OKUMAK ÜZERİNE (1)
Modern çağda Gelişmeleri ve gündemi takip etmek artık bir ihtiyaç haline gelmiştir
Modern çağda Gelişmeleri ve gündemi takip etmek artık bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu ihtiyaç hem bireysel olarak hem de kurumsal yapılar bazında kendini göstermektedir
ve giderek yoğunlaşmaktadır. Bu ihtiyaçların yönlendirici baş aktörlerini de gazete, dergi kitap, görsel medya gibi okumaya dayalı görsel yayınlar oluşturmaktadır.
Günümüzde okuma denilince kitap, dergi, gazete ve internet olarak sıralanmaktadır. Bu eyleme kısaca, okuma diyebiliriz. Bireylerin karmaşıklaşan ve sürekli yenilenen bilgi, düşünce ve değişimlerden haberdar olması ve onlara bir anlam verebilmesi için okumak gereklilik haline gelmiştir. Ayrıca toplumun oluşturduğu kurumlar ve aracılarla kendisinin bir benzerini ve daha iyisini üretmeyi hedeflediği belirtilmiştir ki bu da okuma etkinliği ile gerçekleşmektedir.
Okuma: kültürel, eğitsel ve bilimsel bir uğraş olarak kabul edilmiş, ayrıca okumanın insanı bilgilendirdiği, haber verdiği ve böylece insanda davranış değişikliğine neden olduğu
bilinmektedir.
Her ne kadar okuma, bireysel gibi görünse de sonuçlarıyla doğrudan doğruya toplumu etkilemektedir. Emre Kongar'a göre okuma, bilgi biriktirme insanın bireysel olmaktan çok toplumsal bir özelliğidir. Bireysel ve toplumsal açıdan okumanın önemi ve işlevi kabul edilen bir gerçektir. Okuma etkinliğinde amaç bilgiye yönelmedir.
Bireysel açıdan okuma, düşünmeye yardımcı olur, düşünce ve bilgi üretilmesini sağlar. Sağduyuyu ve hayal gücünü geliştirir. Bireyin dünyasını genişleten, kişiliğini biçimlendiren,
diğer kişilerle iletişime girmesini sağlayan ve onu gerçek anlamda özgür kılan okuma, aynı zamanda bilgisizlik ve yanlış inanışlardan bireyleri korur. İnsanın, içinde yaşadığı dünyayı ve gelişmeleri algılamada, anlam vermede ve sorgulamada okuma etkinliğinin önemli bir yer tuttuğu söylenebilir. Ancak, okumanın yararının görülmesinde bu etkinliğin alışkanlık haline getirilerek düzenli ve bilinçli bir şekilde yapılması önemlidir. Başka bir deyişle okuma alışkanlığın kazanılması gerekir.
Okuma alışkanlığı, öğrenilen ancak kazanılması zor bir alışkanlıktır. Kazanılması ise her şeyden önce bu alışkanlığın olduğu bir ortamın olması ve diğer kaynaklar tarafından desteklenmesi gerekmektedir. Bu destekler, içinde yaşanılan kültürel değerler, ekonomik durum, eğitim sistemi, aile kurumu ve okumaya uygun kitap, dergi v.s. sağlayan kaynaklardır
İnsan yaşamında refah düzeyinin arttırılması ve sürekli olarak gelişme ve değişmelerin
izlenilmesi kaçınılmazdır. Üstelik günümüzde hızlı teknolojik değişmeler bireyleri mesleklerinde ilerleyebilmeleri için söz konusu değişmeleri yakından izlemek durumunda bırakmakta ve toplumun giderek artan düzeyde okumasını gerekli kılmaktadır.
Hangi iş dalında çalışırsak çalışalım işimizin doğasına göre bu etkinliğe az ya da çok başvururuz. Öğretmen, öğrenci, doktor, mühendis, avukat, işçi, memur gibi işlerin gerektirdiği nedenlerle okumaya başvururuz. İnsan niçin okur sorusuna Gray ve Rogers şu yanıtı
vermektedirler. 'Adet olarak, mesleki gereklilik, zamanı doldurmak, anlık kişisel tatmin, hobi, kendini geliştirmek ve ilerletmek' için ve benzeri nedenlerle birey okuma eylemine katılmaktadırlar. Okuma eyleminde etkili olan bazı durumlar vardır ki bunlar; okuma kültürü, aile, yaş, cinsiyet, meslek, ekonomik durum, statü, çevre vb gibi etmenler olarak sıralanabilir.
Okuma etkinliğinin ülkemiz açısından hiç de iç açıcı bir durumda olmadığı söylenebilir. Son yıllarda Türk toplumunun sosyal, ekonomik ve siyasi şartlarında önemli değişiklikler olmasına rağmen bu değişime paralel olarak, kitap, dergi, gazete ile arasının iyi olmadığını,
toplumumuzun okumayı alışkanlık ve hayat tarzı haline getirmediğini göstermektedir.
Türkiye'de okuma alışkanlığının yeterli olmadığı belirtilmektedir. 1997 yılında yapılan bir araştırmada, 1965 yılında kitap okuyanların oranı %27 iken, 1980 de %5.7, 1990'da %2.5, 1997'de %3.5 olarak belirlenmiştir. Yine öğrenciler üzerinde yapılan araştırmalarda da öğrencilerin %92 gibi büyük bir oranı yeterince okumadıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca Avrupa ülkelerinde en az kitap basılan ülke konumundadır.
Şartlar ne olursa olsun bir öğrenci, esnaf, memur, aile reisi, öğretmen, ev kadını gibi okumalıyız hem de çok okumalıyız. Genç nesillere örnek olmak, çağı yakalamak ve müreffeh bir topluma kavuşmak için okumalıyız.
Vesselam….
ve giderek yoğunlaşmaktadır. Bu ihtiyaçların yönlendirici baş aktörlerini de gazete, dergi kitap, görsel medya gibi okumaya dayalı görsel yayınlar oluşturmaktadır.
Günümüzde okuma denilince kitap, dergi, gazete ve internet olarak sıralanmaktadır. Bu eyleme kısaca, okuma diyebiliriz. Bireylerin karmaşıklaşan ve sürekli yenilenen bilgi, düşünce ve değişimlerden haberdar olması ve onlara bir anlam verebilmesi için okumak gereklilik haline gelmiştir. Ayrıca toplumun oluşturduğu kurumlar ve aracılarla kendisinin bir benzerini ve daha iyisini üretmeyi hedeflediği belirtilmiştir ki bu da okuma etkinliği ile gerçekleşmektedir.
Okuma: kültürel, eğitsel ve bilimsel bir uğraş olarak kabul edilmiş, ayrıca okumanın insanı bilgilendirdiği, haber verdiği ve böylece insanda davranış değişikliğine neden olduğu
bilinmektedir.
Her ne kadar okuma, bireysel gibi görünse de sonuçlarıyla doğrudan doğruya toplumu etkilemektedir. Emre Kongar'a göre okuma, bilgi biriktirme insanın bireysel olmaktan çok toplumsal bir özelliğidir. Bireysel ve toplumsal açıdan okumanın önemi ve işlevi kabul edilen bir gerçektir. Okuma etkinliğinde amaç bilgiye yönelmedir.
Bireysel açıdan okuma, düşünmeye yardımcı olur, düşünce ve bilgi üretilmesini sağlar. Sağduyuyu ve hayal gücünü geliştirir. Bireyin dünyasını genişleten, kişiliğini biçimlendiren,
diğer kişilerle iletişime girmesini sağlayan ve onu gerçek anlamda özgür kılan okuma, aynı zamanda bilgisizlik ve yanlış inanışlardan bireyleri korur. İnsanın, içinde yaşadığı dünyayı ve gelişmeleri algılamada, anlam vermede ve sorgulamada okuma etkinliğinin önemli bir yer tuttuğu söylenebilir. Ancak, okumanın yararının görülmesinde bu etkinliğin alışkanlık haline getirilerek düzenli ve bilinçli bir şekilde yapılması önemlidir. Başka bir deyişle okuma alışkanlığın kazanılması gerekir.
Okuma alışkanlığı, öğrenilen ancak kazanılması zor bir alışkanlıktır. Kazanılması ise her şeyden önce bu alışkanlığın olduğu bir ortamın olması ve diğer kaynaklar tarafından desteklenmesi gerekmektedir. Bu destekler, içinde yaşanılan kültürel değerler, ekonomik durum, eğitim sistemi, aile kurumu ve okumaya uygun kitap, dergi v.s. sağlayan kaynaklardır
İnsan yaşamında refah düzeyinin arttırılması ve sürekli olarak gelişme ve değişmelerin
izlenilmesi kaçınılmazdır. Üstelik günümüzde hızlı teknolojik değişmeler bireyleri mesleklerinde ilerleyebilmeleri için söz konusu değişmeleri yakından izlemek durumunda bırakmakta ve toplumun giderek artan düzeyde okumasını gerekli kılmaktadır.
Hangi iş dalında çalışırsak çalışalım işimizin doğasına göre bu etkinliğe az ya da çok başvururuz. Öğretmen, öğrenci, doktor, mühendis, avukat, işçi, memur gibi işlerin gerektirdiği nedenlerle okumaya başvururuz. İnsan niçin okur sorusuna Gray ve Rogers şu yanıtı
vermektedirler. 'Adet olarak, mesleki gereklilik, zamanı doldurmak, anlık kişisel tatmin, hobi, kendini geliştirmek ve ilerletmek' için ve benzeri nedenlerle birey okuma eylemine katılmaktadırlar. Okuma eyleminde etkili olan bazı durumlar vardır ki bunlar; okuma kültürü, aile, yaş, cinsiyet, meslek, ekonomik durum, statü, çevre vb gibi etmenler olarak sıralanabilir.
Okuma etkinliğinin ülkemiz açısından hiç de iç açıcı bir durumda olmadığı söylenebilir. Son yıllarda Türk toplumunun sosyal, ekonomik ve siyasi şartlarında önemli değişiklikler olmasına rağmen bu değişime paralel olarak, kitap, dergi, gazete ile arasının iyi olmadığını,
toplumumuzun okumayı alışkanlık ve hayat tarzı haline getirmediğini göstermektedir.
Türkiye'de okuma alışkanlığının yeterli olmadığı belirtilmektedir. 1997 yılında yapılan bir araştırmada, 1965 yılında kitap okuyanların oranı %27 iken, 1980 de %5.7, 1990'da %2.5, 1997'de %3.5 olarak belirlenmiştir. Yine öğrenciler üzerinde yapılan araştırmalarda da öğrencilerin %92 gibi büyük bir oranı yeterince okumadıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca Avrupa ülkelerinde en az kitap basılan ülke konumundadır.
Şartlar ne olursa olsun bir öğrenci, esnaf, memur, aile reisi, öğretmen, ev kadını gibi okumalıyız hem de çok okumalıyız. Genç nesillere örnek olmak, çağı yakalamak ve müreffeh bir topluma kavuşmak için okumalıyız.
Vesselam….