Şiddeti Konuşmak
'25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'ne hem kamu kurumları, hem yerel yönetimler hem de siyasi parti ve STK'larca değişik etkinliklerle dikkat çekildi.
Her zaman olduğu gibi olayın künhüne vakıf olma ve sonuç üretme konusunda ciddi adım atmak yerine işin kolayına kaçıp AVM içinde stant açan ilgili kurum, gün içerisinde alışveriş amacıyla çoğunluğu zaten bayan olan ziyaretçilere yönelik görünürlük faaliyetinde bulundular, broşür dağıttılar ve dağıldılar.
Bazı kamu kurumları ise işin ciddiyetine ve muhataplarına yönelik daha bilimsel, kalıcı ve sonuç odaklı çalışmalar yaptılar.
Kadını, kendisine uygulanan şiddet konusunda bilgilendirmek doğru bir davranış belki ama bu şiddetin kaynağı olan erkeklere yönelik etkinlikler ve seminerler verilmesi daha önemliydi.
Bazı kurumlar bu hassasiyeti ve ince çizgiyi yakalamış olmanın tecrübesi ve birikimiyle benzer çalışmaları gün içinde yerine getirdiler.
Birçok siyasi parti ve sivil toplum örgütü kadın temsilcileri de güne dair görüşlerini paylaştılar.
Tüm bu gayret ve çabalar kadınların şiddetsiz bir hayatta var olmaları ve mutlulukları.
Son yıllarda kadına şiddetle ilgili yapılan uyarı, kamu spotu ve bilinçlendirme faaliyetlerine rağmen olayların artmasının sebepleri sosyolojik olarak araştırılıyor mu bilmiyoruz ama bunun ivedilikle yapılması lazım.
Bu konuda öncelikle “erkekleri şiddet uygulamaya yönelten tavırlar nelerdir” sorusunun iki tarafa da yöneltilecek bir anketten çıkan sonuçlar üzerine yoğunlaşılması ve buradan hareketle iki tarafın da eğitilmesine yönelik örgün eğitimlerin verilmesi gerekiyor.
Herkes kendi annesinin fedakarlıklarını anlatırken gözleri yaşarır, nutku tutulur ve sesi titrer değil mi? Kendi annesine olan bu ulvi duyguları ve şefkat hislerini bir erkek neden kendi eşine göstermez tezi üzerinden gidilecek olsa ve erkeklere bu çerçeveden bakmaları salık verilse belki daha iyi sonuçlar ortaya çıkar.
Örnek olaylardan da görüldüğü gibi kadına şiddet genelde toplumsal, ekonomik, ruhsal sorunların birikip bir dürtü ile anlık öfke halinde ve şiddet şeklinde kendini gösteriyor.
Yaşanan sorun ve problemler belki aklıselimle masaya yatırılsa, üzerinde birkaç kelam konuşulsa çözülecek ve ortak kaderi yaşamaktan kaynaklı bağlar daha da güçlenilecekken, bir anlık öfke kontrolsüzlüğü, karşılıklı kavga-gürültü ve sonuçta fiziki ya da psikolojik şiddet. Hatta daha da anlamsız “ghosting”e dönüşebiliyor.
Kadına şiddet konusunda tüm kurumlarla birlikte toplumsal bir konsensüs gerekiyor ve bunda da geç kalınıyor.