SGK - SİGARA VE KANSER

'Yaşayan görür' diye bir sözümüz var ya çok doğru bir söz

TAKİP ET
'Yaşayan görür' diye bir sözümüz var ya çok doğru bir söz. Hakikaten yaşayan görüyor.

         Mutluluğu da görüyor mutsuzluğu da,

         Sağlığı da görüyor hastalığı da.

         Adeta kıyametin alametlerini görüyoruz bu dünyada.

         Mantıksızlığı da görüyor saçmalığı da…

         Hele o mantıksızlık ve saçmalık yok mu? Sirayet etmiş bütün yaşantımıza…

                                                    ***

         Basından edindiğimiz bilgilere göre SGK dediğimiz o sorumsuz kurum bir tebliğ yayınlıyor. O tebliğde Akciğer kanseri olan hastaların ilaç parasını ödemek için 'hiç sigara kullanmamış' olmasını şart koşuyor. 03 Şubat'tan itibaren geçerli olan bu tebliğ kanser hastalarından önce Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Genel Başkanı Nurten Saydan'ı çileden çıkarıyor.

İsyan ediyor Sayın Genel Başkan bu saçmalığa,

'Böyle bir şey olamaz' diyor.

Olur, olur Sayın Saydan bal gibi olur.

Burası Türkiye burası garabetler ülkesi,

Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi?..

Buna da şükür.                                        

'Buna da şükür' diyorum çünkü biliyorum ki şükretmesek başımıza taş yağacak, daha çok işler gelecek başımıza.

Yarın hayatında içki içmiş ve hala içki içen kişilerde bu kapsama alınacak böylelikle Dördüncü Murat devri fiilen başlamış olacak.

 

                   BÖYLE MANTIK OLUR MU?

 

Devlet vatandaşının eğitimi, sağlığı ve güvenliği için vardır.

Bir başka ifadeyle devlet vatandaşının sağlığından, eğitiminden, can ve mal güvenliğinden birinci derecede sorumludur.

Bunun yanında sağlığımızı emanet ettiğimiz hekimlerimizin de bir Hipokrat yemini vardır. Bu yeminlerine rağmen içki içen, sigara kullanan hastaların böyle bir uygulamaya tabi tutulması onların ettiği yeminlere de aykırı olduğu gibi insan haklarına, anayasaya da tümüyle aykırıdır.

Bunu savunmakta bunu yürürlüğe koymakta bu aykırılığın tam ortasında yer almaktır.

                                        ***

Devlet sadece kanser ilaçlarında değil pek çok tedavi, cihaz ve protez giderlerinde ödeme yapmamak için direniyor. Tabi bu direniş sadece kendi vatandaşına karşı olan direnişlerdir.

Suriyeliler bu uygulamanın dışındadır.

Şu mantığa bakınız kanser olan bir hastaya 'Sigara içtiniz mi, içmediniz mi?' sorusu sorulacak gerekli testlere tabi tutulacak eğer ki tahlillerinde bu vatandaşlar hayatı boyunca sigar içmiş veya halen içiyorsa kaderiyle baş başa bırakılacak.

Devlet onlara devletlik yapmayacak adeta bu vatandaşlarını cezalandıracaktır.

Hani birey hürriyeti,

Nerede demokrasi?..

Korkarım ki  'Ya taraf olacaksınız ya da bertaraf' uygulaması var olan günümüz Türkiye'sinde bu uygulamayla dal budak salacak ve sizden – bizden ayrımı baş gösterecektir.

 

                       DÖRDÜNCÜ MURAT DEVRİ

 

72 senelik ömür güzerghımda hiçbir devirde şimdiki kadar vatandaşın özeline karışıldığını görmedik. Vatandaşın çocuk sayısından tutunuzda içtiği sigaraya, yudumladığı içkisine aldığı nefese kadar her zeminde müdahale edildiğine şahit olmaktayız.

Demokrasi ve insan haklarına,

Dahası anayasaya aykırı bir durum.

                                        ***

Biz içkiyi ve sigarayı savunmuyoruz her ikisinin de illet bir şey olduğunu kabulleniyor çoluk çocuğumuzdan uzak olmasını temenni ediyoruz.

Lakin hastalıkla sigara ve alkolü birlikte değerlendirilmesini de kabullenemiyoruz.

Bir insan sigara içiyor diye alkol alıyor diye onu ölüme terk etmek mantıksızlığını kabullenmek mümkün değildir.

Adeta Dördüncü Murat devrini yaşıyoruz.

Sen, ben – siz, biz ayırımı bütün hızıyla devam ediyor.

 

                              ÜLKENİN HALİ  

 

Söz Dördüncü Murat'tan açılırda o devirde yaşayan Bekri Mustafa'yı anmamak olur mu?..
           Bekri Mustafa Musdigera taşında bir cenaze bulunan mahdigere camisinin önünden geçmektedir.

Cenaze kaldırılacak imam yok. Cemaatte beklemekten sıkılmıştır ki başında kavuğu ile Bekri Mustafa'yı görürler.

'Ha işte imam geldi' deyip etrafını çevirirler.

Bekri Mustafa istemeyerek de olsa cenaze namazını kıldırmak zorunda kalır ve namazı kıldırır.

Namaz bitiminde tabutun örtüsünü açar ve mevtanın kulağına bir şeyler söyler tekrar örtüyü kapatır.

Cenaze defnedilir.

Bu kez cemaatte 'Bekri Mustafa ölünün kulağına ne söyledi'  diye bir merak baş gösterir. Sararlar etrafını Bekri Mustafa'nın 'Sen ne söyledin ölünün kulağına?.. Diye ısrar edince Bekri Mustafa;

Ben mevtaya dedim ki! 'Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahrete gidiyorsun. Oradakiler sana buranın ahvalini soracaklar uzun uzadıya bir şeyler anlatacağına onlara 'Bekri Mustafa imam oldu' dersin. Onlar anlarlar.

O devirde onlar anladı mı, anlamadı mı bilmiyorum ama galiba biz anladık anlayacağımızı...

Bakmadan Geçme