SANKİ ŞENLİK ALANI
Etkinlik diye atılan başlığa bakınca haber içeriğinde de ciddi, samimi ve kayda değer bir mana bulamayacağımı biliyordum da yine de yerel gündemimizde ne var ne yok diye baktım habere. Neticede İstanbul Sözleşmesi etrafında dönen sert tartışmaların gölgesinde gerçekleştirilen 'Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele' gününün haberiydi!
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından, '25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü' nedeniyle hazırlanan bir farkındalık etkinliği düzenlenmiş. Lüks bir alışveriş merkezinde yapılan etkinlikte günün önemine dikkat çekmek için de stantlar kurulmuş.
Bir de broşür dağıtılmış ve ziyaretçiler turuncu maske takıp, oluşturulan dilek ağacına yazdıkları notları asarak, etkinliğe destek vermiş.
Bununla kalınmamış tabi ki… Turuncu renkli boyalar ile el izi yapılan etkinlikte 'Kadına Şiddete Dur' yazılıymış! Ve günün anlamı ifa ediliyormuş.
Zannedersiniz ki anaokuluna giden kız çocuklarına ince motor becerisi kazandırma şenliği… El izinden renkli kartonlar kesip asınca ağaca artık kadınların şiddeti bitmiş olacak. Hiç bir kadına çocuğa el kalkmayacak! Eller asılmış ya ağaçlara… Hep orada kalacak ve asla bir şiddetin aracısı ve vasıtası olamayacaklar güya...
Dünyanın derdi olan şiddet meselesi ülkemizin de baş belası. Hükümet koca bir bakanlık veriyor hizmete ki doğru düzgün işleyen politikalarla çözüm olunabilsin. Ama bizim ufuksuz, öngörüsüz ve üretme yeteneği olmayan günübirlikçi gruplarla işgal edilen kamu kurumlarımız, stantlarla şenlik alanına çevirdikleri mekanlarda ağızlar kulaklarda pozlarla prosedür tamamlamaya devam etmeyi matah bir şey sandılar ve gerçekten de günü kurtarmanın mutluluğu ile döndüler evlerine…
Elbette ki böyle duyarlı kamu çalışanlarımızla böylesine üstün zeka ürünü projelerle daha nice yirmi yıllar deviren hükümetlerimiz, sorunları hakkıyla çözmek yerine yılda bir farkındalık etkinliği ile oyalanadursunlar, problemler kangrene çoktan dönüşmüş bile…
Kurumlar sıralamasında en çok sahada görünmesine rağmen sonuç odaklı ve içi dolu bir fayda çıkaramayan kurumların başında ne yazık ki Aile Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı geliyor.
Rutine ve daha da acısı sarmala dönen içi boş program ve etkinliklerle prosedür tamamlamaya ve haber olmaya çalışıp yukarılara selam çakma derdinde olan il müdürlükleri de asıl muhatapları bir kenara bırakıp lüks AVM'lerde şenlik kutluyor, gün yapıyor adeta.
Yazık bu ülkenin milli servetlerine ki böyle sarf ediliyor. O dağıtılan el ilanları çöp oluyor bile bile yapıyorlar...
Kadına şiddetle mücadele yöntemi bu değil ey AÇSP Bakanlığı ve taşra teşkilatları…
Biraz düşünün ve farkındalık yaratacak işler ortaya koyun artık!
Bakın sizin turuncu çizginiz ve kurdeleniz, Elazığ'dan kalkıp ta Tarsuslara kadar giderek amcasının kızını öldüren Sebahattin Öztürk'ü durduramadı. Ya da sizin turuncunuz Leyla Öztürk'ü erkek şiddetinden ve ölümden koruyamadı.
Her şey etkinlik yapmak gündem olmak değil. Olay gün kutlamak kadar basit de değil…
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından, '25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü' nedeniyle hazırlanan bir farkındalık etkinliği düzenlenmiş. Lüks bir alışveriş merkezinde yapılan etkinlikte günün önemine dikkat çekmek için de stantlar kurulmuş.
Bir de broşür dağıtılmış ve ziyaretçiler turuncu maske takıp, oluşturulan dilek ağacına yazdıkları notları asarak, etkinliğe destek vermiş.
Bununla kalınmamış tabi ki… Turuncu renkli boyalar ile el izi yapılan etkinlikte 'Kadına Şiddete Dur' yazılıymış! Ve günün anlamı ifa ediliyormuş.
Zannedersiniz ki anaokuluna giden kız çocuklarına ince motor becerisi kazandırma şenliği… El izinden renkli kartonlar kesip asınca ağaca artık kadınların şiddeti bitmiş olacak. Hiç bir kadına çocuğa el kalkmayacak! Eller asılmış ya ağaçlara… Hep orada kalacak ve asla bir şiddetin aracısı ve vasıtası olamayacaklar güya...
Dünyanın derdi olan şiddet meselesi ülkemizin de baş belası. Hükümet koca bir bakanlık veriyor hizmete ki doğru düzgün işleyen politikalarla çözüm olunabilsin. Ama bizim ufuksuz, öngörüsüz ve üretme yeteneği olmayan günübirlikçi gruplarla işgal edilen kamu kurumlarımız, stantlarla şenlik alanına çevirdikleri mekanlarda ağızlar kulaklarda pozlarla prosedür tamamlamaya devam etmeyi matah bir şey sandılar ve gerçekten de günü kurtarmanın mutluluğu ile döndüler evlerine…
Elbette ki böyle duyarlı kamu çalışanlarımızla böylesine üstün zeka ürünü projelerle daha nice yirmi yıllar deviren hükümetlerimiz, sorunları hakkıyla çözmek yerine yılda bir farkındalık etkinliği ile oyalanadursunlar, problemler kangrene çoktan dönüşmüş bile…
Kurumlar sıralamasında en çok sahada görünmesine rağmen sonuç odaklı ve içi dolu bir fayda çıkaramayan kurumların başında ne yazık ki Aile Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı geliyor.
Rutine ve daha da acısı sarmala dönen içi boş program ve etkinliklerle prosedür tamamlamaya ve haber olmaya çalışıp yukarılara selam çakma derdinde olan il müdürlükleri de asıl muhatapları bir kenara bırakıp lüks AVM'lerde şenlik kutluyor, gün yapıyor adeta.
Yazık bu ülkenin milli servetlerine ki böyle sarf ediliyor. O dağıtılan el ilanları çöp oluyor bile bile yapıyorlar...
Kadına şiddetle mücadele yöntemi bu değil ey AÇSP Bakanlığı ve taşra teşkilatları…
Biraz düşünün ve farkındalık yaratacak işler ortaya koyun artık!
Bakın sizin turuncu çizginiz ve kurdeleniz, Elazığ'dan kalkıp ta Tarsuslara kadar giderek amcasının kızını öldüren Sebahattin Öztürk'ü durduramadı. Ya da sizin turuncunuz Leyla Öztürk'ü erkek şiddetinden ve ölümden koruyamadı.
Her şey etkinlik yapmak gündem olmak değil. Olay gün kutlamak kadar basit de değil…