ŞEREF'ÜL MEKÂN BİL MEKİN

Saçına ak düşmüş olanlar ancak hatırlar, Kapalı Çarşı'nın küçük kardeşi, Şıra (Şire) Meydanı'nın eski halini&h

TAKİP ET
Saçına ak düşmüş olanlar ancak hatırlar, Kapalı Çarşı'nın küçük kardeşi, Şıra (Şire) Meydanı'nın eski halini… Eskiye dair pek bir şey kalmasa da, adından gayrı…

Yıllar öncesinin küçük ama işlevli bu sevimli meydanının dikkate değer mimarı planı, çevresinin kaotik ve dağınık halinin arkasında saklanmış, utangaç bir halde şimdilerde…

Alanın darlığından 'azami tasarruf prensibi' ne riayet edilmiş, geometrik açıdan altıgen tasarlanmış meydan… Ve her köşesinden kendine özgü altı dar yolla açılmış sokaklara… Hanlara, Sobacılara, Çanakçılara, Heybecilere…

Meydanın tam ortasında, bir zamanlar 'teşhir meydanı' bulunurdu.  Yerden yarım metre yükseklikte. Çardak kamelya benzeri bir alan… Bu alanda, köylerden getirilen pestiller, orcikler, dut ve üzüm pekmezleri, tereyağı, yoğurt vb. ürünler pazarlanırdı köylülerce… Mide ülseri olan rahmetli babama dut pekmezi aldığımı hatırlarım o günlere dair…

Artık ne o günleri yaşatacak tatlar kaldı ürünlerde, ne de o özlemi giderecek 'teşhir meydanı'. Söküp atılmış bu kültür hazinesi… Yerine eğreti bir 'Karaçalı Çeşmesi' koyulmuş. Sanki tüm bu olanların üstüne bir bardak soğuk su için, dercesine…

Kültürel zenginliğimize ait şirin ve işlevli bir meydandı, Şıra meydanı… Her saçına ak düşmüş hatırlamaz onun bu sevimli eski halini… Adından gayrı…

                                                                             *****

50 yıl öncesi şehrin merkezi, Şıra meydanının kuzey batı yönündeki dar sokaktan çıkılan Cumhuriyet Meydanı'ydı. Namı değer Bit Pazarı.

Bir- iki katlı pejmürde binalarıyla şıra meydanının yitik haliyle uyum içinde bu meydan… Kendisine tepeden bakan Saray Camisinden ölüm haberini duyuracak 'Sela'yı beklercesine…

Meydanda bu bohem dokuya uymayan tek yapı 'Saray Cami''dir. Şehrin merkezinde bulunan, mimari karakteriyle kültürel bir miras kabul edilebilecek düzeyde olan eski Hapishane binası ve bitişiğindeki Hapishane Cami'nin yerine yıkılıp yapılan Saray Cami... Bu kültürel miras ta korunup kollanacağına, müze yapılacağına 'teşhir meydanı' gibi sökülüp atılmış, yitip gitmiş sessiz sedasız…

Yerine Karaçalı Çeşmesi yapılmamış… Ama gezdiğinizde kendinizi geri kalmış, Ortadoğu ülkelerinin birinde sandığınız bir yer altı çarşısı yapılmış… Üzerine de haşmeti ve güzelliği ismiyle sınırlı bir Cami… Saray Cami…

                                                                            *****

Cami avluları kamusal ortak mekn işlevini yürütmüştür, tarih boyunca… Hem dinsel gereksinimlerin yerine getirildiği hem de sosyal ilişkilerin geliştirildiği yerler olmuştur. Devlet adamları, bilim insanları halkla yüz yüze bu meknlarda görüşmüş, uzun uzadıya sohbet etmiştir, hep…

Çok daha önemlisi, ruhani boyuttan, dünyevi boyuta yumuşak geçiş yerleridir, durak yerleridir, avlular…

Külliye adıyla inşa edilen, nitelikli yapıların odağında hep cami olmuştur… İmaret, hamam, han, çeşme, şadırvan devamında gelmiştir, tamamlayıcı olmuştur bu binalar… Bu incelikle, bu hassasiyetle yapılmıştır… Bu eserleri ortaya çıkaranların keskin zeklarının ve hassas gönüllerinin ürünüdürler bu yapılar…

Saray Cami'nin avlusunda gölgesinden faydalanacak bir ağaç göremezsiniz, ruhunuzu okşayacak bir çiçek? Oturup sohbet edilecek bir tek tabure de bulamazsınız… Kuru ve soğuk bir avludur sadece… Kendisini ortaya koyanların gönüllerini yansıtır bu haliyle…

'İnsanın en büyük fazileti şehir kurmasıdır' der, Eflatun bin yıl önce…

Saray Cami'nin önünden geçerken hatırlarım hep… Bir deyim vardır.

'Şeref'ül mekn bil mekin' Bir meknın şerefini yücelten orada yaşayanlardır.

Bakmadan Geçme