Tamir olamıyoruz!
Canımızdan can çıkalı, evimiz, barkımız, mahallemiz, şehrimiz enkaz olalı tam tamına bir yıl oldu. Sene-yi devriyesini yaşıyoruz yiten hayallerin... Sene-yi devriyesi bugün korku, panik ve çaresizliğin...
Doğal afetlerin belki de kontrol altına alınmasının mümkün olmadığı tek hali ya da en zor hali deprem... Hiç bir gücün önünde duramayacağı, engel olamayacağı en acı gerçeğimiz deprem...
O dehşetli geceden bu yana şehrimizde sabahlar hep başka oldu. Üzerimize salınan korona virüs ile hala bambaşka günler, bir türlü alışamadığımız hafta sonları yaşayıp gidiyoruz öylece... Biz kalanlar!
Üstad Cemil Meriç der ki; Birbirini gerçekten seven iki kişiden biri ölürse eğer; gerçekte ölen, hayatta kalandır!
O dehşetli gece bizlere yalnız sevdiğimiz kişileri kaybettirmedi. Sevdiğimiz ne varsa kaybolup gitti. Kimimiz çok sevdiği evinden, kimimiz mahallesinden oldu. Kimimiz çok sevdiği komşusundan, kimimiz bahçesinde keyifle içtiği çayından, doyamadığı sohbetinden oldu. Hulasa üstad haklı!.. Kaldık ama koskoca bir muamma ile başbaşa...
Yaralar bir yıldır sarılmaya çalışılıyor. Yeniden şekillenen hayata uyum sağlama, adapte olabilme sürecimiz hala devam ediyor.
Linet'in "tamir olamıyorum" şarkısının sözleri belki de yaşadığımız deprem sonrası mana buldu bizlerde. Tamir olamıyoruz, dağılmış her bir yanımız, çıkmaz sokaklardayız adeta doktorumuzu bekliyoruz; biz kalanlar. Çok büyük bir acı büyük bir imtihan bir daha yaşamak istemediğimiz kötü bir hatıra...İzlerini üzerimizden bir an evvel atabilmemiz en büyük umudumuz...
Bu zor sürecin muhatapları olarak birbirimize her zamankinden çok daha ihtiyacımız var. Yaşadığımız bu afetin kalbimizde bıraktığı karanlık izlerini silebilmek için profesyonel destek taleplerimizin karşılık bulduğu yeni bir döneme girmiş olmasının ümidiyle geleceğe aydınlık bakışımız baki...
Her şeye rağmen yıkılmadık ayaktayız diyebilmek ve bunu derununda hissetmek de az bir şey midir.? Ya umutlarımız da tükenseydi.. Ya hayattan küsüp hiç bir beklentimiz ve aydınlık gün hayalleri görmeseydik. Çekilir miydi bu hayat?. Ve sürdürülebilir miydi çok keyif almadığımızı söylediğimiz günlük yaşam…