OLMADI VALİM!

TAKİP ET
Doğal afet demek yıkım demek, sıkıntı demek, ekonominin ve üretimin durması ve aksaması demek. Bu durum da elbet şehirlerin kaderine yansıyacak ve belli belirsiz bir göç hadisesi yaşanacaktır.

Tabi bu göçün ve miktarı ve sayısı yaşanan afetin geride bıraktığı enkaza, yitirilen  hayatlara, üretime mani şartlara bağlı.

İlimiz 6.8 gibi bir depremden çıktı. Böylesine şiddetli bir depremden kim ne derse desin çok büyük bir kayıpla çıkmadı. İlimizde deprem nedeniyle hayatını kaybeden  vatandaşlarımıza  Allahtan rahmet diliyoruz. Bu kadar büyük sarsıntıya karşın Elazığ, çok büyük bir zarar görmedi.

Bizden sonra İstanbul Silivri'de olan 5.4 depremde 100'e yakın bina yıkılma tehlikesi sebebiyle boşaltıldı ve yıkılıyor. Gerçek şiddeti 7'yi bulan Elazığ depreminde deprem anında sadece 3 binanın çökmüş olması Elazığ'ın depremden büyük zarar görmediğinin  göstergesidir.

Deprem sonrası çoğu 30-40 yaşlarında olan  eski yönetmelik ve dönemin imknları ile inşa edilen binalarımızda oluşan hasarları vesile kılarak yıkılıp yeniden yapılmasına fırsat tanıması yönüyle de deprem bizlere direkt bir uyarı vermiştir.

Söylememiz o ki şiddetli bir deprem yaşayan Elazığ, bu sınavdan büyük oranda başarıyla çıkmıştır. Deprem sonrası geçmişte küçük hesaplar peşine düşüp daha çok pay almak isterken hemşerilerimiz de bu hatasını anlamış ve azına çoğuna bakmadan evlerinin yıkılarak yerine yenilerinin yapılmasına karar vermişlerdir.

Deprem bir yönüyle şehrin ufkunu ve geleceğini açmışken, deprem sonrası kentten olası göçlerin çetelesini tutmak ve bunu kamuoyu önünde zikretmek ikinci bir deprem yaşatmıştır tüm halkımıza

'Deprem sonrası ilimizden farklı illere toplamda 88 bin 650 kişinin göç etmesi bekleniyor' gibi bir açıklama, şehrin geleceğinin karabulutlarla dolu olduğunun kabulü, öğrenilmiş çaresizliğin bir ifadesi ve ikrarıdır.

Oysa bu bilgileri vatandaşla paylaşmak yerine, tüm yönetici ve siyasilerimizin bu dosyayı ellerine alıp bütün bakanlara hatta Cumhurbaşkanımıza çıkıp, durumu tersine çevirme gayretleri ve girişimlere dayanak teşkil etmeliydi.

Depremden sonra diğer illerin istatistiklerini göz önünde bulundurarak sanki artık her şey ve her sorun halledilmiş de Elazığ'dan başka şehirlere ne kadar göç vereceğimizi konuşup insanları bu şehirden soğutmanın kime ne faydası var. Daha doğrusu bu konunun dile getirmenin şehrin sorunlarını çözmede ne katkısı var.

Yok, siz 'Şu mektepler olmasaydı, ben bu maarifi ne güzel idare ederdim' sözünü söyleyen eski maarif nazırının mantığıyla, 'Şu Elazığ'ın nüfusu az olsa ne güzel idare ederdim' yönetim anlayışını mı kendinize şiar edindiniz?

Olmadı Sayın Valim. Biz bugüne kadar sizlerin her bir güzel çalışmanızı büyük bir samimiyetle destekledik ve bunları alkışladık. Çünkü sizleri samimi ve gayretli gördük. Deprem sonrası çalışmalarınızı da hep takdir ettik. Ancak kritik bir süreç yaşadığımız gerçeğinden hareketle şehre yeni ve daha güzel bir gelecek tasavvuru ve heyecanı vermek yerine negatif algı oluşturacak beyanları doğru bulmadık.

 Halkımız sizlerden bu tür negatif algı ve olumsuzsuz duyguları pekiştirecek beyanatlardan ziyade şehrin kaybetmemesi, ekonomisinin çökmemesi ve hatta büyümesini sağlayacak adımlar atılmasını bekliyor.

Söz konusu toplantıda verilen rakamları telaffuz etmenin yeri kamuoyu değildir. Bu tehditleri fırsata çevirmek ve şehrin kaderini tersine çevirmek için bu verilerin Ankara'nın zirvesinde konuşulması, tartışılması ve bunun önüne geçmek için alınması gerekli önlemlerin ivedilikle alınıp hayata geçirilmesinde argüman olarak kullanılması lazım.

Bunun için de çadır ziyaretlerine ve zaten düzeninde giden çalışmalara zaman ayırma yerine Ankara'da ciddi çalışmalar yapmak gerekiyor. Şehrin tüm yerel aktörleri, siyasi partilerimiz ve zaman zaman Ankara'da yemekli toplantılar yapıp gakkoş muhabbetiyle halay çeken tüm bürokrat ve işadamlarımızın el ve güç birliği yapması lazım. Yoksa hepimiz acımız üzerine karalar bağlayıp, şehrimizin ardından ağıtlar yakan çaresiz insanlar gibi oluruz.

Bakmadan Geçme