Rektör Adaylarımıza…

Üniversiteler bilim merkezleridir

TAKİP ET
Üniversiteler bilim merkezleridir. Bilimin eğitim ve uygulamaya dönüştüğü yer olan üniversiteler; gerek fiziki ortamları, gerekse yöneticileri ile bir marka olmak zorundadır.

 

Bu anlamda üniversiteler dört ana unsurdan oluşmaktadır: yönetim, idari kadro, akademik kadro ve öğrenciler. Bu dört ana unsur bir ailenin farklı kuvvetleri gibi BÜTÜNÜN GELECEĞİNİ tayin eder.

 

Malumunuz 2016 yılında birçok üniversitede rektörlük seçimler yapılacak. Yapılacak seçimlerle olmasa da, seçimlerin ardından bir rektör ataması yapılacak.

 

Demokrasinin tutukluluk yaptığı tek seçim sistemi olan rektörlük seçimi (her defasında eleştirilmesine rağmen yine de aynı şartlar altında adının seçim olduğu ama aslında atama yolu ile rektörün belirlenmesi sistemi) seçime gidecek olan üniversitelerde yeni bir dönemi başlatacak.

 

Seçim heyecanı yaşayan illerden biri de Elazığ Fırat Üniversitesi. Fırat üniversitesi Rektörlüğü için farklı isimler aday olacak ve üniversitenin dört yıllık kaderini belirleyecek olan ekip ortaya çıkacak.

 

Rektörlük büyük vebdigereri bünyesinde barındırır. O yüzden rektör olacak hocalarımıza bazı isteklerde bulunmak istiyorum.

 

Üniversiteler denince akla ilk olarak bilim gelmesi gerekirken, içi boş koltuk çekişmelerinin gelmesi akademik açıdan kaygı verici bir durumu ortaya çıkarır.

 

 

Dinimizin de emrettiği gibi ''İşi ehline veriniz'' düsturu ile işi ehline, hak edene değil de sırf birilerinin adamı diye hak etmeyen birine vermek kul hakkıdır. Bunu yapan her kim olursa olsun aldığı bu kul haklarını ödeyemez ve Allah'ın huzuruna böyle çıkması da o kişinin felaketidir.

 

O nedenle rektör adaylarımıza ve rektör olacak hocamıza ilk tavsiyemiz sakın ama sakın içinde kul hakkı ve adaletsizlik barındıran hiçbir isteğe 'EVET' demeyin.

 

Bir diğer önemli konu da kişisel çekişmeler. Üniversitelerde çekişme sadece ve sadece bilimsel alanda yapılacak çalışmalar ile olması gerekirken, sırf koltuk kavgası ve zıt kutuplar nedeni ile yapılması akla zarar bir durumdur. Bu anlamda üniversite rektörü personellerine yaptıkları çalışma kadar yakın ve yine yapmadıkları çalışmalar kadar uzak olması, bilim adına atılmış önemli bir adım olacağına inanmaktayım.

 

Özellikle üniversitelerde yaşanan beyin göçünü durdurmak ve yapılacak çalışmalar ile bu göçü tersine çevirmek kaliteyi arttıracağından kimsenin şüphesi olmayacaktır.

 

Üniversitelerde iki farklı kamu çalışanı bulunmaktadır. Biri akademik, diğeri idari. İdari kadro devlet memuru statüsünde ve 657 bünyesinde hizmet vermektedir. Akademik kadro ise statüde 657 olsa bile YÖK usul ve esaslarına göre şekillendirilmiş personellerdir. İdari kadronun görevi zaten bellidir. Üniversite adına önemli olan akademik kadronun başarısına başarı katmaktır.

 

Bilim üretilen bir kurumda rektör hocamızın en önemli görevlerinden biri de akademik personelin üretici mi, yoksa tüketici mi olduğuna bakmasıdır. Üretemeyen akademik personelin üniversite bünyesinde bulunması ciddi bir tehlikedir. 

 

Kendi alanında bilim üretmek yerine değişik kulvarlarda bir türkü tutturup elleri ceplerinde dolaşan akademik personel yerine, bilim için kafa yoran, alanına ve öğrencilerine katkı sağlayan, yenilikler getiren personele yönelmesi üniversite tarihine adını altın harflerle yazması anlamını taşıyacaktır.

 

Yine önemli konuların başında üniversite duvarlarını yıkmak geliyor. Hani o dış dünya ile kopukluğa neden olan duvarlar. Üniversite ile şehir arasında mutlak bir köprü olmalı. İş dünyası, siyaset, şehir dinamikleri, sivil toplum kuruluşları ve basın ile üniversite birlik içerisinde olursa, ilin en önemli sorunlarının çözümünde üniversite farklı bir bakış olan bilimsel bakışı paydaş olarak ortaya koyar. Bu da sorunların çözümünde en önemli yeri teşkil eder.

 

Aslında yazacak çok şey var. Önümüzdeki günlerde yine bu konuda sizlere farklı bakış açılarını aktarmaya çalışacağım. Şimdilik bu önemli konular üzerinden rektör adaylarımızın vicdanlarına seslenmek istedim.

Bakmadan Geçme