OGÜN HOCAYA BİR TEMENNİ MEKTUBUYLA BAŞLIYORUM
'Bir kere Adana'da gol bulacağımızı düşünüyorum
'Bir kere Adana'da gol bulacağımızı düşünüyorum. Önemli olan attığımızdan 1 fazlasını yememek… Tek sorunumuz kırılganlığımız… Oyundan düşmeden, özgüven yenilgisi yaşamadan son düdüğe kadar asılmalıyız. Çok defa başardık, yine başarabiliriz…'
Adana'ya gitmeden bir gece önceydi. Çalışma masasının başına oturdum ve duygu yüklü bu son satırlar çıktı klavyemden…
***
Kabul etmeliyiz ki travmatik bir sene geçirdik. İdari problemler, mali bunalımlar, yaprak dökümleri ve transfer yasakları… Futbol otoritelerinin neredeyse hiç şans tanımadığı Elazığspor, son virajları kayıpsız geçerek Play-Off'a kaldı. 23 Mayıs 2016 günü memleket tek yürek oldu. Ekran başındaki milyonlar sokağa dökülmek için dakikaları saydı parmaklarıyla… Son topta kaçan final hepimizin canını fena halde acıttı. Ama artık geride kaldı. Her yeni sezon yeni bir başlangıcı, temiz bir sayfayı çağrıştırır. Ve bu hafta sonu başlıyoruz.
***
Bu sezon Elazığ Hkimiyet Gazetesindeki köşemle sizlerle olacağım. Şehrimizdeki spor olaylarını en objektif şekilde değerlendirmeye devam edeceğim. Hayırlı ve uğurlu olur inşdigerah…
***
Geçtiğimiz hafta sonu takımımızın kamp yaptığı Kızılcahamam'daki otelden TRTSPOR kanalından canlı yayınlanan programa, Teknik Direktörümüz Ogün Temizkanoğlu ve takım kaptanlarımız Onur Güney ile Ümit Tütünci konuk olarak katıldılar. Sezon öncesi hazırlık döneminin, katılımcıların kariyer hikyelerinin ve Türkiye'deki güncel futbol olaylarının konuşulduğu program yaklaşık 1 saat sürdü. Gayet keyifli geçen sohbetteki tek olumsuzluk Ogün hocanın geçtiğimiz sezon camianın yaşadığı kötü günlerde hiçbir basın mensubunun yanlarında olmadığını söylemesiydi. Bu sözlerini her ne kadar iyiye yormak istesem de incinmiştim. Camiamızın ulusal bir spor kanalında öteki gibi gösterilmesine içerlenmiştim. Belki ilkyazımda bu satırları karalamak istediğim bir başlangıç olmayabilir ama kendimizi sorgulamamız için bunları ifade etmem gerektiğini düşünüyorum.
Savunmasız müessese olarak tanımladığım basın camiası, geçmişten beri hedef tahtasına konulan, yaşanılan başarısızlıkların ve kötüye gidişlerin faturalandırıldığı adres olarak biliniyor. Yöneticiler, siyasiler, spor kulüpleri ve niceleri… Eline sopayı alan başı hep kelmiş gibi bu müessesenin başına indiriyor. Özele değil genele kastedildiği için laf ortada kalıyor ve sahiplenen çıkmadığı için savunan da olmuyor. İncinen incindiği ile devam ediyor hiçbir şey olmamış gibi…
***
Kısa bir zaman tüneli yolculuğu yapalım isterseniz… Elazığspor kulübü geçtiğimiz sene mali ve idari açıdan sıkıntılı bir süreçten geçti. Elazığ basını yaptığı programlarla ve yazdığı sütunlarla bu buhranın bir an evvel bitmesi için çözüm önerileri sundu ve camia kongreye gitti. Mağdur basınımız büyük oranda güçlü ve vizyonu geniş bir yönetim kurulu oluşturulması için destekçi oldu. Sayın Sedat Karataş ve ekibi seçimi kazandı. O gün ve ondan sonraki dönemde birlik ve beraberliğin yeniden tesis edilmesi adına seçilen yönetim kurulunun yanındaydı Elazığ medyası… İstisnalar olmuşsa da kaideyi bozmaz elbette…
Sevgili Coşkun Kamaç'ın Maraton programına henüz resmi sözleşmeye imza atmayan Ogün Temizkanoğlu telefon konuğu olarak katıldı. Stüdyoda ben ve Gökhan Adem vardık. Yeni görevinde başarılar diledik. Sancılı bir dönemde gelmesine rağmen basın olarak her zaman yanında olacağımızı vurguladık. Takım zaman zaman başarısız sonuçlar aldı. Bizler de eleştirdik, yazdık çizdik. Kırıcı ve incitici olmadan, Elazığspor'un menfaatlerini gözeterek katkı sunmaya çalıştık. Basınımızın büyükleri ve bu müesseseye yıllarını vermiş arkadaşlarımız takip ettiğim kadarıyla kredili yaklaştılar kendisine…
Bilmeyenler için hatırlatmak isterim. Elazığ Atatürk Stadyumundaki basın tribünümüz taraftar tribünlerinden farksızdır. Bir tek tezahürat edilmez ve bayraklar yoktur. Gollerdeki sevinç yumağımız, kadroya giremeyen oyuncularımızla olan diyaloglarımız, bazen tribünlerimizden gelen tepkilere karşı onları koruma kalkanına almamız rakip takım basın mensupları tarafından bile takdirle karşılanıyorken, bir tek basın mensubunun dahi desteğini almadığınızı söylemeniz incitir bizleri…
Birkaç senedir içinde bulunduğum spor basınında en dikkatimi çeken mevzu onların zor şartlarda görevlerini icra ediyor olmaları… Çoğu arkadaşımızın kendi cebinden paralar vererek deplasman yaptığına canlı şahidim. İçeride oynadığımız Demirspor maçında Adanalı basın mensuplarının sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, bizler Adana'ya neredeyse tam kadro gittik. Basın otobüsümüzden çektiğimiz tezahüratlı destek videomuzu sosyal medyadan yayınladık ve taraftarlarımızca takdir edildik. Kulüp müdürümüz sevgili Akif Kıraç'la iletişime geçerek bu videoyu oyuncularımıza ve teknik heyetimize izlettirmesini istedik. O da memnun olduğunu ve teşekkür ettiğini söyledi. Stad önüne vardığımızda takım otobüsümüzü karşıladık. Teker teker tüm futbolcularımızı motive ederek soyunma odasına uğurladık. Görsel basınımızın emekçileri tüm kandigerardan yaptıkları canlı yayınlarla Sayın Valimiz ve Belediye Başkanımızla birlikte tam destek mesajları verdiler.
1-1'le girdiğimiz son 15 dakikayı heyecandan takip edemeyip kendisini stad dışına atan arkadaşlarımız vardı. Bende uzatma dakikalarına dayanamayarak koridorlara indim. Bu gerilime kalbimiz dayanmıyordu. Yediğimiz son golle dizlerimizin üzerine çöktük. Maç sonu canlı yayınındaki halimiz tüm Elazığ'ın
takdiridir. Her şeye rağmen bu yarı finalin başarı olduğunu ve zor şartlarda buralara kadar gelmenin herkes tarafından alkışlanması gerektiğini söyledik. Kanal E, Kanal Fırat, Kanal 23 herkes bu yönde görüş bildirdi. Memlekete hangi psikolojide döndüğümüze girmek bile istemiyorum.
Velhasıl şunu söylemek istiyorum. Elazığ spor basınının her şeyden önce Elazığspor'lu olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu renklere gönül vermiş, hayatını bu mesleğe adamış basın büyüklerimin, ben gibi tribünden gelmiş arkadaşlarımın, zor şartlarda çalışan emekçi kardeşlerimin tek kaygısı Elazığspor'dur. Eleştiriler olabilir, kantarın topuzunun kaçtığını, kısmi gerginliklerin olduğunu söyleyebilirsiniz ama hiçbir basın mensubunun yanınızda olmadığını ifade edersiniz kırarsınız bizleri… Söz uçar yazı kalır derler. Bazen sözler uçmaz incitir Ogün hocam. Yönetim kuruluyla, teknik heyetiyle, futbolcularıyla, basınıyla ve taraftarıyla yepyeni bir sezona, birbirimize her zamankinden daha fazla ihtiyacımızın olduğu bir döneme girerken kalemimizden ve ağzımızdan çıkanlara dikkat edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Umarım bu yazıyı bir eleştiri yazısı şeklinde değil, temenni yazısı olarak dikkate alırsınız. Sevgilerimle…
Adana'ya gitmeden bir gece önceydi. Çalışma masasının başına oturdum ve duygu yüklü bu son satırlar çıktı klavyemden…
***
Kabul etmeliyiz ki travmatik bir sene geçirdik. İdari problemler, mali bunalımlar, yaprak dökümleri ve transfer yasakları… Futbol otoritelerinin neredeyse hiç şans tanımadığı Elazığspor, son virajları kayıpsız geçerek Play-Off'a kaldı. 23 Mayıs 2016 günü memleket tek yürek oldu. Ekran başındaki milyonlar sokağa dökülmek için dakikaları saydı parmaklarıyla… Son topta kaçan final hepimizin canını fena halde acıttı. Ama artık geride kaldı. Her yeni sezon yeni bir başlangıcı, temiz bir sayfayı çağrıştırır. Ve bu hafta sonu başlıyoruz.
***
Bu sezon Elazığ Hkimiyet Gazetesindeki köşemle sizlerle olacağım. Şehrimizdeki spor olaylarını en objektif şekilde değerlendirmeye devam edeceğim. Hayırlı ve uğurlu olur inşdigerah…
***
Geçtiğimiz hafta sonu takımımızın kamp yaptığı Kızılcahamam'daki otelden TRTSPOR kanalından canlı yayınlanan programa, Teknik Direktörümüz Ogün Temizkanoğlu ve takım kaptanlarımız Onur Güney ile Ümit Tütünci konuk olarak katıldılar. Sezon öncesi hazırlık döneminin, katılımcıların kariyer hikyelerinin ve Türkiye'deki güncel futbol olaylarının konuşulduğu program yaklaşık 1 saat sürdü. Gayet keyifli geçen sohbetteki tek olumsuzluk Ogün hocanın geçtiğimiz sezon camianın yaşadığı kötü günlerde hiçbir basın mensubunun yanlarında olmadığını söylemesiydi. Bu sözlerini her ne kadar iyiye yormak istesem de incinmiştim. Camiamızın ulusal bir spor kanalında öteki gibi gösterilmesine içerlenmiştim. Belki ilkyazımda bu satırları karalamak istediğim bir başlangıç olmayabilir ama kendimizi sorgulamamız için bunları ifade etmem gerektiğini düşünüyorum.
Savunmasız müessese olarak tanımladığım basın camiası, geçmişten beri hedef tahtasına konulan, yaşanılan başarısızlıkların ve kötüye gidişlerin faturalandırıldığı adres olarak biliniyor. Yöneticiler, siyasiler, spor kulüpleri ve niceleri… Eline sopayı alan başı hep kelmiş gibi bu müessesenin başına indiriyor. Özele değil genele kastedildiği için laf ortada kalıyor ve sahiplenen çıkmadığı için savunan da olmuyor. İncinen incindiği ile devam ediyor hiçbir şey olmamış gibi…
***
Kısa bir zaman tüneli yolculuğu yapalım isterseniz… Elazığspor kulübü geçtiğimiz sene mali ve idari açıdan sıkıntılı bir süreçten geçti. Elazığ basını yaptığı programlarla ve yazdığı sütunlarla bu buhranın bir an evvel bitmesi için çözüm önerileri sundu ve camia kongreye gitti. Mağdur basınımız büyük oranda güçlü ve vizyonu geniş bir yönetim kurulu oluşturulması için destekçi oldu. Sayın Sedat Karataş ve ekibi seçimi kazandı. O gün ve ondan sonraki dönemde birlik ve beraberliğin yeniden tesis edilmesi adına seçilen yönetim kurulunun yanındaydı Elazığ medyası… İstisnalar olmuşsa da kaideyi bozmaz elbette…
Sevgili Coşkun Kamaç'ın Maraton programına henüz resmi sözleşmeye imza atmayan Ogün Temizkanoğlu telefon konuğu olarak katıldı. Stüdyoda ben ve Gökhan Adem vardık. Yeni görevinde başarılar diledik. Sancılı bir dönemde gelmesine rağmen basın olarak her zaman yanında olacağımızı vurguladık. Takım zaman zaman başarısız sonuçlar aldı. Bizler de eleştirdik, yazdık çizdik. Kırıcı ve incitici olmadan, Elazığspor'un menfaatlerini gözeterek katkı sunmaya çalıştık. Basınımızın büyükleri ve bu müesseseye yıllarını vermiş arkadaşlarımız takip ettiğim kadarıyla kredili yaklaştılar kendisine…
Bilmeyenler için hatırlatmak isterim. Elazığ Atatürk Stadyumundaki basın tribünümüz taraftar tribünlerinden farksızdır. Bir tek tezahürat edilmez ve bayraklar yoktur. Gollerdeki sevinç yumağımız, kadroya giremeyen oyuncularımızla olan diyaloglarımız, bazen tribünlerimizden gelen tepkilere karşı onları koruma kalkanına almamız rakip takım basın mensupları tarafından bile takdirle karşılanıyorken, bir tek basın mensubunun dahi desteğini almadığınızı söylemeniz incitir bizleri…
Birkaç senedir içinde bulunduğum spor basınında en dikkatimi çeken mevzu onların zor şartlarda görevlerini icra ediyor olmaları… Çoğu arkadaşımızın kendi cebinden paralar vererek deplasman yaptığına canlı şahidim. İçeride oynadığımız Demirspor maçında Adanalı basın mensuplarının sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, bizler Adana'ya neredeyse tam kadro gittik. Basın otobüsümüzden çektiğimiz tezahüratlı destek videomuzu sosyal medyadan yayınladık ve taraftarlarımızca takdir edildik. Kulüp müdürümüz sevgili Akif Kıraç'la iletişime geçerek bu videoyu oyuncularımıza ve teknik heyetimize izlettirmesini istedik. O da memnun olduğunu ve teşekkür ettiğini söyledi. Stad önüne vardığımızda takım otobüsümüzü karşıladık. Teker teker tüm futbolcularımızı motive ederek soyunma odasına uğurladık. Görsel basınımızın emekçileri tüm kandigerardan yaptıkları canlı yayınlarla Sayın Valimiz ve Belediye Başkanımızla birlikte tam destek mesajları verdiler.
1-1'le girdiğimiz son 15 dakikayı heyecandan takip edemeyip kendisini stad dışına atan arkadaşlarımız vardı. Bende uzatma dakikalarına dayanamayarak koridorlara indim. Bu gerilime kalbimiz dayanmıyordu. Yediğimiz son golle dizlerimizin üzerine çöktük. Maç sonu canlı yayınındaki halimiz tüm Elazığ'ın
takdiridir. Her şeye rağmen bu yarı finalin başarı olduğunu ve zor şartlarda buralara kadar gelmenin herkes tarafından alkışlanması gerektiğini söyledik. Kanal E, Kanal Fırat, Kanal 23 herkes bu yönde görüş bildirdi. Memlekete hangi psikolojide döndüğümüze girmek bile istemiyorum.
Velhasıl şunu söylemek istiyorum. Elazığ spor basınının her şeyden önce Elazığspor'lu olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu renklere gönül vermiş, hayatını bu mesleğe adamış basın büyüklerimin, ben gibi tribünden gelmiş arkadaşlarımın, zor şartlarda çalışan emekçi kardeşlerimin tek kaygısı Elazığspor'dur. Eleştiriler olabilir, kantarın topuzunun kaçtığını, kısmi gerginliklerin olduğunu söyleyebilirsiniz ama hiçbir basın mensubunun yanınızda olmadığını ifade edersiniz kırarsınız bizleri… Söz uçar yazı kalır derler. Bazen sözler uçmaz incitir Ogün hocam. Yönetim kuruluyla, teknik heyetiyle, futbolcularıyla, basınıyla ve taraftarıyla yepyeni bir sezona, birbirimize her zamankinden daha fazla ihtiyacımızın olduğu bir döneme girerken kalemimizden ve ağzımızdan çıkanlara dikkat edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Umarım bu yazıyı bir eleştiri yazısı şeklinde değil, temenni yazısı olarak dikkate alırsınız. Sevgilerimle…