Şaşırdık mı? Asla…

Türkiye devletinin ve dolayısıyla İslam aleminin ayağa kalkıp başta ekonomi olmak üzere dünyada belirleyici bir güç olmasını istemeyenlerin yüzyıllardan beri ülkemizde ve ülkemizin coğrafyasından yetişip halkın oyları ile yönetime gelen milletin adamlarına yönelik adımları devam ediyor.

TAKİP ET

Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti devletlerini, içimizdeki hainleri de kullanarak zayıflatmak isteyen güçler, sağ-sol, alevi-Sünni, Kürt-Türk her zaman bir fitne unsuru bulmuş ve bunu hayata geçirmişlerdir.

Dün Abdulhamit Han, Kazım Karabekir, Adnan Menderes, Turgut Özal ve Necmettin Erbakan'a yapılanlar bugün de 15 Temmuz, Gezi ve Boğaziçi eylemleri ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yapılıyor.

Tabi bu karşıtlık, yönetime tepki duymaktan ve iki slogandan çok öte ve derin bir karşıtlık değil. Zira bu damarı besleyen ve sürekli kan pompalayan güçler ve mahfiller var.
Dün Emanuel Karasov idi, bugün Soroz ve Kalkavan. Dün İngiltere idi, bugün ilaveten ABD ve Rusya. İşte somut örneği:

Gara'da 13 vatandaşımızın şehit edilmesinin acısı sürerken teslim olan teröristler PKK'nın dış desteğini tek tek anlatmış. Örgütün ABD ve Rusya ile güçlü bir istihbarat bağı olduğunu ifade eden Ş.M. "İki ülke TSK operasyon düzenlemeden 30 dakika önce vurulacak noktaları örgüte haber veriyordu" demiş.

Şimdi bu örgüte hala Kürt halkının temsilcisi demek ve bunun gölgesinde siyaset yaparak doğu ve güneydoğunun sırtında kambur olan HDP'ye hala demokratik bir siyasi parti demek ne kadar doğru olur düşünmek, akletmek gerek.

Bazı ideolojik düşünenlere zaman zaman şu ülkenin uşağı ya da piyonu deyince de adamların zoruna gidiyor. ABD ve Rusya'nın desteklediği bir örgütün bunu Kürtleri çok sevdiği için yaptığına inanan Allah'ın kulu bir bölge insanı varsa onun aklından şüphe etmek lazım. Yok, bu gerçeği bile bile de yine PKK ve HDP diyen biri varsa da bunun boyutu ihanetin de ötesinde satılmışlığa gider. Hem de conilere…

Bakmadan Geçme