NEREDE O ESKİ KIŞLAR
Hayatımızdaki bir çok şeye 'nerede o eski …
Hayatımızdaki bir çok şeye 'nerede o eski ….'diye başlıyoruz artık farkında mısınız? Eskiden hayatımızda çok önemli olan bir çok şey bu gün ya yok olmak üzere ya da tamamen yok olmuş durumda. Geleneklerden tutun da kültürel değerlere ve çeşitli inanç ritüellerine kadar bir çok şey eskisi gibi değil. Bazı gelenekler, komşuluk ilişkileri, dostluklar, misafirperverlik, insani değerler gibi birçok hasletimiz yok olmak üzere.
Kaybolan değerleri yeniden canlandırmak mümkün elbette. Gerek kültürel, gerekse inanç ritüellerini toplumlar isterlerse sahiplenerek yeniden hayata geçirebilirler. Fakat eskisi gibi olmayan bazı şeyler var ki, onları insanların müdahale ederek canlandırması çok da mümkün değil. Mesela bozulan tabiatın dengesini yeniden düzeltmek gibi. Belki uzun yıllar boyunca tabiatı kirletmeden çevre felaketlerine yol açmadan daha bilinçli ve akıllıca davranırsak tabiatın kendini yeniden toparlamasına fırsat verebiliriz.
Bu durumu Elazığ özelinde değerlendirecek olursak küresel ısınma veya çevresel faktörler de etki etmiş olsa ortada bir gerçek var ki öncelikle Elazığ'da ve yakın komşu illerin bir kısmında son yıllarda yaşanan kışlar eski kışlar değil artık. O çocukluğumuzda yağan, her tarafın bembeyaza büründüğü kar yağışları yok artık. Sabah kalkan insanların evlerinin önündeki yarım metre boyundaki karı küreklerle temizleme manzaraları yok artık. Yağan karın ağırlığından ddigerarı aşağıya doğru sarkan ağaçların altında fotoğraf çektirenler yok artık. Yağan kar tanelerinden dolayı sokak lambalarından sızan sisli ışık görüntüleri yok artık. Kardan adam yapan, kar topu oynayan çocukların neşeli çığlıkları yok artık. Evlerindeki pencerelerden dışarıdaki kar manzaralarını seyreden pamuk nineler ve beyaz sakdigerı nurani dedeler yok artık. Evlerin çatılarından uzanan buz saçakları yok artık. İnsanların bata çıka yürüdükleri karlar yok artık. Kar topu oynamaktan pembeleşmiş yanaklarıyla ellerini avuçlayıp nefesleriyle ısıtmaya çalışan çocuklar yok artık. Sokak başında leğenin içine oturarak aşağıya doğru kayan bir taşa denk geldiği için leğenden fırlayarak sert bir şekilde yere düşen çocuklar yok artık. Şimdilerde bir karış kar yağdığı ve okulları tatil edildiği için sevinçten çığlık atan ve beton duvarlarda hapis olan çocuklar var.
Bütün bu güzelim manzaraların olmaması bir yana asıl önemlisi bahar aylarıyla birlikte her tarafta su sesleri yok artık. O şırıl şırıl akan ve bütün nebatat ve cemadatın kaynağı olan sular ne yazık ki şimdilerde akmıyor. İnsanoğlu güzel manzaralar olmasa da yaşayabilir. Ancak su olmadan yaşayamaz. Son yıllarda susuzluk gittikçe artan bir boyutta insanımızı tehdit etmeye devam ediyor. Özellikle tarla bitkileri grubuna giren arpa, buğday, mısır, pamuk, patates, yer fıstığı gibi ekilip biçilen ürünlerin iyi derece verimli olması bol kar yağışına bağlıdır. Hatta birçok ağaç türünün yıl içinde gelişmesi kar yağışına bağlıdır. Daha önemlisi kış mevsimi kurak geçer yağmur özellikle de kar yağmazsa malum barajlar dolmaz ve elektrik üretimimi ciddi oranda azalır. Elektrik üretiminin azalması da ülke ekonomisi açısından ciddi sıkıntılar doğurur. Olumsuz tabloyu uzatmak mümkün elbette. Önemli olan, her geçen yıl daha da kötüleşen ve kuraklığa doğru giden bu olumsuz tabloyu insan olarak nasıl olumlu hale getirebiliriz bu konuda ne gibi bir çaba sarf edebiliriz en kısa yoldan bunu düşünmeliyiz. Küresel ısınma ve çevresel faktörlerin etkisini zararın neresinden dönülse kardır misali azaltmak için insanoğlu bir an önce çareler düşünmelidir. Bu çareler ne kadar gerçekçi olur o da tartışılır ya. Zira dünyanın dengesi gittikçe insanoğlu tarafından bozulmaya devam ediliyor. Deyim yerindeyse insanoğlu hala ibret almaya yanaşmıyor. Dünya hızla sona doğru giderken insanoğlu, birkaç yıl sonrasını dahi düşünmeden çevreyi hoyratça tahrip etmeye devam ediyor.
Belki eski kışları geri getirmek mümkün olmayacak ancak çevre ve ağaçlandırma konusunda alınacak ciddi tedbirlerle çocuklara gelecekte yaşanabilir bir dünya bırakmak mümkün olur.
Kaybolan değerleri yeniden canlandırmak mümkün elbette. Gerek kültürel, gerekse inanç ritüellerini toplumlar isterlerse sahiplenerek yeniden hayata geçirebilirler. Fakat eskisi gibi olmayan bazı şeyler var ki, onları insanların müdahale ederek canlandırması çok da mümkün değil. Mesela bozulan tabiatın dengesini yeniden düzeltmek gibi. Belki uzun yıllar boyunca tabiatı kirletmeden çevre felaketlerine yol açmadan daha bilinçli ve akıllıca davranırsak tabiatın kendini yeniden toparlamasına fırsat verebiliriz.
Bu durumu Elazığ özelinde değerlendirecek olursak küresel ısınma veya çevresel faktörler de etki etmiş olsa ortada bir gerçek var ki öncelikle Elazığ'da ve yakın komşu illerin bir kısmında son yıllarda yaşanan kışlar eski kışlar değil artık. O çocukluğumuzda yağan, her tarafın bembeyaza büründüğü kar yağışları yok artık. Sabah kalkan insanların evlerinin önündeki yarım metre boyundaki karı küreklerle temizleme manzaraları yok artık. Yağan karın ağırlığından ddigerarı aşağıya doğru sarkan ağaçların altında fotoğraf çektirenler yok artık. Yağan kar tanelerinden dolayı sokak lambalarından sızan sisli ışık görüntüleri yok artık. Kardan adam yapan, kar topu oynayan çocukların neşeli çığlıkları yok artık. Evlerindeki pencerelerden dışarıdaki kar manzaralarını seyreden pamuk nineler ve beyaz sakdigerı nurani dedeler yok artık. Evlerin çatılarından uzanan buz saçakları yok artık. İnsanların bata çıka yürüdükleri karlar yok artık. Kar topu oynamaktan pembeleşmiş yanaklarıyla ellerini avuçlayıp nefesleriyle ısıtmaya çalışan çocuklar yok artık. Sokak başında leğenin içine oturarak aşağıya doğru kayan bir taşa denk geldiği için leğenden fırlayarak sert bir şekilde yere düşen çocuklar yok artık. Şimdilerde bir karış kar yağdığı ve okulları tatil edildiği için sevinçten çığlık atan ve beton duvarlarda hapis olan çocuklar var.
Bütün bu güzelim manzaraların olmaması bir yana asıl önemlisi bahar aylarıyla birlikte her tarafta su sesleri yok artık. O şırıl şırıl akan ve bütün nebatat ve cemadatın kaynağı olan sular ne yazık ki şimdilerde akmıyor. İnsanoğlu güzel manzaralar olmasa da yaşayabilir. Ancak su olmadan yaşayamaz. Son yıllarda susuzluk gittikçe artan bir boyutta insanımızı tehdit etmeye devam ediyor. Özellikle tarla bitkileri grubuna giren arpa, buğday, mısır, pamuk, patates, yer fıstığı gibi ekilip biçilen ürünlerin iyi derece verimli olması bol kar yağışına bağlıdır. Hatta birçok ağaç türünün yıl içinde gelişmesi kar yağışına bağlıdır. Daha önemlisi kış mevsimi kurak geçer yağmur özellikle de kar yağmazsa malum barajlar dolmaz ve elektrik üretimimi ciddi oranda azalır. Elektrik üretiminin azalması da ülke ekonomisi açısından ciddi sıkıntılar doğurur. Olumsuz tabloyu uzatmak mümkün elbette. Önemli olan, her geçen yıl daha da kötüleşen ve kuraklığa doğru giden bu olumsuz tabloyu insan olarak nasıl olumlu hale getirebiliriz bu konuda ne gibi bir çaba sarf edebiliriz en kısa yoldan bunu düşünmeliyiz. Küresel ısınma ve çevresel faktörlerin etkisini zararın neresinden dönülse kardır misali azaltmak için insanoğlu bir an önce çareler düşünmelidir. Bu çareler ne kadar gerçekçi olur o da tartışılır ya. Zira dünyanın dengesi gittikçe insanoğlu tarafından bozulmaya devam ediliyor. Deyim yerindeyse insanoğlu hala ibret almaya yanaşmıyor. Dünya hızla sona doğru giderken insanoğlu, birkaç yıl sonrasını dahi düşünmeden çevreyi hoyratça tahrip etmeye devam ediyor.
Belki eski kışları geri getirmek mümkün olmayacak ancak çevre ve ağaçlandırma konusunda alınacak ciddi tedbirlerle çocuklara gelecekte yaşanabilir bir dünya bırakmak mümkün olur.