TABUTA OMUZ VERENLER
Memuriyetim sırasında stajyer bir memurumuz benden bir konu hakkında soru sordu cevapladım
Memuriyetim sırasında stajyer bir memurumuz benden bir konu hakkında soru sordu cevapladım. Ertesi gün aynı memur buna benzer başka bir konu hakkında da soru sordu onu da cevapladım.
Aradan üç-beş gün geçti geçmedi bu kardeşimiz yine aynı konuda soru sorunca kendisine;
'Bak delikanlı bir soruyu bir sefer sor söyleyeyim. İkinci sefer bana soru sorma git öğren, hele üçüncü sefer hiç sorma…
Başkaları senden sorup öğrensin' dedim.
Bir kurumdan müdür olarak emekli olan bu kardeşim odur budur benim bu sözümü oğullarına, torunlarına arkadaşlarına anlata durur.
***
Şimdi biz cevabını alamadığımız bir soruyu sayın vekillerimize bir sefer değil, on sefer değil, yüz seferden fazladır soruyoruz.
Her gün kendi topraklarımız üzerinde verdiğimiz üçer- beşer şehitlerimizin ne zaman sonu gelecek?
Ne zaman ocaklara ateş düşmeyecek ve ne zaman anaların, babaların, eşlerin, çocukların göz yaşları dinecek?..
Ve ne zaman terör denilen bu büyük bela milletimin kaderi olmaktan çıkacak? Ne zaman..
***
Sizler ne istediniz de bu millet size vermedi? Bu millet sizi vekil yaptı,
bakan yaptı, başbakan yaptı…
Siz ne yaptınız?..
Bir gecede kıyak emeklilik yasasını çıkarıp kendinizi iki senede emekli yaptınız.
Maaşlarınıza bir saatte yüzde üç yüze varan zamlar yaptınız.
Kendinize ülkenin en önemli turistik yerlerinde tatil sitesi yaptınız.
Oğlunuzu, damadını askerlikten muaf tuttunuz. Onları otuzuna bile varmadan milyoner yaptınız.
Vatandaşın tepkisine karşılık 'İki gün konuşur üçüncü gün susarlar' dediniz.
Bu başarılarınıza rağmen askeri, siyasi bütün imknlara sahip olduğunuz halde bu ülkeyi bir türlü terör belasından, yolsuzluklardan, hırsızlıklardan kurtaramadınız.
'Durduracağız' dediğiniz akan kanları ve anaların babaların gözyaşlarını durduramadınız.
Yasalarınız mı yoktu, imknlarınız mı?
Askeriniz mi yoktu, polisiniz mi?
Neyiniz eksikti?..
Yasalar yetersizse idam dhil her türlü caydırıcı ve kalıcı yasaları neden çıkarmıyor, çıkardığınız yasaların takipçisi olmuyorsunuz?
Terör dediğimiz bu alçakça eylemlerin içerisinde yer alan eylem ve söylemleriyle teröre destek verenleri neden bertaraf etmiyorsunuz.
Millet sizden çözüm bekliyor, çare bekliyor.
Sizler neyi bekliyorsunuz?
BU VATAN NASIL KURTULDU?
Bu vatan yedi düvelin istilasından nasıl kurtuldu elbette ki bilirsiniz. O günlerde bir çivimiz bile yoktu.
Elektrik yoktu, yol yoktu, fabrikamız, tesisimiz yoktu.
Okulumuz öğretmenimiz, hastanemiz doktorumuz yoktu.
Buna rağmen sizlerin görkemli koltuklarında oturduğunuz o yüce mecliste bir zamanlar tahta iskemlelerde oturan vekillerimiz vardı. Bu vekillerimizin onlarca danışmanı, yüzlerce korumaları ve makam araçları da yoktu.
Hatta bunların üzerlerinde giyecekleri paltoları bile yoktu.
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk kendisinden para isteyen annesine çektirdiği telgrafta 'Evdeki halı ve kilimleri satın' diyordu.
Çünkü onlarca savaştan çıkmış ülkemizde ilaç yoktu aş yoktu ekmek yoktu. Yokluklar hkimdi o dönemlerde.
***
İşte o dönemin o vekilleri gecelerini gündüzlerine katarak, aç susuz kalarak, hem yedi düvelle, hem içerisindeki hainlerle hem de kapkaranlık bir cehalette savaştılar.
Ülkenin kurtuluşu ve refahı için, insanlarımızın eğitim ve sağlığı için, yedi düveli bu mübarek topraklardan def etmek için çareler aradılar ve buldular.
Kuva-yi Milliye ruhuyla Muaffak oldular.
Vatanımızın kurtuluşu milletimizin istiklali için tek vücut oldular.
Ülkeyi şaha kaldıracak kanunlar çıkardılar. Çıkardığı kanunların takipçisi oldular. Ve kazandılar.
Vatan onlara minnettardır.
Sizler niye bir araya gelmiyor, hem fikir olup akan kanları, dökülen yaşları durduramıyorsunuz?
Yüce meclis çatısı altında milletvekilleriyle aranıza kılıç mesafesi koyacağınıza terörle, teröristle, hainlerle canilerle aranıza kulaç mesafe koyunuz.
Tabuta omuz verenlerden değil, ülkeye yön verenlerden olunuz.
Ama öyle, ama böyle, nasıl yaparsanız yapınız ama akan kanları durdurunuz, bu acıları dindiriniz.
Bu vatanı bu milleti hainlerden temizleyiniz. Çünkü zaman daraldı.
Aradan üç-beş gün geçti geçmedi bu kardeşimiz yine aynı konuda soru sorunca kendisine;
'Bak delikanlı bir soruyu bir sefer sor söyleyeyim. İkinci sefer bana soru sorma git öğren, hele üçüncü sefer hiç sorma…
Başkaları senden sorup öğrensin' dedim.
Bir kurumdan müdür olarak emekli olan bu kardeşim odur budur benim bu sözümü oğullarına, torunlarına arkadaşlarına anlata durur.
***
Şimdi biz cevabını alamadığımız bir soruyu sayın vekillerimize bir sefer değil, on sefer değil, yüz seferden fazladır soruyoruz.
Her gün kendi topraklarımız üzerinde verdiğimiz üçer- beşer şehitlerimizin ne zaman sonu gelecek?
Ne zaman ocaklara ateş düşmeyecek ve ne zaman anaların, babaların, eşlerin, çocukların göz yaşları dinecek?..
Ve ne zaman terör denilen bu büyük bela milletimin kaderi olmaktan çıkacak? Ne zaman..
***
Sizler ne istediniz de bu millet size vermedi? Bu millet sizi vekil yaptı,
bakan yaptı, başbakan yaptı…
Siz ne yaptınız?..
Bir gecede kıyak emeklilik yasasını çıkarıp kendinizi iki senede emekli yaptınız.
Maaşlarınıza bir saatte yüzde üç yüze varan zamlar yaptınız.
Kendinize ülkenin en önemli turistik yerlerinde tatil sitesi yaptınız.
Oğlunuzu, damadını askerlikten muaf tuttunuz. Onları otuzuna bile varmadan milyoner yaptınız.
Vatandaşın tepkisine karşılık 'İki gün konuşur üçüncü gün susarlar' dediniz.
Bu başarılarınıza rağmen askeri, siyasi bütün imknlara sahip olduğunuz halde bu ülkeyi bir türlü terör belasından, yolsuzluklardan, hırsızlıklardan kurtaramadınız.
'Durduracağız' dediğiniz akan kanları ve anaların babaların gözyaşlarını durduramadınız.
Yasalarınız mı yoktu, imknlarınız mı?
Askeriniz mi yoktu, polisiniz mi?
Neyiniz eksikti?..
Yasalar yetersizse idam dhil her türlü caydırıcı ve kalıcı yasaları neden çıkarmıyor, çıkardığınız yasaların takipçisi olmuyorsunuz?
Terör dediğimiz bu alçakça eylemlerin içerisinde yer alan eylem ve söylemleriyle teröre destek verenleri neden bertaraf etmiyorsunuz.
Millet sizden çözüm bekliyor, çare bekliyor.
Sizler neyi bekliyorsunuz?
BU VATAN NASIL KURTULDU?
Bu vatan yedi düvelin istilasından nasıl kurtuldu elbette ki bilirsiniz. O günlerde bir çivimiz bile yoktu.
Elektrik yoktu, yol yoktu, fabrikamız, tesisimiz yoktu.
Okulumuz öğretmenimiz, hastanemiz doktorumuz yoktu.
Buna rağmen sizlerin görkemli koltuklarında oturduğunuz o yüce mecliste bir zamanlar tahta iskemlelerde oturan vekillerimiz vardı. Bu vekillerimizin onlarca danışmanı, yüzlerce korumaları ve makam araçları da yoktu.
Hatta bunların üzerlerinde giyecekleri paltoları bile yoktu.
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk kendisinden para isteyen annesine çektirdiği telgrafta 'Evdeki halı ve kilimleri satın' diyordu.
Çünkü onlarca savaştan çıkmış ülkemizde ilaç yoktu aş yoktu ekmek yoktu. Yokluklar hkimdi o dönemlerde.
***
İşte o dönemin o vekilleri gecelerini gündüzlerine katarak, aç susuz kalarak, hem yedi düvelle, hem içerisindeki hainlerle hem de kapkaranlık bir cehalette savaştılar.
Ülkenin kurtuluşu ve refahı için, insanlarımızın eğitim ve sağlığı için, yedi düveli bu mübarek topraklardan def etmek için çareler aradılar ve buldular.
Kuva-yi Milliye ruhuyla Muaffak oldular.
Vatanımızın kurtuluşu milletimizin istiklali için tek vücut oldular.
Ülkeyi şaha kaldıracak kanunlar çıkardılar. Çıkardığı kanunların takipçisi oldular. Ve kazandılar.
Vatan onlara minnettardır.
Sizler niye bir araya gelmiyor, hem fikir olup akan kanları, dökülen yaşları durduramıyorsunuz?
Yüce meclis çatısı altında milletvekilleriyle aranıza kılıç mesafesi koyacağınıza terörle, teröristle, hainlerle canilerle aranıza kulaç mesafe koyunuz.
Tabuta omuz verenlerden değil, ülkeye yön verenlerden olunuz.
Ama öyle, ama böyle, nasıl yaparsanız yapınız ama akan kanları durdurunuz, bu acıları dindiriniz.
Bu vatanı bu milleti hainlerden temizleyiniz. Çünkü zaman daraldı.