SEÇİM VE GEÇİM
Beşeri planda kader hükmü de geçerli olmak üzere eş seçimi, iş seçimi, arkadaş seçimi, siyasi parti seçimi, araba seçimi, ev se&cce
Beşeri planda kader hükmü de geçerli olmak üzere; eş seçimi, iş seçimi, arkadaş seçimi, siyasi parti seçimi, araba seçimi, ev seçimi, doktor seçimi, belediyeye başkan seçimi, futbol takımı seçimi, pazarda (seçtirirse tabi) domates, salatalık, limon ve nane seçimi irademizle ve zevkle seçtiklerimiz bizim.
Elhamdülillah.
Ya seçemediklerimiz; anne, baba, kardeş, amca, hala, padişah, kral, çar; zar gibi ya düşeş gelir ya dubara; bunları biz seçemeyiz, mutlak kader planında doğumla birlikte beraber olduklarımız.
Bir de çocuğumuzun önceden cinsiyetini biz seçemeyiz, biraz daha düşünelim kavramlar boş kalmasın başka ne seçemeyiz dolmuşlarda müziği de biz seçemeyiz. Bir de düşmanlarımızı seçemiyoruz önceden, mesela FETO ..iblisi gibi.
Geçim kavramı; onun da içini dolduralım şimdi biraz; geçim kısaca bir kişinin kendisinin ve ailesinin maişeti için çalışma eylemine diyoruz.
Kimler yer alır bunun içinde; işçi, memur, çiftçi, İş adamı, esnaf, asgari ücretli, yeşil kartlı, futbolcu, oyuncu, oduncu, kömürcü, siyasetçi sanırım bazı siyasetçiler bu kategoriye girmiyor.
Çünkü siyaset bir iş kolu sayılmıyor.
O zaman onlara ayrı bir başlık açacağız.
Aşkla için can atanlar.
Hem Allah hem Vatan aşkı için.
Öyle ya; mesela partilerin parti il veya ilçe başkanı veya sair sürekli mesai sarf eden mensuplar; maaş almıyor bir yan gelir de yok bizim bildiğimiz kadarıyla; şimdi geçim başlığı altında nasıl zikredelim, adaletli olup, haklarını teslim edip ayrı bir başlık altında toplamak gerek.
Hakları geçmesin bize; bir de seçimlerde bol bol görmüşsünüzdür vücudunun dörtte üçünü arabanın dışına atan, - en büyük başkan bizim başkan - diye göğsünü yırtan, elindeki sloganı bir yere bir göğe sdigerayarak, desibeli bir anırmayı aşar düzeyde o çığırtkan müziği sonuna kadar açarak kendini yollara vuran sevdalılar.
Şimdi bunlar geçim mi seçim mi, nerede yer alacaklar işin içinden gel de çık şimdi.
Neyse biz bu iki kavramı başka açıdan irdeleyelim, edebiyatseverler hele hele benim gibi az-çok şiir severler bilirler ki, zengin kafiye uyumu var. Seçim- geçim. Nefi'nin zamanında seçim olsaydı, kesinlikle aruz kalıbına dökerdi bu iki kavramı. Hem de iyi dökerdi, kurşun döker gibi.
Biz de aruz olmasa da hece kalıbına az çok dökeriz dökeriz ama seçimle geçimi ayırt edemiyoruz ki, şiire de taşıyalım.
Gerçi şimdilerde seçim de yok, biz yanlış konu mu işledik ne yaptık acaba; referandum var, o da seçim sayılmaz,
Referandum anladığım kadarıyla; seçimin seçimi oluyor.
Biz bu kadar konuyu boşuna işleyip kafanızı şişirdik desenize; neyse yazmış olduk bir kere, gelecek seçime kalsın hazır bir yazı işte, nasıl olsa değişen bir şey olmayacak.
Aynısını yayınlarız yine.
Bu ülkede; sadece bir taşı bir taşın üstüne değil bir çöpü bir çöpün yanına koyan, her kim olursa olsun, ister siyasetçi ister bürokrat, ister iş adamı, ister ayakkabı boyacısı olsun şükranla anarız.
Bir tek şartla dürüst olmalı.
Sevmediğimiz İngilizlerin güzel bir sözleri var maalesef; derler ki, 'dürüst bir ayakkabı boyacısı, dürüst olmayan bir bakandan yeğdir'
Herkese eşit; benim adamım, senin adamın diye bir şey olmamalı, bu necip millet bütün olanaklardan eşit istifade etmeli eşit.
İşte o zaman bizi tutan olamaz.
Bir bakanın yeğeni ile benim yeğenim kaç yerde aynı kuyruğa giriyorsa, buna orantılı adaletle gelişmişiz demektir.
Bütün zamanlar için geçerlidir bu.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Elhamdülillah.
Ya seçemediklerimiz; anne, baba, kardeş, amca, hala, padişah, kral, çar; zar gibi ya düşeş gelir ya dubara; bunları biz seçemeyiz, mutlak kader planında doğumla birlikte beraber olduklarımız.
Bir de çocuğumuzun önceden cinsiyetini biz seçemeyiz, biraz daha düşünelim kavramlar boş kalmasın başka ne seçemeyiz dolmuşlarda müziği de biz seçemeyiz. Bir de düşmanlarımızı seçemiyoruz önceden, mesela FETO ..iblisi gibi.
Geçim kavramı; onun da içini dolduralım şimdi biraz; geçim kısaca bir kişinin kendisinin ve ailesinin maişeti için çalışma eylemine diyoruz.
Kimler yer alır bunun içinde; işçi, memur, çiftçi, İş adamı, esnaf, asgari ücretli, yeşil kartlı, futbolcu, oyuncu, oduncu, kömürcü, siyasetçi sanırım bazı siyasetçiler bu kategoriye girmiyor.
Çünkü siyaset bir iş kolu sayılmıyor.
O zaman onlara ayrı bir başlık açacağız.
Aşkla için can atanlar.
Hem Allah hem Vatan aşkı için.
Öyle ya; mesela partilerin parti il veya ilçe başkanı veya sair sürekli mesai sarf eden mensuplar; maaş almıyor bir yan gelir de yok bizim bildiğimiz kadarıyla; şimdi geçim başlığı altında nasıl zikredelim, adaletli olup, haklarını teslim edip ayrı bir başlık altında toplamak gerek.
Hakları geçmesin bize; bir de seçimlerde bol bol görmüşsünüzdür vücudunun dörtte üçünü arabanın dışına atan, - en büyük başkan bizim başkan - diye göğsünü yırtan, elindeki sloganı bir yere bir göğe sdigerayarak, desibeli bir anırmayı aşar düzeyde o çığırtkan müziği sonuna kadar açarak kendini yollara vuran sevdalılar.
Şimdi bunlar geçim mi seçim mi, nerede yer alacaklar işin içinden gel de çık şimdi.
Neyse biz bu iki kavramı başka açıdan irdeleyelim, edebiyatseverler hele hele benim gibi az-çok şiir severler bilirler ki, zengin kafiye uyumu var. Seçim- geçim. Nefi'nin zamanında seçim olsaydı, kesinlikle aruz kalıbına dökerdi bu iki kavramı. Hem de iyi dökerdi, kurşun döker gibi.
Biz de aruz olmasa da hece kalıbına az çok dökeriz dökeriz ama seçimle geçimi ayırt edemiyoruz ki, şiire de taşıyalım.
Gerçi şimdilerde seçim de yok, biz yanlış konu mu işledik ne yaptık acaba; referandum var, o da seçim sayılmaz,
Referandum anladığım kadarıyla; seçimin seçimi oluyor.
Biz bu kadar konuyu boşuna işleyip kafanızı şişirdik desenize; neyse yazmış olduk bir kere, gelecek seçime kalsın hazır bir yazı işte, nasıl olsa değişen bir şey olmayacak.
Aynısını yayınlarız yine.
Bu ülkede; sadece bir taşı bir taşın üstüne değil bir çöpü bir çöpün yanına koyan, her kim olursa olsun, ister siyasetçi ister bürokrat, ister iş adamı, ister ayakkabı boyacısı olsun şükranla anarız.
Bir tek şartla dürüst olmalı.
Sevmediğimiz İngilizlerin güzel bir sözleri var maalesef; derler ki, 'dürüst bir ayakkabı boyacısı, dürüst olmayan bir bakandan yeğdir'
Herkese eşit; benim adamım, senin adamın diye bir şey olmamalı, bu necip millet bütün olanaklardan eşit istifade etmeli eşit.
İşte o zaman bizi tutan olamaz.
Bir bakanın yeğeni ile benim yeğenim kaç yerde aynı kuyruğa giriyorsa, buna orantılı adaletle gelişmişiz demektir.
Bütün zamanlar için geçerlidir bu.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun.