TÜRKİYE'DE NELER OLUYOR
Kimseler değil, biz birbirimize soruyoruz
Kimseler değil, biz birbirimize soruyoruz.
'Türkiye'de neler oluyor?' diye.
Türkiye'de bir iç savaş var.
Başkaları değil, kendi kendimizle savaşıyoruz.
Günlerdir silhlar çatışıyor, bombalar patlıyor.
Her gün bir tarafta insanlarımız yok yere ölüp gidiyor. Polis, asker alabildiğince şehit düşüyor.
Nerede o birlik ve beraberliğimiz, nerede o eskilerde gösterdiğimiz birlikteliğimiz.
Ülke iyiden iyiye karışmış.
Bir yanda kadın cinayetleri, öte yanda da utanç verici taciz olayları.
En çok da kendilerini 'aşırı İslamcı' olarak tanımlayan kesimlerde, vakıfların kanadı altında olan okul ya da yurtlarda oluyor bunlar.
Bir yanda da özgürlüklerin kısıtlanması.
En çok da bu yanımız yankı buluyor dış dünyada.
Artık yargıcı, savcıyı da kendi haline bırakmıyor. Onları da baskı altında tutuyoruz. Yargı, yasama, yürütme sanki tek elde toplanmış gibi.
Dünlerde, polise, askere, savcıya, yargıca kurulan o çirkin kumpasları hepimizde biliyoruz. Paralel yapıyı kendimiz kurduk. Kendimiz arkaladık, onca olayları onlara tezgahlandırdık, şimdi de onları baş düşman, en büyük terör örgütü olarak karşımıza aldık.
Bir de şu televizyon kandigerarındaki rezaletlere bakınız.
Birkaç kanalda sergilenen sözde evlenme programlarına bakınız.
Geçmişte bir başörtüsü için o değin savaş verenler bugün bu çirkin, bu rezilce programlara neden sessiz kalıyorlar.
Gelin ve damat adaylarının ayrı odaları bile var.
Oralarda ne yapılıyor, orasını gören bilen yok. Ancak bunların Türk kültüründe yeri de yok.
Nerede bizim o keskin dincilerimiz, mangalda kül bırakmayan dindarlarımız.
Biz, bir zamanlar çok uygunsuzca davranışlarda bulunan yüksek düzeyli devlet görevlilerini de görmüştük. Müritleriyle alt üst olan tarikat önderlerini de görmüştük.
Hani, toplumumuzu sözde bu bataktan kurtaracaktık.
Her gün ülkenin bir yanları, yakılıp yıkılırken, onca polis ve askerimiz şehit düşerken, gözyaşları ırmak olup akarken şimdilerde biz ne yapmak istiyoruz, nerelere ulaşmak istiyoruz?
Artık sabrımız da tükeniyor.
Bereket, asker bir duyuru yaptı da, olabilecek bir darbe haberinden sıyrılmış olduk.
Yoksa, bu kadar olan bitenin yanında bir de darbe ülkeyi tümden perişan ederdi.
Haydi, silkinelim de, bir iyice kendimize gelelim.
Tek kurtuluş yolumuz da bu.
'Türkiye'de neler oluyor?' diye.
Türkiye'de bir iç savaş var.
Başkaları değil, kendi kendimizle savaşıyoruz.
Günlerdir silhlar çatışıyor, bombalar patlıyor.
Her gün bir tarafta insanlarımız yok yere ölüp gidiyor. Polis, asker alabildiğince şehit düşüyor.
Nerede o birlik ve beraberliğimiz, nerede o eskilerde gösterdiğimiz birlikteliğimiz.
Ülke iyiden iyiye karışmış.
Bir yanda kadın cinayetleri, öte yanda da utanç verici taciz olayları.
En çok da kendilerini 'aşırı İslamcı' olarak tanımlayan kesimlerde, vakıfların kanadı altında olan okul ya da yurtlarda oluyor bunlar.
Bir yanda da özgürlüklerin kısıtlanması.
En çok da bu yanımız yankı buluyor dış dünyada.
Artık yargıcı, savcıyı da kendi haline bırakmıyor. Onları da baskı altında tutuyoruz. Yargı, yasama, yürütme sanki tek elde toplanmış gibi.
Dünlerde, polise, askere, savcıya, yargıca kurulan o çirkin kumpasları hepimizde biliyoruz. Paralel yapıyı kendimiz kurduk. Kendimiz arkaladık, onca olayları onlara tezgahlandırdık, şimdi de onları baş düşman, en büyük terör örgütü olarak karşımıza aldık.
Bir de şu televizyon kandigerarındaki rezaletlere bakınız.
Birkaç kanalda sergilenen sözde evlenme programlarına bakınız.
Geçmişte bir başörtüsü için o değin savaş verenler bugün bu çirkin, bu rezilce programlara neden sessiz kalıyorlar.
Gelin ve damat adaylarının ayrı odaları bile var.
Oralarda ne yapılıyor, orasını gören bilen yok. Ancak bunların Türk kültüründe yeri de yok.
Nerede bizim o keskin dincilerimiz, mangalda kül bırakmayan dindarlarımız.
Biz, bir zamanlar çok uygunsuzca davranışlarda bulunan yüksek düzeyli devlet görevlilerini de görmüştük. Müritleriyle alt üst olan tarikat önderlerini de görmüştük.
Hani, toplumumuzu sözde bu bataktan kurtaracaktık.
Her gün ülkenin bir yanları, yakılıp yıkılırken, onca polis ve askerimiz şehit düşerken, gözyaşları ırmak olup akarken şimdilerde biz ne yapmak istiyoruz, nerelere ulaşmak istiyoruz?
Artık sabrımız da tükeniyor.
Bereket, asker bir duyuru yaptı da, olabilecek bir darbe haberinden sıyrılmış olduk.
Yoksa, bu kadar olan bitenin yanında bir de darbe ülkeyi tümden perişan ederdi.
Haydi, silkinelim de, bir iyice kendimize gelelim.
Tek kurtuluş yolumuz da bu.