Mahcubiyetten Masumiyete
Kimden kaynaklandığı hala açıklığa kavuşturulamayan Suudi Arabistan'da yaşanan olaylardan sonra nerede oynanacağı tartışmalarının yaşandığı süreçte kupa maçının Elazığ'da oynanması yönünde çalışma yapan ancak muvaffak olamayan Ak Parti Elazığ Milletvekili Mahmut Rıdvan Nazırlı'nın bu gayretinin olumsuz sonuçlanmasına yönelik 'Mahcubiyet' başlıklı bir yazı yazmış ve şunları dile getirmiştik.
“Suudi Arabistan'da yaşanan olaylar sebebiyle ertelenen TFF Süper Kupa'nın maçının nerede yapılacağı tartışma konusu olmuş, ilimiz MHP Milletvekili Semih Işıkver'ın girişimlerde bulunup sonrasında bunun mümkün olmayacağını hissettiği için güzel bir hamle ile topu Ak Parti Milletvekili Mahmut Rıdvan Nazırlı'ya atmıştı.
Sonunda bu maçın oynanma yeri belli ve tarihi açıklandı. TFF, Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanacak Süper Kupa maçının 7 Nisan Pazar günü saat 21.00'de Şanlıurfa 11 Nisan Stadyumu'nda oynanacağını açıkladı.
Oysa Nazırlı bugün bile Elazığlılardan sosyal medyada seslerinin yükseltilmesini istemiş ve destek istemişti.
Hemşerilerimiz bu konuda elinden geleni yaptı ama belli ki MHP Milletvekili Semih Işıkver'in Ak Parti Milletvekili Nazırlı'dan beklentisi de işe yaramadı.
TFF'nin yapısına ve alınan kararlara etki edecek camia ve lobilerin desteğini almadan zaten böylesi bir yola girmek ve kamuoyunda beklenti oluşturmak baştan yanlıştı.
Bir konuda eğer kendinize güvenmiyorsanız ya konuşarak hiç gündeme getirmeyeceksiniz ya da getirdiyseniz sonuç alacak bir çalışma ortaya koyup onu başaracaksınız.
Bunlar olmayınca ve umut tacirliği yaparak siyaset inşa etmek gibi bir yol benimsenince insanların hem siyasete hem de siyasetçiye güveni kalmıyor ve gönüller yaralanıyor.
Ne demiş atalar, kırk kez düşünüp sonra konuşacaksın ki sonunda mahcup olmayasın.”
Bu yazının ardından Vekil Nazırlı sosyal medya hesabından “Mahcubiyet” yazımızı etiketleyerek şöyle bir paylaşım yaptı:
“Bir milletvekilinin şehrine değer katmak, şehrine hizmet etmek için uğraşması mahcubiyet değildir.
Ancak sözde yerel bir gazetenin tetikçilik yapması mahcubiyetten öte 'arpasını verenlere!' mahkumiyettir.”
Vekil bununla da kalmayıp, Aslı Ay Dinçer isimli bir sahte hesabın, “bir gazeteci olarak sizlerden utandım, yazıklar olsun” yorumuna karşılık:
“Aslı Hanım,
Elazığ'da Yerel Basın zorbalığı var.
Yerel basınımızın büyük bir kısmı kaliteli, adaletli ve liyakatlı. Biz de kendileri ile sık sık toplanıp fikir alışverişinde bulunuyoruz.
Ancak bunlar gibi bazı emek düşmanı zorbalar maalesef böyle.
Eğer vatandaşın kendilerine bakış açısını bilseler bu işlere tevessül etmezler.
Cehalet”
Olayı kısaca özetledikten sonra söz sırası bize geldi sanırım.
Öncelikle sayın vekilin ciddi bir algı sorunu var. Keşke kendisinin adaylığı açıklandıktan bugüne kadar olan süreçte Hakimiyet olarak yazdıklarımıza tarafsız bir göz ve objektif bir temiz akılla bakabilse.
Hakimiyet olarak Nazırlı'nın seçildikten sonra adından en çok söz ettirecek bir milletvekili olacağı öngörüsünde bulunmuş ancak “umarız ki bu olumlu yönde olur” tespitini yapmıştık.
Gençliği, girişimciliği, özgüveni ve siyasi muhitiyle şehre önemli katkılar sunabileceği düşüncesine ve beklentisine kapıldığımız Milletvekili Nazırlı, beklentilerimize cevap vermediği gibi milletvekilliği makamını magazinciliğe ve kendisine eleştirilerde bulunmalara amiyane karşılık verme makam ve konumuna düşürdü.
Gelelim iddialarına. Öncelikle maçın Elazığ'da oynanması ile ilgili konu gündeme geldiği ve MHP Milletvekili Işıkver'in siyasi bir manevrayla “Ben başaramadım”diyerek topu Nazırlı'nın kucağına attığı gün, biz kendisine acizane tavsiyelerde bulunmuş ve madem bu yola çıkıldı o zaman TFF'de etkili olan isimlerle görüşülmesini önermiş hatta Mehmet Ağar ismini tavsiye etmiştik.
Daha önce “Size okçuluk getireyim mi gençler” diyen, “Olgunlaşma enstitüsü Elazığ'a gelsin mi hanım kardeşlerim” diyerek milletvekilliğini fal bakma konumuna düşüren ancak sadece bunları değil, sırf kendi gayret ve görüşmeleri sonucu Elazığ ile buluşan ve hiçbir hizmeti olmayan Nazırlı'nın benzer bir akıbeti yaşamaması adına yaptığımız öneri de dikkate alınmadı ve maç Şanlıurfa'ya gitti.
Milletvekilliği makamının “Bunu getireyim mi?” gibi ucuz cümlelere indirgenmesi, geçmişte söylediğini yapan Ali Rıza Septioğlu, Ahmet Cemil Tunç, Mehmet Ağar, Ahmet Küçükel, Hamza Yanılmaz, Tahir Öztürk gibi milletvekillerini tanıyan Elazığlılar için epey hafif ve magazine kaçan bir makama döndürülmesine alışamadı Elazığ.
Gelelim arpa meselesine. Sayın vekile kim ne söylüyor nasıl söylüyor ya da o sık sık oturup konuştuğu “çok sayıda” gazeteciler kimler bilinmez ama arpa sakızını çiğnemekle aklınca medyayı itibarsızlaştırmaya çalışıyor.
Bu konuda meslektaşlarımızın Nazırlı'nın kendi iddiasını ispata davet etmesine rağmen hala bir cevap ve bilgi gelmedi. Gelmesi de mümkün değil. Bizi at gözlüğüyle değil de tüm yönlerimizle takip etse yanlış kimden gelirse gelsin eleştirdiğimizi görür. Bu konuda kendimizi dahi eleştirmekten geri durmayan bir gazete, eksik ve yanlış kimden gelirse gelsin sözünü söyler ve bundan da asla gocunmaz.
Kimlerin bize arpa verdiğini bilmiyoruz ama içi rahatlasın diye söylüyoruz ki resmi ve medyaya yansımış ziyaretler dışında bugüne kadar bir siyasiyle ya da bir yöneticiyle başa baş oturmuşluğumuz olmadığı gibi telefonla görüşmüşlüğümüz bile yoktur. Biz işimize gücümüze bakarız. Birileriyle de görüşme ve özel imtiyaz talebimiz asla olmaz.
Gelelim gazeteci olduğunu söyleyen Aslı Hanıma;
Bakın neler söylüyor internet Aslı Ay Dinçer için; “Twitter biosunda gazeteci, araştırmacı, yazar, editör vb. birçok özellik yazmış fakat sözlükte adına hiç başlık açılmamış olması ilginç olan kişiliktir. Tabi böyle bir kişi gerçekte varsa. 80 bin kişiyi takip ediyor, 100 bine yakın kişi tarafından takip ediliyor. Bilinen kişilerden bir tek Enver Aysever takip ediyor kendisini. Bu haliyle şişirilmiş fake hesap gibi duruyor. Erman Toroğlu gibi bir vatandaşı paylaştığı için fark ettim kendisini. Ak Parti Genel Merkezinden yönetilen fason hesap. Tuttuğu şey yani taraf gayet belli. Gazetecilikle falan alakası yok.”
İnternetin böyle tanımladığı bir hesabın yorumuna sığınan Nazırlı, belli ki trollerin gazına iyi geliyor.
Trollerin himayesinde siyaset yapan bir milletvekilinin akıbetini varın siz düşünün. Biz mahcubiyet dedik, Nazırlı bize mahkûmiyet dedi ve kendisini masumiyete yasladı.
Belli ki ne yapacağını, nasıl yapacağını ve nasıl davranacağını bilmeyen Nazırlı, İstanbul rüzgârının şişirdiği yelkenleriyle siyaset yaptığı ve en doğruları kendilerinin bildiği iddiasıyla kendisini tavsiyelere de kapatmış. Çünkü geçmişte gazetecilerden bir konu hakkında görüşlerini sormuştu da bizler de kendi fikrimizi beyan ettiğimizde “Bana akıl mı veriyorsunuz?” diyerek bunu reddetmişti.
Bugünlük fazla uzatmayalım ve şu “halktaki karşılık” mevzusuna yarın devam edelim.