Medeniyete İnsan Eli (!) Değerse
Nisa Yılmaz/ Tarihimizi ve kültürümüzü korumak adına alınan önlemlere ve gelişmelere rağmen tarihi mirasımızı gerektiği gibi koruyamıyoruz
Nisa Yılmaz/ Tarihimizi ve kültürümüzü korumak adına alınan önlemlere ve gelişmelere rağmen tarihi mirasımızı gerektiği gibi koruyamıyoruz. Tarihi bir zaman dilimi ve coğrafi şartlara rağmen hala ayakta duran tarihin izlerine hak ettiği değeri gösteriyor muyuz?
Medeniyetlerin yerleşmeye başladığı ilk zamanlara, M.Ö. 2000 yıllarına dayanan yerleşim merkezi Harput, Hurriler, Hititler, Urartular, Romalılar, Bizanslılar, Azeri Türkleri, Araplar, Çubukoğulları, Artukoğulları, Selçuklular, Akkoyunlular, Osmanlılar gibi birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış bir antik kent. Bu antik kenti korumak ve geliştirmek adına uluslararası düzeyde çalışmalar (UNESCO) yapılıyor. Fakat bu mirası kime karşı korumak gerek? Önce bu sorunun yanıtı alınmalı. Harput Kalesi altında yer alan Meryem Ana Kilisesi, toplumun tarihi mirasa olan değerini aşağı yukarı gösterir nitelikte. Meryem Ana Kilisesine inen merdivenleri bitirdiğiniz anda sağ tarafta duvar üzerine işlenmiş mozaikte 'sprey boya' ile yazılmış bir yazı, kilisenin giriş kapısının bulunduğu duvar ise tamamen yazılarla kaplı. Tarihi eserler her ne kadar zamana ve hava koşullarına direnmeye çalışsa da en çok insan faktörüne karşı direniyor.
Yurt dışından memleketi Elazığ' a gelen bir çift düşüncelerini şöyle ifade ediyor: ' Uzun zamandır Elazığ'a gelmiyoruz. Harput, Elazığlılar için çok kıymetli bir yer. Sık sık insanlar burayı ziyarete geliyor. Biz Harput'a gelir gelmez öncelikle Harput Kalesine çıktık. Yapılan Restorasyon çalışmalarını görünce çok mutlu olduk. Harput, UNESCO Geçici listesine alınmış. Bu Elazığ' ın bir kültür- turizm bölgesi haline gelmesi için önemli bir adım. Fakat yapılan çalışmalara rağmen değişmeyen bir şey var; insanların bu tarihi görmezden gelmesi ve önemsememesi. Korumak adına alınan önemlere karşı bir saygı yok. Kale duvarlarının bir kısmında yazılar var. Korunmaya alınan bölgelere bile bir şeyler karalanmak istenmiş. Fakat asıl karalanan zenginliğimiz, bunun farkında değiller.'
Tarihi alanların bulunduğu kısımlarda güvenlik önlemlerinin arttırılması gerekli bir çözüm olarak olabilir, fakat eserlere karşı tutum ve davranışlar ayrı bir etik ilke ve değerleri oluşturuyor. Bu da toplumumuzda bu eserlere karşı bir bilinç oluşturulması ve her bireyin kendi iradesiyle bu eserlere sahip çıkması anlamına geliyor.
Medeniyetlerin yerleşmeye başladığı ilk zamanlara, M.Ö. 2000 yıllarına dayanan yerleşim merkezi Harput, Hurriler, Hititler, Urartular, Romalılar, Bizanslılar, Azeri Türkleri, Araplar, Çubukoğulları, Artukoğulları, Selçuklular, Akkoyunlular, Osmanlılar gibi birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış bir antik kent. Bu antik kenti korumak ve geliştirmek adına uluslararası düzeyde çalışmalar (UNESCO) yapılıyor. Fakat bu mirası kime karşı korumak gerek? Önce bu sorunun yanıtı alınmalı. Harput Kalesi altında yer alan Meryem Ana Kilisesi, toplumun tarihi mirasa olan değerini aşağı yukarı gösterir nitelikte. Meryem Ana Kilisesine inen merdivenleri bitirdiğiniz anda sağ tarafta duvar üzerine işlenmiş mozaikte 'sprey boya' ile yazılmış bir yazı, kilisenin giriş kapısının bulunduğu duvar ise tamamen yazılarla kaplı. Tarihi eserler her ne kadar zamana ve hava koşullarına direnmeye çalışsa da en çok insan faktörüne karşı direniyor.
Yurt dışından memleketi Elazığ' a gelen bir çift düşüncelerini şöyle ifade ediyor: ' Uzun zamandır Elazığ'a gelmiyoruz. Harput, Elazığlılar için çok kıymetli bir yer. Sık sık insanlar burayı ziyarete geliyor. Biz Harput'a gelir gelmez öncelikle Harput Kalesine çıktık. Yapılan Restorasyon çalışmalarını görünce çok mutlu olduk. Harput, UNESCO Geçici listesine alınmış. Bu Elazığ' ın bir kültür- turizm bölgesi haline gelmesi için önemli bir adım. Fakat yapılan çalışmalara rağmen değişmeyen bir şey var; insanların bu tarihi görmezden gelmesi ve önemsememesi. Korumak adına alınan önemlere karşı bir saygı yok. Kale duvarlarının bir kısmında yazılar var. Korunmaya alınan bölgelere bile bir şeyler karalanmak istenmiş. Fakat asıl karalanan zenginliğimiz, bunun farkında değiller.'
Tarihi alanların bulunduğu kısımlarda güvenlik önlemlerinin arttırılması gerekli bir çözüm olarak olabilir, fakat eserlere karşı tutum ve davranışlar ayrı bir etik ilke ve değerleri oluşturuyor. Bu da toplumumuzda bu eserlere karşı bir bilinç oluşturulması ve her bireyin kendi iradesiyle bu eserlere sahip çıkması anlamına geliyor.