ŞEHİRDEN GÖRÜNTÜLER
Yeni cami önündeki durakta otobüs bekliyoruz
Yeni cami önündeki durakta otobüs bekliyoruz.
Yedi, sekiz yaşlarında sevimlimi sevimli bir erkek çocuğu selpak mendil satıyor. Kendisi çok sevimli ama giysileri dökülüyor. Tabiri caizse bu yaşta fakru zaruret belini bükmüş yavrumun.
Elli, elli beş yaşlarında bir adam o çocuğa…
'Benim on, on beş tane kuzum var gel bu kuzuları otlat sana günde on lira vereyim, yemen içmende bana ait' deyince çocuk 'Ben okula gidiyorum' dedi.
Eğitim sözünü duyunca daha da sinirlendi on liraya insan çalıştırma, insanların geleceğini çalma özleminde bulunan alın teri sömürücüsü adam.
O sevimli çocuğu azarlamaya başladı.
'Ha s….git daha niye onu, bunu rahatsız ediyorsun' dedi.
Demin o çocuğa acımıştım şimdi de bu adamın kabalığına ve cehaletine acımaya başladım. Bir insan bu kadar kaba, bu kadar duyarsız, bu kadar cahil olabilir miydi?..
Hem de mübarek ramazan gününde.
Anladım ki bir kalbi kırmak kolay, yapmak ise çok zor.
Bizde her şeyin kolayını seçiyoruz.
PTT'DEKİ YASAK
PTT'nin kargo servisinde bir dostuma kitap gönderecektim. O sırada yaşı yetmişlerin üzerinde bir vatandaşta aynı şekilde bir kitap göndermek istiyordu. Yaşlı adam üzerine alıcısının adresi yazılı kitabı görevliye uzattı görevli 'Şu makbuzu doldur' diyerek işaret ettiği makbuzu doldurmasını istedi.
Yaşlı adam bütün ceplerini karıştırdı gözlüğünü bulamadı.
'Benim gözlüğüm yok rica etsem siz doldurur musunuz diyerek memure hanımın yanında ayakta bekleyen kızcağıza uzattı.
O kız 'Biz dolduramayız bize yasaktır' deyince yaşlı adam. İyide kızım iki satırlık bir adres yazacaksın bunun yasağı ne?' deyince görevli memur; 'Bak kameralar kaydediyor biz dolduramayız' diyerek kesip attı.
Orada bulunan genç bir delikanlı ihtiyarın imdadına yetişti ve alıcı ile göndericinin adreslerini uzatılan kğıda yazıverdi.
Merak etmiştim bu yasağın mahiyetini.
Bizim bildiğimiz yaşlı bir insana yardımcı olmak insani bir duygudur.
Yasaklanacak bir yönü yoktur.
Ama burası bizim PTT'dir ne yapsa yeridir.
PAZARINDAKİ KARPUZCU
Ramazana girmeden önce 'Çarşı - Pazar' başlığı altında bir yazı yazmış o yazımın bir bölümünde;
'Bu ayda 'Ramazan Müslümanları' olacağı kadar 'Ramazan fırsatçıları' da olacaktır. Her ramazan başlangıcında ramazan fırsatçıları sahneye çıkar, başlarına cicili bicili bir takke vurur, 'İftarlık bunlar!' diyerek tezghındaki günü geçmiş mdigerarı veya bire aldığı mdigerarı karnı ve gözü aç insanlara iki katı, üç katı fiyatına satmaya çalışırlar.
Yiyecek de böyle, giyecek de böyle.
Dün de böyleydi, bugün de böyle.
İğneden ipliğe aklınıza gelen her şey bu ayda okkalı bir zamdan nasibini alır. Bu ay ramazan ayı olmaktan çıkar, 'Fırsatçılar ayı' olur. ' diyerek zabıtanın ramazan ayında çarşı pazarı sıkı bir denetim altında tutmasını istemiştik.
Ramazana girmeden kilosu yetmiş beş kuruş olan karpuz ramazanın ilk haftasında bir liraya, geçtiğimiz Pazar günüde Pazar Pazarında 1,5 liraya çıkmıştı.
Yani yüzde yüzün üzerinde zamlanmıştı.
Bu ürün aşırı zam gören onlarca üründen sadece biriydi.
Hiç kimse cesaret edip yüzde ellilik bu fiyat artışının nedenini sormadı, soramadı. Zira pazarlarda pazarcıya soru sormak, fiyatlardan şikyetçi olmak için insanda mangal gibi yürek olması gerek.
Oda bizde yok.
Acaba bu durumu Pazarcılar Derneği ve belediye zabıtası biliyor mu, bilmiyor mu?
Hoş bilseler de bilmeseler de pazarcı bildiğini okuyacaktır da…
DAVULCULAR
Cumhuriyet Mahdigeresindeki bizim caddeye davulcular gece 02.30 dan önce gelmezler. Geldiklerinde imsak vaktine ya yarım saat vardır ya da kırk beş dakika. Bu kırk beş dakikada davulcular insanları uyandıracak, insanlar sahura hazırlanacak, yemek yapacak, çayını demleyecek mümkün değil.
Geçtiğimiz sabah balkondan davulculara neden geç geldiklerini sordum davulcu bana 'Erkende gelsek, geçte gelsek insanlar uyanmıyor' cevabını verdi. Gecenin sessizliğinde bir an düşündüm ve kendi kendime 'Bu millet ne zaman uyandı ki? Dedim.
Hakikaten bu milletin uyandığını göreniniz var mı?
Indra Ghandi'nin bir sözünü hatırladım? Indra Ghandi…
'Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır. Uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile uyandıramazsınız' diyordu.
Öyleyse uyumaya, uyutulmaya devam.
Bendenizde 'DAVULCU' başlığını taşıyan bir şiirimde şöyle diyordum.
**
'Vur davulcu tokmağını,
Bir daha vur, bir daha.
Bir daha vur ki bu millet,
Uyumasın bir daha'.
**
Ne söylesek boş uyumaya devam. Kalın sağlıcakla…
Yedi, sekiz yaşlarında sevimlimi sevimli bir erkek çocuğu selpak mendil satıyor. Kendisi çok sevimli ama giysileri dökülüyor. Tabiri caizse bu yaşta fakru zaruret belini bükmüş yavrumun.
Elli, elli beş yaşlarında bir adam o çocuğa…
'Benim on, on beş tane kuzum var gel bu kuzuları otlat sana günde on lira vereyim, yemen içmende bana ait' deyince çocuk 'Ben okula gidiyorum' dedi.
Eğitim sözünü duyunca daha da sinirlendi on liraya insan çalıştırma, insanların geleceğini çalma özleminde bulunan alın teri sömürücüsü adam.
O sevimli çocuğu azarlamaya başladı.
'Ha s….git daha niye onu, bunu rahatsız ediyorsun' dedi.
Demin o çocuğa acımıştım şimdi de bu adamın kabalığına ve cehaletine acımaya başladım. Bir insan bu kadar kaba, bu kadar duyarsız, bu kadar cahil olabilir miydi?..
Hem de mübarek ramazan gününde.
Anladım ki bir kalbi kırmak kolay, yapmak ise çok zor.
Bizde her şeyin kolayını seçiyoruz.
PTT'DEKİ YASAK
PTT'nin kargo servisinde bir dostuma kitap gönderecektim. O sırada yaşı yetmişlerin üzerinde bir vatandaşta aynı şekilde bir kitap göndermek istiyordu. Yaşlı adam üzerine alıcısının adresi yazılı kitabı görevliye uzattı görevli 'Şu makbuzu doldur' diyerek işaret ettiği makbuzu doldurmasını istedi.
Yaşlı adam bütün ceplerini karıştırdı gözlüğünü bulamadı.
'Benim gözlüğüm yok rica etsem siz doldurur musunuz diyerek memure hanımın yanında ayakta bekleyen kızcağıza uzattı.
O kız 'Biz dolduramayız bize yasaktır' deyince yaşlı adam. İyide kızım iki satırlık bir adres yazacaksın bunun yasağı ne?' deyince görevli memur; 'Bak kameralar kaydediyor biz dolduramayız' diyerek kesip attı.
Orada bulunan genç bir delikanlı ihtiyarın imdadına yetişti ve alıcı ile göndericinin adreslerini uzatılan kğıda yazıverdi.
Merak etmiştim bu yasağın mahiyetini.
Bizim bildiğimiz yaşlı bir insana yardımcı olmak insani bir duygudur.
Yasaklanacak bir yönü yoktur.
Ama burası bizim PTT'dir ne yapsa yeridir.
PAZARINDAKİ KARPUZCU
Ramazana girmeden önce 'Çarşı - Pazar' başlığı altında bir yazı yazmış o yazımın bir bölümünde;
'Bu ayda 'Ramazan Müslümanları' olacağı kadar 'Ramazan fırsatçıları' da olacaktır. Her ramazan başlangıcında ramazan fırsatçıları sahneye çıkar, başlarına cicili bicili bir takke vurur, 'İftarlık bunlar!' diyerek tezghındaki günü geçmiş mdigerarı veya bire aldığı mdigerarı karnı ve gözü aç insanlara iki katı, üç katı fiyatına satmaya çalışırlar.
Yiyecek de böyle, giyecek de böyle.
Dün de böyleydi, bugün de böyle.
İğneden ipliğe aklınıza gelen her şey bu ayda okkalı bir zamdan nasibini alır. Bu ay ramazan ayı olmaktan çıkar, 'Fırsatçılar ayı' olur. ' diyerek zabıtanın ramazan ayında çarşı pazarı sıkı bir denetim altında tutmasını istemiştik.
Ramazana girmeden kilosu yetmiş beş kuruş olan karpuz ramazanın ilk haftasında bir liraya, geçtiğimiz Pazar günüde Pazar Pazarında 1,5 liraya çıkmıştı.
Yani yüzde yüzün üzerinde zamlanmıştı.
Bu ürün aşırı zam gören onlarca üründen sadece biriydi.
Hiç kimse cesaret edip yüzde ellilik bu fiyat artışının nedenini sormadı, soramadı. Zira pazarlarda pazarcıya soru sormak, fiyatlardan şikyetçi olmak için insanda mangal gibi yürek olması gerek.
Oda bizde yok.
Acaba bu durumu Pazarcılar Derneği ve belediye zabıtası biliyor mu, bilmiyor mu?
Hoş bilseler de bilmeseler de pazarcı bildiğini okuyacaktır da…
DAVULCULAR
Cumhuriyet Mahdigeresindeki bizim caddeye davulcular gece 02.30 dan önce gelmezler. Geldiklerinde imsak vaktine ya yarım saat vardır ya da kırk beş dakika. Bu kırk beş dakikada davulcular insanları uyandıracak, insanlar sahura hazırlanacak, yemek yapacak, çayını demleyecek mümkün değil.
Geçtiğimiz sabah balkondan davulculara neden geç geldiklerini sordum davulcu bana 'Erkende gelsek, geçte gelsek insanlar uyanmıyor' cevabını verdi. Gecenin sessizliğinde bir an düşündüm ve kendi kendime 'Bu millet ne zaman uyandı ki? Dedim.
Hakikaten bu milletin uyandığını göreniniz var mı?
Indra Ghandi'nin bir sözünü hatırladım? Indra Ghandi…
'Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır. Uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile uyandıramazsınız' diyordu.
Öyleyse uyumaya, uyutulmaya devam.
Bendenizde 'DAVULCU' başlığını taşıyan bir şiirimde şöyle diyordum.
**
'Vur davulcu tokmağını,
Bir daha vur, bir daha.
Bir daha vur ki bu millet,
Uyumasın bir daha'.
**
Ne söylesek boş uyumaya devam. Kalın sağlıcakla…