Kuyruğu Dik Gezeriz
Bayram öncesiydi. Bir arkadaşımız bayram süresince yapımı devam eden bir inşaatın şantiyesinde üç gün süre sırf göz kulak olmak için modern şekilde dizayn edilmiş bina ve tüm yeme-ihtiyaçları karşılanacak olan tesiste kalacak ve bunun için bin TL verecek bir eleman arıyordu.
Bizler de yardımcı olmak amacıyla işsiz ve mağdur olduğunu bildiğimiz 4-5 kişiye bu teklifi ilettik.
Aynı amaçla birkaç arkadaşımız da yine bir o kadar isimle görüşmüştü. Bu kapsamda neredeyse 10 kişiyle görüşüldü. Bunların hepsi de işsiz ve yardıma muhtaç insanlardı.
Bizler için, işsizlik, yoksulluk ve muhtaçlık yanında bambaşka bir gerçekle yüzleşmek oldu belki ama 10 kişiden hiç biri bu teklifi kabul etmedi.
Her birinin farklı gerekçeleri vardı. Kimi mezarlığa gidecekti, kimi misafir bekleyecekti, kimi de “bayramda çalışmak da neymiş” diyecekti..
Sonuçta tek olumlu cevap, üniversite okuyan bir gencimizden geldi ve sorun çözüldü.
Bu olay da gösterdi ki ülkede işsizlik yok, iş beğenmeme ve masa başı iş kovalama gibi bir sorun var.
İş dünyası da bu olayı; “Türkiye'de iş beğenmeme gibi bir durum var” diye nitelendiriyor.
Yoğun emek isteyen işler için yabancı uyrukluların tercih edildiğini dile getiren iş insanları, "İnsanlar ağır işlerde ve yoğun işlerde çalışmak istemiyor. Çalışsa da verimli olmuyor. Yabancı uyruklu işçiler bu işlerde daha fazla çalışıyor.” ifadelerini kullanıyorlar.
Gelinen noktada hem iş beğenmeyip aç olsak da kuyruğu dik geziyoruz hem de bizlerin yapmadığı işleri yapan yabancılara düşmanlık ediyoruz. Ve bu halimizle de “neden bu şehir ve ülke gelişmiyor” diye kahve köşelerinde ahkâm kesiyoruz.
Bayramda iki günlük şehir dışı programım olmasaydı benim de sıcak bakıp kabul edeceğim ve biraz da kafa dinleyeceğim bir teklifi, başkasının himmet ve desteğine muhtaç işsiz insanların neden kabul etmediğini ve üç günde bin TL kazanmayı neden reddettiklerini inanın hala anlayabilmiş değilim.