'Sadece Oy Değil, Kan ve Ruh Kaybı'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 31 Mart yenilgisinden bir gün sonra MYK'yı topladı ve kendinden başlamak üzere ciddi bir özeleştiri manzumesini dile getirdi.
Başarısızlığı tek sebebe bağlama kolaycılığına kaçılmaması gerektiğine dikkat çeken Erdoğan, bunda başta kendisi olmak üzere parti yöneticilerinin, milletvekillerinin ve başkan adayların payı olduğunu ifade etti.
Enflasyon ve hayat pahalılığının seçimlerin sonuçlarına etki ettiğini ifade eden Erdoğan, Gazze konusunda da kendilerini yeterince ifade edemedikleri itirafında bulundu.
Erdoğan'ın baştan aşağı partiye ayna tutan ve yenilginin sebebini seçmende değil kendilerinde arayan ve kendinden çok da beklemediğimiz hatayı kabul eden mütevazi değerlendirmelerinde asıl meseleyi gözden kaçırmamış olması bir umut ışığı oldu.
Erdoğan, seçim sonuçlarına olumsuz etki eden tüm sebepleri sıraladıktan sonra şu cümleleri kurdu:
"Kurulduktan yalnızca 15 ay sonra bizi iktidara layık gören, henüz 10 ay önceki seçimlerde partimizi açık ara birinci yapan, şimdiye kadar girdiğimiz tüm seçimlerde daima yanımızda duran, velhasıl son 22 yılda tam 17 kez sandıkları bizim için patlatan milletimizin, 31 Mart'ta bizi CHP'nin arkasına niçin ittiğini çok iyi analiz etmeliyiz, ortada sadece bir oy kaybı değil, kan ve ruh kaybı var”
Nihayet bu görüldü, görülebildi. Evet, partide ciddi bir oy kaybının yanında kan ve ruh kaybı var. Kan ve ruh kaybının sebebi; partiye milli ve manevi bir misyon yükleyen, ümmetin umudu Erdoğan'ın zaferi için gözyaşıyla dua eden ancak parti yöneticileri, siyasileri, milletvekilleri tarafından itilen, ötelenen ve uzaklaştırılan isimlerde var.
Bunun sebebi de ruhsuz AKP'lilerin (AKP'yi bilerek yazdık) hiçbir ilke gözetmeden, helal-haram demeden, hak-hukuk tanımadan haksız yollardan zenginleşmelerin olan tepkileri.
Bu ilkesizliği, dava adamlığı ayağıyla genel merkezde kokain çeken, her türlü çirkin davranış ve ahlaksızlığın gayyasına düşen, komisyon karşılığı Çukurambar lokantaları ve kafelerinde ihale satan külliyenin bazı danışmanları, bazı bakan ve milletvekili danışmanları ya da bizzat milletvekillerini gören ve bilen samimi Ak Partililer, bu rezaletlere ortak ve vesile olmama adına partiden desteklerini çekmekle kalmayıp tepkilerini sandığa gitmeyerek gösterdiler.
Bunun neticesi olarak da 2019 seçimlerinde nazaran oyu düşen İmamoğlu, Ak Partililerin sandığa gitmemesi sebebiyle yüzde 52'ye karşı yüzde 39 ile seçimleri net bir zaferle kazandı.
İşte bu gerçeği şimdilik en yalınlığı ve çıplaklığıyla gören ve seçimlerden sonra en sağlıklı ve doğru değerlendirme ve özeleştiri Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan geldi.
Tespitler ve kendisini de işin içine katarak eksikliklerini gidermeye yönelik özeleştirilerini hayata geçirmesi ve CHP'li belediyelerin olası başarısızlıklarının ardından Ak Parti yeniden yükselme yaşayabilir. İnşallah Erdoğan'ın bu sözleri, geçmişte olduğu gibi sadece sözde ve yenilginin yaşandığı ilk günlerin gaz almasına yönelik günah çıkarma ritüelinde kalmaz.
Ve yine umarız ki bu çuvaldızı önce kendine batıracak kadar açık yürekli öz eleştirilerin kaynağı; yüreği yanan ve Ak Parti'nin geldiği bu durumuna sebep olan olumsuzluklardan dolayı vicdanı kanayan Erdoğan'ın konuşma metnini yazan samimi danışmanın şahsi düşüncesiyle birlikte, Erdoğan'ın da içselleştirdiği ve inanarak söylediği cümleler olur?