PEYNİRLERİ DÖKÜP EVİ TERK ETTİĞİMİZ DOĞRUDUR! YA DA...
Son dönemlerde terör eylemlerinin üst safhalara çıkması, şehit ve sivil can kayıplarının artması, insanlarımızın ciğerini derinden dağlıyor
Son dönemlerde terör eylemlerinin üst safhalara çıkması, şehit ve sivil can kayıplarının artması, insanlarımızın ciğerini derinden dağlıyor.
Bu acılar insanlarımızın aklına haklı olarak çözüm sürecini, Habur karşılamasını, 6-8 ekim doğu güneydoğu olaylarını, hendeklerin kazılmasını ve daha buna benzer birçok tavizleri getiriyor.
Halkımız acıların tesiriyle neden bunlara izin verildi diyerek yaşanılan birçok hadiseyi o tavizlerle ilişkilendirerek tepki veriyor.
Gazete sütunlarında köşe yazıları yazmam, siyasi değerlendirmeler yapmam münasebetiyle düşünce ve görüşlerime kıymet veren bazı okur ve dostlarımız bana '' iyi diyorsun hoş diyorsun da bunlar neyin nesiydi?
Bu yaşanılanların temelinde Devlet, MİT, TSK, Emniyet birimlerinin zafiyeti yok mu? ' Diyerek fikrimi soruyorlar.
Yaşadığımız hadiselere genel olarak baktığımızda, 30 yıllık terörle mücadeleyi baz aldığımızda yanlışlar yapılmadı, her şey tamamen doğru yürütüldü, hiçbir şekilde zaaflar oluşmadı diyecek kadar aptal değilim.
Elbette çok hatalar yapıldı, hl yapılıyor vede yapılacak, fakat yukarıda bahsini ettiğim olaylarda hatalardan ziyade üst aklın bir takım şeyleri bilinçli olarak görmezden geldiğini ve hepsinin bir taktiğin parçası olduğu kanaatini taşıyorum..
Bunu ifade ederken de kesinlikle ülkeyi elden çıkarmaya, terörü besleyip büyütmeye yönelik girişimler olduğunu asla ifade etmiyorum.
Tam aksine terörü tamamen çözmeye yönelik stratejik hamleler olduğunu düşünüyor ve ifade ediyorum.
Bazen savaş demek sadece mevzi alıp kurşun sıkmak değildir. Savaşta bunlardan daha önemlisi strateji üretmektir.
Düşmanı alt edebilmek için zaaflarını bulup, zayıf yerlerine vurmaktır. Daha önemlisi sabır savaşların kazanılmasında en önemli etkendir ve sabır savaşa dahildir. Bazen geri çekilmek kaçmak değildir saldırmak için en doğru zamanı beklemektir.
Ben yaşadığımız şu çok zor terörle mücadele sürecinde, verilen tavizler noktasında devlet aklının çok önemli strateji ürettiğini, doğru adımlar attığını düşünüyorum.
Bunu anlamak için Suriye'ye bakmak kafidir. Tam olarak bize biçilen kader oydu.
Alınan neticeler gelinen noktalarda bu hamlelerin tuttuğunu göstermektedir.
Terör örgütünün en büyük kozu ve isteği kırsalda vermiş olduğu mücadeleyi şehirlere taşıyıp bölge halkını arkasına alarak halk savaşı başlatmaktı. Bu yolla dağda var olan 10-15 bin kişilik gerilla kadrosuna milyonlarca halkı dahil etmekti.
Gelin görün ki devletimiz onların bu hedeflerini önceden bildiği için halkın onların safına geçmesine akıl üreterek müsade etmedi.
Önceden örgüt bir takım argümanları kullanarak halkın ve gençlerin dağa çıkışına meşruluk kazandırabiliyordu. ' Devlet size bakmıyor, yatırım yapmıyor, ana dilde konuşma hakkını vermiyor, radyonuz tv kanalınız yok, etnik kimliğinizi tanımıyor, sizlere işkenceler yapıyor ' gibi söylemler halk üzerinde etki buluyordu.
Devlet bu işin üzerine kararlılıkla başlamadan önce tüm bu haklı dayanaklarını çökertti ve bu argümanları ortadan kaldırarak halkın güvenini kazanarak yanına almayı bildi.
Neden tavizler verildi, neden örgütün yaptıkları görmezden gelindi?
Şuna inanın devlet hendeklerin kazılması da dahil tüm süreçlerin merkezinde yer aldı..
Ben kendi bakış açımla durumu şöyle yorumluyorum: Bazen inatçı fareleri saklandıkları deliklerden çıkarmak, nerede yuvalandıklarını tespit etmek için peynirleri farkında değilmiş gibi dökersin. Evi onlara terk ettiğin düşüncesini yaratmak için de kapıyı çeker evi terk edersin.
Onlarda bunu zafer zanneder. Sevinç ve mutlulukla yuvalarından çıkar her yerde cirit atarlar. Varsın onlar zafer kazandıklarını zannetsinler!
Olayın aslının öyle olmadığını evin gerçek sahibi geri geldiğinde herkes tarafından görülecektir. Nitekim şimdilerde bu çok net olarak görülmektedir.
Biz sadece geçici bir süreliğine uzaklardan gelenleri, geçenleri, zafere eşlik edenleri, alkış tutanları, kimlerin kimin yanında saf tuttuğunu, kimlerin kalemiyle, silahıyla destek olduğunu izledik, gördük, notumuzu aldık...
Sonuç mu; Ben tarihte farelerin hiç savaş kazandığını duymadım siz duydunuz mu?
Bu acılar insanlarımızın aklına haklı olarak çözüm sürecini, Habur karşılamasını, 6-8 ekim doğu güneydoğu olaylarını, hendeklerin kazılmasını ve daha buna benzer birçok tavizleri getiriyor.
Halkımız acıların tesiriyle neden bunlara izin verildi diyerek yaşanılan birçok hadiseyi o tavizlerle ilişkilendirerek tepki veriyor.
Gazete sütunlarında köşe yazıları yazmam, siyasi değerlendirmeler yapmam münasebetiyle düşünce ve görüşlerime kıymet veren bazı okur ve dostlarımız bana '' iyi diyorsun hoş diyorsun da bunlar neyin nesiydi?
Bu yaşanılanların temelinde Devlet, MİT, TSK, Emniyet birimlerinin zafiyeti yok mu? ' Diyerek fikrimi soruyorlar.
Yaşadığımız hadiselere genel olarak baktığımızda, 30 yıllık terörle mücadeleyi baz aldığımızda yanlışlar yapılmadı, her şey tamamen doğru yürütüldü, hiçbir şekilde zaaflar oluşmadı diyecek kadar aptal değilim.
Elbette çok hatalar yapıldı, hl yapılıyor vede yapılacak, fakat yukarıda bahsini ettiğim olaylarda hatalardan ziyade üst aklın bir takım şeyleri bilinçli olarak görmezden geldiğini ve hepsinin bir taktiğin parçası olduğu kanaatini taşıyorum..
Bunu ifade ederken de kesinlikle ülkeyi elden çıkarmaya, terörü besleyip büyütmeye yönelik girişimler olduğunu asla ifade etmiyorum.
Tam aksine terörü tamamen çözmeye yönelik stratejik hamleler olduğunu düşünüyor ve ifade ediyorum.
Bazen savaş demek sadece mevzi alıp kurşun sıkmak değildir. Savaşta bunlardan daha önemlisi strateji üretmektir.
Düşmanı alt edebilmek için zaaflarını bulup, zayıf yerlerine vurmaktır. Daha önemlisi sabır savaşların kazanılmasında en önemli etkendir ve sabır savaşa dahildir. Bazen geri çekilmek kaçmak değildir saldırmak için en doğru zamanı beklemektir.
Ben yaşadığımız şu çok zor terörle mücadele sürecinde, verilen tavizler noktasında devlet aklının çok önemli strateji ürettiğini, doğru adımlar attığını düşünüyorum.
Bunu anlamak için Suriye'ye bakmak kafidir. Tam olarak bize biçilen kader oydu.
Alınan neticeler gelinen noktalarda bu hamlelerin tuttuğunu göstermektedir.
Terör örgütünün en büyük kozu ve isteği kırsalda vermiş olduğu mücadeleyi şehirlere taşıyıp bölge halkını arkasına alarak halk savaşı başlatmaktı. Bu yolla dağda var olan 10-15 bin kişilik gerilla kadrosuna milyonlarca halkı dahil etmekti.
Gelin görün ki devletimiz onların bu hedeflerini önceden bildiği için halkın onların safına geçmesine akıl üreterek müsade etmedi.
Önceden örgüt bir takım argümanları kullanarak halkın ve gençlerin dağa çıkışına meşruluk kazandırabiliyordu. ' Devlet size bakmıyor, yatırım yapmıyor, ana dilde konuşma hakkını vermiyor, radyonuz tv kanalınız yok, etnik kimliğinizi tanımıyor, sizlere işkenceler yapıyor ' gibi söylemler halk üzerinde etki buluyordu.
Devlet bu işin üzerine kararlılıkla başlamadan önce tüm bu haklı dayanaklarını çökertti ve bu argümanları ortadan kaldırarak halkın güvenini kazanarak yanına almayı bildi.
Neden tavizler verildi, neden örgütün yaptıkları görmezden gelindi?
Şuna inanın devlet hendeklerin kazılması da dahil tüm süreçlerin merkezinde yer aldı..
Ben kendi bakış açımla durumu şöyle yorumluyorum: Bazen inatçı fareleri saklandıkları deliklerden çıkarmak, nerede yuvalandıklarını tespit etmek için peynirleri farkında değilmiş gibi dökersin. Evi onlara terk ettiğin düşüncesini yaratmak için de kapıyı çeker evi terk edersin.
Onlarda bunu zafer zanneder. Sevinç ve mutlulukla yuvalarından çıkar her yerde cirit atarlar. Varsın onlar zafer kazandıklarını zannetsinler!
Olayın aslının öyle olmadığını evin gerçek sahibi geri geldiğinde herkes tarafından görülecektir. Nitekim şimdilerde bu çok net olarak görülmektedir.
Biz sadece geçici bir süreliğine uzaklardan gelenleri, geçenleri, zafere eşlik edenleri, alkış tutanları, kimlerin kimin yanında saf tuttuğunu, kimlerin kalemiyle, silahıyla destek olduğunu izledik, gördük, notumuzu aldık...
Sonuç mu; Ben tarihte farelerin hiç savaş kazandığını duymadım siz duydunuz mu?