SIKICI/ZORAKİ KOMEDYEN
Hastalıktan tam kurtuldum derken enfeksiyon belasıyla uğraşmaya başladım
Hastalıktan tam kurtuldum derken enfeksiyon belasıyla uğraşmaya başladım. Şans işte. Ama iyiyim artık. Bugün antrenman yapmak istiyorum. Bir çapsız komedyene yazı dersi vereyim! Hem kalemimiz körelmemiş olur, hem de az biraz çocuğa katkımız olur. Başlayalım…
18 Ağustosta emniyet binasına yapılan hain saldırıdan sonra Haberkent'te sevgili ağabeyim İrfan Aslan'ı aradım. 'Arka sayfaya şöyle duygusal bir şey yazalım, bildiri mahiyetinde olsun. Tam sayfa, bayrak motifiyle, Haberkent adına yayınlayalım.' dedim. Zira moralim hiç olmadığı kadar bozulmuştu…
Bir şeyler yazdım. Sağ olsun İrfan ağabey beğenmiş. Yazıyı da hiç değiştirmemiş. Arkadaşlar yazıyı ben yazdım diye jest yapmak istemişler. Metnin altına benim adımı yazmışlar ve yayınlamışlar. Metne baksanız, şiir değil aslında. Duygusal bir metin. Ama dizgi şekliyle şiiri andırıyor. Hatta, ilk yayınladığında gülmüştüm, bizim şeyh Muttalip yazıyı şiir zannetmiş demiştim!
Meğer metni şiir zanneden bir tek bizim Muttalip değilmiş! Başka sazanlarda varmış. Muhterem antipatik komedyen şiir zannettiği metnin altına 'Avukat' sıfatının yazılmasının görgüsüzlük olduğunu iddia ederek aklınca beni tiye almış. Bir aralar her vesile ile beni tahrik etmeye çalışıyordu, ilgilenmiyordum. Üzerinde az emeğim yoktur. Başına kalkmak bana yakışmaz! Vefasız işte!
O zaman kendisiyle oynamadım. Gençtir, şöhret heveslisidir dedim. Ama bir baktım soytarı komedyen aynı meseleyi aylar sonra uuuluussadigerl! sitesinde de yayınlamış!
Bir ara ulusal medyaya transfer oldu diye yaygara kopartılmıştı. Yazdığı yer bir internet sitesi. Tabii ki mdigerar, her sitenin ulusal olduğunu, hatta evrensel olduğunu nerden anlayacak?
Ulusal site dedikleri de şu… Bir iki Ermeni, bir iki de Rum yazar var. Irkçılık olsun diye demiyorum. Renkli bir site yani. Bir de zannedersem kimsenin tanımadığı eski solcuları parlatıyorlar mı, solculuk mu yapıyorlar, tam bilmiyorum!
Bizim tatsız komedyen solculuk kadrosundan girmiş olamaz. Belki İrancı kadrosu açtılar da, KPSS'den neyim iyi puan aldı da müracaat etti, bilemiyorum!
*****
Peki bir gazetenin arka sayfasında hain bir saldırıdan sonra yazılan bir metni şiir zanneden bir zoraki komedyenin üst perdeden ahkm kesen bilmiş edasını anlayışla karşılamalı mıyız?
Veya hediye ettiği şiir kitabının zulme dönüşmesini arkadaşlık hukukunda yüzüne vurmamanın bir hata olup olmadığını mı düşünmeliyiz? (Şiirden ne anladığın kitabından belli!)
Yoksa etkili iletişim denen mesleksiz kompleksin hezeyanlarını görmezden mi gelmeliyiz?
Karar veremedim… Kimseyi şöhret etmek gibi bir niyetim yoktu! Ama muhterem ha bire kaşınıyor. Yazı yazamıyor diye sürekli aynı yazıları tedavüle koyuyor.
*****
Sevgili okur, avukatlık sıfatı kanunla korunan bir mesleği ifade eder. Türk vatandaşı olmayanlar avukat olamaz ve de avukat olmayanlar bu sıfatı kullanamaz. Kullanılması suçtur. Unvan gaspına girer.
Ben şimdi çıkıp etkili etkileşim miydi… Beden dilinde ten uyumu konusunda sıkı fıkı ilişki uzmanı şey eden etkili iletişim uzmanı mıydı ki… Yok, olmuyor. Meslek zannettikleri işin adını bilmiyorum!
Yani hiçbir şey olamayıp, etkili iletişim şeysi olmak veya sıkıcı komedyen olmak gibi her isteyenin kendisini ifade edeceği bir meslek değildir avukatlık. Mesela yarın çıkıp desem stendapçıyım hiçbir sıkıntı olmaz. Kimse ruhsat istemez, fakülte falan sormaz…
Şunu anlatmak istiyorum, bir metnin sahibi altına avukat olduğunu yazarsa bu durum onun bir meslek sahibi olduğunu gösterir. Görgüsüzlük değildir.
*****
Bir insanın yazdığı bir metnin altına imzasını atarken unvanını kullanması görgüsüzlüktür derseniz, yine de saygı duyarım. Ama işin birde farklı bir boyutu var. Orası kesin problemli.
Mesela birisi sırf bir sekreter işe aldı diye oturup bir yazı yazsa, siz ne düşünürsünüz? Sekreter işe aldım diye yazı yazmıyor elbette. Tırt bir konu yazıyor. Sekreter konusuna zor atıyor kendisini. Oradan anlıyorsunuz niyeti!
Veya aynı yazıda yediğini içtiğini, kıtlıktan çıkan bir tonlamada, 'evim de ağzına kadar nevale dolu canım. Aç değilim, sürünmüyorum. Üstelik sekreterim bile var!' dercesine yazsa, siz ne düşünürsünüz? (Bu arada elektrikler kesilmemiş mi, o kadarını bilemiyorum!)
Bu durum mesleksiz olmanın kompleksinin ifadesi olmaz mı? 'Ulan bak işim de var, sekreterim de! Evde de kıtlıktan çıkar gibi zıkkımlanıyorum işte! Daha ne yapayım?' Demek için kaleme alınmış bir yazı görgüsüzlük değil midir?
*****
Neyse, uzatmanın anlamı yok. Mutfakta maden suyu, ayran, lahmacun, ciğerli pilav, pekmez, ceviz, kuru soğan, muz, mandalina, armut, dut yok! Bayramdan kalmış badem şekeri de yok!
Kuru ekmeğe talim! Duasız sofraya oturulmaz ama…
Allah'ım sen bize işsiz güçsüz, mesleksiz stendapçı özgüveni ver! Amin.
18 Ağustosta emniyet binasına yapılan hain saldırıdan sonra Haberkent'te sevgili ağabeyim İrfan Aslan'ı aradım. 'Arka sayfaya şöyle duygusal bir şey yazalım, bildiri mahiyetinde olsun. Tam sayfa, bayrak motifiyle, Haberkent adına yayınlayalım.' dedim. Zira moralim hiç olmadığı kadar bozulmuştu…
Bir şeyler yazdım. Sağ olsun İrfan ağabey beğenmiş. Yazıyı da hiç değiştirmemiş. Arkadaşlar yazıyı ben yazdım diye jest yapmak istemişler. Metnin altına benim adımı yazmışlar ve yayınlamışlar. Metne baksanız, şiir değil aslında. Duygusal bir metin. Ama dizgi şekliyle şiiri andırıyor. Hatta, ilk yayınladığında gülmüştüm, bizim şeyh Muttalip yazıyı şiir zannetmiş demiştim!
Meğer metni şiir zanneden bir tek bizim Muttalip değilmiş! Başka sazanlarda varmış. Muhterem antipatik komedyen şiir zannettiği metnin altına 'Avukat' sıfatının yazılmasının görgüsüzlük olduğunu iddia ederek aklınca beni tiye almış. Bir aralar her vesile ile beni tahrik etmeye çalışıyordu, ilgilenmiyordum. Üzerinde az emeğim yoktur. Başına kalkmak bana yakışmaz! Vefasız işte!
O zaman kendisiyle oynamadım. Gençtir, şöhret heveslisidir dedim. Ama bir baktım soytarı komedyen aynı meseleyi aylar sonra uuuluussadigerl! sitesinde de yayınlamış!
Bir ara ulusal medyaya transfer oldu diye yaygara kopartılmıştı. Yazdığı yer bir internet sitesi. Tabii ki mdigerar, her sitenin ulusal olduğunu, hatta evrensel olduğunu nerden anlayacak?
Ulusal site dedikleri de şu… Bir iki Ermeni, bir iki de Rum yazar var. Irkçılık olsun diye demiyorum. Renkli bir site yani. Bir de zannedersem kimsenin tanımadığı eski solcuları parlatıyorlar mı, solculuk mu yapıyorlar, tam bilmiyorum!
Bizim tatsız komedyen solculuk kadrosundan girmiş olamaz. Belki İrancı kadrosu açtılar da, KPSS'den neyim iyi puan aldı da müracaat etti, bilemiyorum!
*****
Peki bir gazetenin arka sayfasında hain bir saldırıdan sonra yazılan bir metni şiir zanneden bir zoraki komedyenin üst perdeden ahkm kesen bilmiş edasını anlayışla karşılamalı mıyız?
Veya hediye ettiği şiir kitabının zulme dönüşmesini arkadaşlık hukukunda yüzüne vurmamanın bir hata olup olmadığını mı düşünmeliyiz? (Şiirden ne anladığın kitabından belli!)
Yoksa etkili iletişim denen mesleksiz kompleksin hezeyanlarını görmezden mi gelmeliyiz?
Karar veremedim… Kimseyi şöhret etmek gibi bir niyetim yoktu! Ama muhterem ha bire kaşınıyor. Yazı yazamıyor diye sürekli aynı yazıları tedavüle koyuyor.
*****
Sevgili okur, avukatlık sıfatı kanunla korunan bir mesleği ifade eder. Türk vatandaşı olmayanlar avukat olamaz ve de avukat olmayanlar bu sıfatı kullanamaz. Kullanılması suçtur. Unvan gaspına girer.
Ben şimdi çıkıp etkili etkileşim miydi… Beden dilinde ten uyumu konusunda sıkı fıkı ilişki uzmanı şey eden etkili iletişim uzmanı mıydı ki… Yok, olmuyor. Meslek zannettikleri işin adını bilmiyorum!
Yani hiçbir şey olamayıp, etkili iletişim şeysi olmak veya sıkıcı komedyen olmak gibi her isteyenin kendisini ifade edeceği bir meslek değildir avukatlık. Mesela yarın çıkıp desem stendapçıyım hiçbir sıkıntı olmaz. Kimse ruhsat istemez, fakülte falan sormaz…
Şunu anlatmak istiyorum, bir metnin sahibi altına avukat olduğunu yazarsa bu durum onun bir meslek sahibi olduğunu gösterir. Görgüsüzlük değildir.
*****
Bir insanın yazdığı bir metnin altına imzasını atarken unvanını kullanması görgüsüzlüktür derseniz, yine de saygı duyarım. Ama işin birde farklı bir boyutu var. Orası kesin problemli.
Mesela birisi sırf bir sekreter işe aldı diye oturup bir yazı yazsa, siz ne düşünürsünüz? Sekreter işe aldım diye yazı yazmıyor elbette. Tırt bir konu yazıyor. Sekreter konusuna zor atıyor kendisini. Oradan anlıyorsunuz niyeti!
Veya aynı yazıda yediğini içtiğini, kıtlıktan çıkan bir tonlamada, 'evim de ağzına kadar nevale dolu canım. Aç değilim, sürünmüyorum. Üstelik sekreterim bile var!' dercesine yazsa, siz ne düşünürsünüz? (Bu arada elektrikler kesilmemiş mi, o kadarını bilemiyorum!)
Bu durum mesleksiz olmanın kompleksinin ifadesi olmaz mı? 'Ulan bak işim de var, sekreterim de! Evde de kıtlıktan çıkar gibi zıkkımlanıyorum işte! Daha ne yapayım?' Demek için kaleme alınmış bir yazı görgüsüzlük değil midir?
*****
Neyse, uzatmanın anlamı yok. Mutfakta maden suyu, ayran, lahmacun, ciğerli pilav, pekmez, ceviz, kuru soğan, muz, mandalina, armut, dut yok! Bayramdan kalmış badem şekeri de yok!
Kuru ekmeğe talim! Duasız sofraya oturulmaz ama…
Allah'ım sen bize işsiz güçsüz, mesleksiz stendapçı özgüveni ver! Amin.