığ'da yaşadığım için şükür ettim. Çünkü; Elazığ oraya kıyasla o kadar gelişmiş ve güzel bir şehirdi ki ! Ya şimdi ? 2 yıl önce Şanlıurfa'ya tekrar gitme fırsatım oldu. Bir şehir 15-20 yıl içerisinde bu kadar mı değişir, bu kadar mı gelişir şaşkınlığımı gizleyemedim. Şanlıurfa bu kadar gelişirken biz neden bu kadar geriye gittik ? Bunu sorgulamamız lazım. Siirt'in eski ilçesi Batman ile yarışır durumdayız şuan acı ama gerçek bu !
Elazığ'da STK'lar Üzerine Düşen Görevi Yapıyor Mu?
Elazığ'da STK'ların olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Elazığ'da STK'cılık ve dernekçilik oynanıyor. Sadece adları STK. İçerik olarak bir şey barındırdıklarına inanmıyorum. Ahbap çavuş ilişkisinin hakim olduğu, çocuklarına damatlarına gelecek hazırlamak için kullandıkları bir araç, kendileri için ise kullandıkları bir siyaset basamağı olarak görüyorum. Hiçbir toplumsal meselede, iktidar işaret etmeyene kadar, bireysel inisiyatif alarak bir konuyu, bir olumsuzluğu gündeme getirdiklerini görmüşlüğüm, duymuşluğum yok. Ne zaman ki; iktidar bir konuyla ilgili tepki gösterilmesini işaret ederse STK'larımızı ekranda görebiliriz. Onun dışında “yağmur nereye yağarsa ekinimi oraya ekerim, gelene ağam gidene paşam, etliye sütlüye dokunmam, kimse için rahatımı bozmam, iktidarın, belediyenin yanlışlarını eleştirmem” mantığının hakim olduğu bir irade hakim. Bu yapı Elazığ'a kazandırmıyor aksine kaybettiriyor. STK'ların kendine çeki düzen vermesi lazım. STK'lar iktidarların arka bahçesi değildir. İktidar doğru bir şey yapmışsa tabi ki çıkıp destek olacaklar ama hataları olduğunda da çıkıp eleştirilerini yapmak zorundadırlar. Kendi geleceklerinden korktukları için mevcut iktidarla kötü olmak istemeyen bir STK yapısı var. Hepimiz aynı geminin içindeyiz. Ülke için sorumluluk almamak, doğruları konuşmamak geminin ve içindekilerin kaderini değiştirmez. İktidarlar, belediyeler her şeyi doğru yapıyor yapar diye bir şey yok. Peygamberler bile söyledikleri vahiy değilse sorgulanmasını istemiştir. Biz beşer kulları siz düşünün artık.