NİHAT HATİPOĞLU VE DİNİ PROGRAMLAR...

Sosyal mecranın Ramazan ayında olmazsa olmazlarından biri oldu bu programlar

TAKİP ET
Sosyal mecranın Ramazan ayında olmazsa olmazlarından biri oldu bu programlar..

Yıllardır bir tartışmadır gidiyor. Din adamları bu programlardan ne kadar alıyor, sorulan soruların düzeyi ve programların içeriği üzerine yorumlar açıklamalar alıp başını gidiyor. Düşünce ve görüşlerime önem veren dost ve kardeşlerim bana bu konularla alakalı düşüncemi soruyorlar.

Bende bu tartışmalarla alakalı düşüncelerimi ifade etmeye çalışayım.. Öncelikle şunu ifade etmekte yarar var; ben bu programları yapan din adamlarının ilmini, irfanını, samimiyetini yorumlayacak çapta biri değilim. Böyle bir haddi de kendimde bulmuyorum. Ben sadece Allah'ın bizlere vermiş olduğu akıldan yola çıkarak konuyu yorumlamaya çalışacağım.. Öncelikle bu dini programların olmasının halkımız adına faydalı olduğu düşüncesindeyim. Bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu bir dönemde yaşamamıza rağmen Türk toplumu olarak ne yazık ki okuyarak, araştırarak bilgi edinen bir millet değiliz.

Bizler tv kültürü milletiyiz. Okumayan ama çok izleyen bir yapıya sahibiz. O nedenle insanlara TV den izlemek daha cazip ve kolay gelebiliyor. Bu noktadan bakıldığında bir tek kişi dahi bu program ve kişiler vasıtası ile bir eksikliğini gideriyor ise bunu kazanç kabul etmek gerekir. Programlarda milletçe içimize sinmeyen şu var; sorulan soruların çok düzeysiz, çok basit, çok gereksiz, defalarca anlatılmasına rağmen tekrar tekrar sorulması. Bana kalırsa bu durum programların samimiyet seviyesini düşürüyor. İnsanların evlerine 10 metre mesafedeki Cami hocalarına yada internete sormayıp 11 ay boyunca içlerinde tutup Ramazanla beraber '' Hocam dişimi fırçalarsam orucum bozulur mu ''? mukabilinden soruları yöneltmesini akılla, samimiyetle bağdaştıramıyorum.

Gelelim en çok konuşulan kısma yani maddiyat kısmına; Öncelikle bizler bahse konu olan kişilerin ne kadar aldığını bilmiyoruz. Bilmediğimiz içinde zan altında bırakmanın vebale gireceği kanısındayım... '' Eğer böyle ise '' diyerek gidersek... İnsanların yaptığı her işin karşılığını alması gerektiğine inanıyorum ama bilginin satılmasını yada dinin bir ticaretin aracı haline getirilmesini hiç doğru bulmuyorum. Bu kişiler verdikleri mesai ve emeğe karşılık bir ücret almalılar ama bu rakamlar bahsedildiği gibi astronomik asla olmamalı.. Böyle olursa iş kara, sermaye edinmeye dönüşür. Aşağıdaki ayetlerde de görüldüğü üzere dinimiz bunu reddeder. '' Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar '' ( Yasin 21. ayet ) '' Allah'ın ayetlerini az bir karşılıkla satmayın '' ( Maide 44. ayet )

Din bilgisinin ticareti olmaz. Hiçbir din adamının bana para verin size Allah'ı, Peygamberini, sevabı, günahı anlatayım deme hakkı yoktur. Peygamberler insanlığa din anlatırken para mı istediler? '' HAYIR '' ise bu kimseler neden istesinler ? Siz hiç kanseri, yada atom, kuantum fiziği kuramını anlatan bilim insanlarının astronomik rakamlarla konferans verdiğini duydunuz mu?

Kesin bilgim olmamakla beraber Anadolu şehirlerine konferanslar, programlar için çağrıldıklarında üst düzey rakamlar talep ediliyormuş. Şayet böyle bir durum varsa nerede kaldı her kulun dini tebliğ ile mükellefiyeti. Bir ücret talep edilmeli lakin bu; yol, yeme içme, konaklama gibi masrafları artı işlerinin başında olamadıkları için o süreci kapsayan mesai ücreti olmalıdır. Bunun dışı ticarettir.. Bu durum TV programlarında para alımından daha aykırı. Bazı belediyeler programlara öncülük edip para veriyormuş. Bu öksüzün yetimin hakkını haksız bir şekilde ziyan etmektir, vebaldir. Halk bilgilendirilmek isteniyor ise diyanetin yüz binlerce alimi, hocası var bunlardan destek istenir. Diyanet bundan para mı talep edecek? Diyanet etmiyor ise bu kimseler HANGİ AD ALTINDA etsinler?

Bazı kimseler diyanetin hocalarının maaş almasıyla bu durumu kıyas yapıyorlar. Yada paraları harcadıkları yere bakın deniliyor. Bunlar çok sağlıklı bakış açıları değil. Devletin görevlendirdiği din adamları mesai ve emeklerinin AZ OLARAK karşılığını alıyorlar. Başka bir gelirleri yok ve bu işi meslek edinmişler. Bu kimselerin yaşamsal ihtiyaçlarını karşılama zorunlulukları var. Burada kar gözetilmiyor...

Harcadıkları yerler konusuna gelince; haksız elde edilen kazancın hayırda kullanılmasının necasetle abdest alınmasından farkı yoktur. O halde parası olan kimse faize para yatırsın oradan gelen kazanç ile Cami yaptırsın hayır işlesin. Bu akla ve dine aykırı ise o durumda aykırıdır.. Bir diğer önemli husus, bazı art niyetli çevrelerin bu konuları digerandırıp budaklandırıp üzerine on koyarak servis edip insanların zihninde din ve din adamlarına yönelik olumsuz ve itici algı yaratmak istemesidir. Sanal mecralarda dönen caps ve içerikler tuzaktır.

Uyanık olmak lazım. Bu sistematik şekilde insanları İslam dininden uzaklaştırmaya yönelik profesyonel çalışmalardır.. Din adamlarımız gereklidir ve önemlidir..

Bu tuzaklara düşmeyelim..

Bakmadan Geçme