PINAR'LAR KURUMASIN
Ülkemiz insanı birkaç günden beri Muğla'da eski sevgilisi Cemal Metin Avcı tarafından katledilen üniversite öğrencisi Pınar Gültekin'in vahşice ve canavar hislerle öldürülmesini konuşuyor.
Görülen ve anlaşılan o ki ne İstanbul Sözleşmesi ne de caydırıcı olsun diye kadını koruyan ve kollayan yasalar da kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin önüne geçmedi, geçemiyor.
Yasalar, imza koyduğumuz ve bugünlerde imzamızı çekme eğilimi ve iradesi gösterdiğimiz sözleşmeler kadını korumaya ve güvence altına almaya yetmiyor.
Çok şey konuşulabilir ve çok görüşler serdedilebilir. Hatanın nerede ve neden kaynaklandığı günlerce tartışılabilir. Ama tüm bu gayretler masum ve mağdur kadınlarımızı geri getiremez.
Güzel başlayan, iyi ve mutlu gittiği düşünülen birçok ilişkinin zamanla şiddete dönüşmesi ve sonunda cinayetle nihayetlenmesi mevzusunun temelinde bazı duygu durum bozuklukları yanında öfke kontrolünün yapılamaması yatıyor.
Anı yaşamak kadar hali de sonucunu da kabullenmek gerek. Reddedilmek, terk edilmek herkesin başına gelebilecek ve insan hayatının her evresinde olabilecek bir haldir. Bu durum insanı değersizleştirmez, intikam alma ve cezalandırmayı hele hele öldürmeyi gerektirmez. İstenmediğin halde sevmek ve zorla sahip çıkmak, korumak değil kaybetme korkusu ve özgüvensizlik emaresidir.
Pınar'ı hunharca katleden ve üzerine beton döken cani ruhlu kişi ne ceza alırsa alsın, nasıl bir muamele görürse gelsin gencecik bir kızın hayallerini, geleceğini ve hayatını geri getirmeyecektir. Ve üzülerek ifade etmek gerekir ki bu cinayetler ve kadına şiddet haberleri gündemden düşmeyecek ve bekli de sırf reyting uğruna bu tür olayların dramatize edilerek ve kurgu motifleri eklenerek yapılan haberlerin de özendirici özelliği ile sayıları daha da artacaktır.
Yasalar, imza koyduğumuz ve bugünlerde imzamızı çekme eğilimi ve iradesi gösterdiğimiz sözleşmeler kadını korumaya ve güvence altına almaya yetmiyor.
Çok şey konuşulabilir ve çok görüşler serdedilebilir. Hatanın nerede ve neden kaynaklandığı günlerce tartışılabilir. Ama tüm bu gayretler masum ve mağdur kadınlarımızı geri getiremez.
Güzel başlayan, iyi ve mutlu gittiği düşünülen birçok ilişkinin zamanla şiddete dönüşmesi ve sonunda cinayetle nihayetlenmesi mevzusunun temelinde bazı duygu durum bozuklukları yanında öfke kontrolünün yapılamaması yatıyor.
Anı yaşamak kadar hali de sonucunu da kabullenmek gerek. Reddedilmek, terk edilmek herkesin başına gelebilecek ve insan hayatının her evresinde olabilecek bir haldir. Bu durum insanı değersizleştirmez, intikam alma ve cezalandırmayı hele hele öldürmeyi gerektirmez. İstenmediğin halde sevmek ve zorla sahip çıkmak, korumak değil kaybetme korkusu ve özgüvensizlik emaresidir.
Pınar'ı hunharca katleden ve üzerine beton döken cani ruhlu kişi ne ceza alırsa alsın, nasıl bir muamele görürse gelsin gencecik bir kızın hayallerini, geleceğini ve hayatını geri getirmeyecektir. Ve üzülerek ifade etmek gerekir ki bu cinayetler ve kadına şiddet haberleri gündemden düşmeyecek ve bekli de sırf reyting uğruna bu tür olayların dramatize edilerek ve kurgu motifleri eklenerek yapılan haberlerin de özendirici özelliği ile sayıları daha da artacaktır.