SORUNLUYSAK SORUMLUYUZ, KAÇMAK YOK..!

Cuma günü bu köşede Eskişehirspor'u teknik ve taktik açıdan değerlendirmiştim

TAKİP ET
Cuma günü bu köşede Eskişehirspor'u teknik ve taktik açıdan değerlendirmiştim. Yazımın sonlarına doğru ev sahibi ekibin Elazığspor karşısına çıkacağı muhtemel kadro hakkında ön görülerimi yazmıştım. Maç saati geldiğinde Alpay Özalan'ın beklediğimiz 11'i sahaya sürdüğünü gördük. Daha önemli bir şey vardı tabi… Ogün Temizkanoğlu ne yapacaktı? Rakibine göre mi bir kadro belirleyecekti? Yoksa maç ve idman performansını mı dikkate alacaktı? Geçtiğimiz Pazartesi günü Futbol Masası programında Sevgili Eren Kurnaz ve Mustafa Gür'le bu soruların cevabını aramıştık. Ümraniyespor maçındaki sistemin ve oyuncuların alternatif bir model arayışı şeklinde istisnai olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylemiş, Eskişehir'e mutlak suretle ideal ve en hazır stratejiyle gidilmesi sonucuna varmıştık. Peki, neydi bu strateji? Kalede Çağlar'da ısrar edilmesi, defans dörtlüsünün istikrardan yana kurulması (Hakan, Yiğit, Kalkan, Onur), orta alanın dinamik ve mücadeleci olması (Çağrı, Traore, Kayalı), kanatların akışkanlık göstermesi (Tom ve Mesut), tek forvette ise mental ve fizik açıdan hazır oyuncunun kullanılması (Kenan)... Sahadaki düzen ve oyuncu tercihleri bir yaklaşık sonuçla (Kenan yerine Ümit) doğru tahmin edilmişti. Eldeki malzemenin en iyisi buydu ve Ogün hoca iyisini seçmişti.

***

Maçı sosyal medya üzerinden yayınlamaya çalışan arkadaşlarımız 25. dakikada stat yetkilileri tarafından engellendiler. Takip edebildiğimiz bu süre zarfında rakibine alan bırakmayan, yardımlaşmayı iyi yapan, birbirine yakın oynayan ve merkez alan kontrolünü eline alan bir Elazığspor izledik. 17 ve 19. dakikalarda sırasıyla Kayalı ve Mesut'la iki gol pozisyonuna da girdik. Daha sonra ekran karardı ve oturduğumuz yerde kaldık. Evet, yaklaşık 1 aydan beri yayın hakkı sözleşmesini sonuçlandıramayan T.F.F. ve yayıncı paydaşları, Anadolu'nun ligini izlemesine müsaade etmiyor. Taraftarı, basını, sporcusu, yönetimi herkes mağdur durumda… Uzun senelerdir böyle bir tabloyla karşılaşmamıştık. Bize ilkleri yaşatan insanlara, kurumlara ve kuruluşlara selam olsun. Önce Passolig uygulamasıyla tribünleri biçtiler, sonra mali ve alt yapı denetim yasa tasarısını meclise taşımayarak kulüpleri kapanma noktasına getirdiler, şimdi de izlenme hakkımızı gasp ediyorlar. Türk Futbolunu sistematik bir şekilde yok etmeye çalışıyorlar sağ olsunlar… Bilgisayar oyunlarından hatırlarsınız… İki savaşçı kavga ederken birinin tek çizgi ömrü kalırdı. Bir yumrukta indirilecek kadar… Futbolumuz o seviyede şu an… Tek çizgi kalana dek dayak yedik. Az kaldı canımız, tükeniyoruz.

***

Ünlü spor psikoloğu Bill Beswick şöyle anlatır. 'Futbol bir hareket ve duygu oyunudur. Zorlu bir maç oyuncularda çeşitli duygular uyandırabilir; bunlar oyuncuyu güçlendiren güçlendirici duygular da olabilir, gücünü tüketen duygular da. Duygusal zek –kendini kontrol edebilme ve duygularını yapıcı biçimde kullanabilme becerisi- modern futbolcular için hayati önem taşımaktadır. 1998 Dünya Kupası'nın çeyrek finalinde İngiltere, Arjantin karşısında iyi mücadele ediyordu, ta ki David Beckham duygularının kontrolünü kaybedip oyundan atılana kadar. 10 kişi kalan İngiltere hem maçı kaybetti hem de haydigererine veda etti.'

Bu pasaj cuk diye oturdu takımımızın David Beckham'ına… Wellington Tom'a… Fiziksel ve zihinsel açıdan sezona iyi başlamışken, rakibinizin sol tarafına

korku koridoru açmışken ve sarı kartla oynuyorken neden rakibinizi arkadan çekip indirir siniz? 27 dakika boyunca kğıt üstünde yıldızlar topluluğu olarak lanse edilen Eskişehirspor'u lime lime ediyorken bir çuval inciri neden berbat edersiniz? Bu köşede Tom övgülü başlayan ve biten birçok yazı okumuşsunuzdur. Futbolculuk yeteneklerine diyecek lafım yok. Ama 'duygu ve düşüncelerin disipline edilmesi' olarak tarif edilen özdenetim mekanizması çalışmıyor bu arkadaşımızın… Geçen seneye gidelim. Adanaspor karşısında ligin ilk yarısının son maçında 1-0 galipken rakibine attığı tekme, yine deplasmanda Karabükspor maçındaki uçan tekmesi… Sinir maçlarını hiç oynamamış olan futbolcu kardeşlerine ne gibi öğütler verebilir ki bu davranışlarıyla… T.F.F.'nin klasman düşürdüğü Çağatay Şahan'ın maça neden atandığını tartışabiliriz. Kötü bir yönetim gösterip 3 kırmızı kartla sahayı kana buladığını da… Ama iğneyi bırakıp çuvaldızı kendimize batırdığımızda canımızın ne kadar acıdığını fark ediyorsak, tam da burada bir sorun var demektir. Sorun stresle baş edebilmekte…

***

Stat önünde tükürük köfte yemeyi özlemiştim. Dolu tribünleri seyretmeyi de… Ligin iki iddialı takımı Y.Malatyaspor'u ve Gaziantep B.B.'yi izlemek için Cumartesi günü Malatya'daydım. Keyifli, bol pozisyonlu bir karşılaşmaydı. Tribünlerde 5000'e yakın biletli seyirci, saha kenarında ise oyuncularının gol yumağına katılan bir teknik adam vardı. 2-0 kazanıp liderlik koltuğunda oturmaya devam ettiler. Bizi de unutmadılar. Derebeyleri taraftar grubu 18 Ağustos'taki terör eylemini 'Geçmiş Olsun Elazığ'ım' pankartı açarak protesto etti. Stadyumdan iyi duygularla ayrıldım. Yola koyulurken içimde bir burukluk da vardı tabi… Bizim memleketimizde herkes geçmiş yönetimlerin Elazığspor'da açtığı yaralardan dert yanıyordu. Bizi futboldan soğuttular diyen yüzlerce insan tanıyorum. Feda dediğimiz böyle bir sezonda asıl bizim tribünlerimizin dolması gerekmez mi? Takımını bu zor süreçte terk etmeyen teknik ekibimizi, oyuncularımızı ve yeni yönetim kurulumuzu yalnız mı bırakacağız? FİFA tarafından fatura edilen puan silme cezamıza, rezalet hakem atamalarından ötürü yaşadığımız mağduriyetlere, transfer yasağımızdan dolayı kadroda derinlik oluşturamayışımıza kayıtsız mı kalacağız? Bilet fiyatları diyeceksiniz… Haklısınız. Basın toplantılarında da dile getirdim. Bu zor zamanda bir adım atana 10 adımla karşılık vereceklere geri adım attırmayalım. Onlara da FEDA, bize de FEDA… İndirilsin bilet fiyatları, sembolik yapılsın. Dolsun Giresun maçında tribünler…

***

Ogün hocayla bitirmek istiyorum. Oyuncularınızı bizden daha iyi tanıyorsunuz, bu doğru... Tüm gününüz onlarla geçiyor. Sizde bilirsiniz ki 'Futbolda Öfke Kontrolü' bir araştırma dalı artık… Tüm camia büyük bir travmadan geçiyor. Tom ve arkadaşlarının psikolojik terapiye ihtiyaçları var. Duygu-Mantık terazilerinde maç içinde kaymalar oluyor. Bunu vücut dillerinden çok net anlayabiliyoruz. Stresle boğuşabilmeleri için optimum ölçüde zihinsel enerjiye ihtiyaçları var. Bill Beswick şöyle devam eder… 'David Beckham'ın kışkırtıldıktan sonra duygusal tepki verdiği, kontrolünü kaybedip öfkesine yenildiği, öz denetimini yitirdiği ve neticesinde kırmızı kart gördüğü olay bunun bire bir karşılığıdır. David ve İngiltere Milli Takımı'yla çalışma fırsatım oldu ve onlara zihinsel dayanıklılık dediğimiz şeyin sahadan 11 FUTBOLCUYLA VE MAÇI KAZANMIŞ OLARAK AYRILMAK OLDUĞUNU HATIRLATTIM'

Selamlar…

Görüş ve önerileriniz için e-mail adresim: kkulualp@firat.edu.tr

 

Bakmadan Geçme