'Küresel ısınmayı sınırlandırmak mümkün'
Birleşmiş Milletlerin (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Ormancılık Programı Sorumlusu ve projenin teknik lideri Peter Pechacek, iklim değişikliği ve küresel ısınmayla mücadelede etkin plan ve programların yanı sıra farkındalığı artırmanın önemine işaret ederek, 'Küresel ısınmayı 1,5 santigrat dereceyle sınırlandırabilmek fizik ve kimya kuralları çerçevesince mümkün.' dedi.
İklim değişikliği ile etkin mücadele edebilmek için Polonya'nın Katoviçe kentinde başlayan 24. Taraflar Konferansı (COP 24) kapsamında Pechacek, iklim değişikliği ve küresel ısınmadaki son durum ve bu kapsamda etkin mücadeleye ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Atmosferdeki karbondioksit oranının günümüzde 409 ppm (her milyondaki partikül miktarı) seviyesinde olduğuna dikkati çeken Pechacek, bu oranın tarihteki en yüksek oran olduğunu vurguladı.
Pechacek, küresel ısınma ve iklim değişikliğindeki son duruma ilişkin şunları kaydetti:
'Tarihte orta troposferde görülen en yüksek karbondioksit düzeyi 300 ppm idi. Şu an ise bu seviye 409 ppm. 2016 yılı tarihin en sıcak yılı olarak kayıtlara geçti. Son 136 yılda kaydedilen en sıcak 18 yılın 17'si 2001 sonrası yaşandı.'
Küresel yüzey sıcaklığında 1951-1980 dönemdeki değişimin 0,9 santigrat derece olduğunu belirten Pechacek, Arktik buzundaki erimenin her yıl yüzde 12,8 düzeyinde seyrettiğini ve bunun endişe verici olduğunu söyledi.
'Küresel ısınmayı 1,5 santigrat dereceyle sınırlandırabilmek mümkün'
Pechacek, küresel ısınmayla buzullardaki erime nedeniyle deniz seviyesinin her yıl 3,2 milimetre yükseldiğini kaydederek, toplumların küresel ısınmayı sınırlandırabilmek için BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Paris Anlaşması'nın gerekliliklerini yerine getirmesi gerektiğinin altını çizdi.
'Küresel ısınmayı 1,5 santigrat dereceyle sınırlandırabilmek fizik ve kimya kuralları çerçevesince mümkün.' diyen Pechacek, bunun ancak arazi kullanımı, enerji, endüstri, inşaat ve ulaştırma gibi birçok sektörde acil adım atarak sağlanabileceğine işaret etti.
Pechacek ayrıca, bunun için insanların neden olduğu karbondioksit yayılımının 2030'a kadar yüzde 45 oranında azaltılması ve 2050'ye kadar da 'net sıfır' düzeyine indirilmesi gerektiğini söyledi.
Paris İklim Anlaşması'nın küresel ısınmayla mücadelede önemine değinen Pechacek, anlaşmanın hedefinde iklim değişikliğiyle mücadelede küresel bir adım atabilmek olduğunu belirtti.
Pechacek, bu kapsamda anlaşmanın işlevselliğini artırmak için farklı modeller ve kılavuzların geliştirildiğini anlattı.
'Genç nesillerin konuya duyarlı olmaları sağlanabilirse şansımız yüksek'
Pechacek, Katoviçe'deki konferansın Paris İklim Anlaşması'nın maddelerinin tam olarak uygulanmasını sağlamak hedefiyle düzenlendiğini dile getirerek, 'COP 24, ayrıca ulusal taahhütlerin uygulanmasını desteklemek amacıyla Kolaylaştırıcı Diyalog programını da içeriyor.' dedi.
Peter Pechacek, iklim değişikliğiyle mücadelede farkındalığın artırılması için eğitim, kampanyalar ve siyasi mekanizmaların eğitimi gibi adımlar atılabileceğini belirterek, 'Kılavuzlar ve anlaşmalar bu anlamda etkin araçlar. Sosyal medya da öyle. Özellikle genç nesillerin konuya duyarlı olmaları sağlanabilirse şansımız yüksek.' ifadelerini kullandı.
Siyasilerin de iklim değişikliği konusunda sorumlulukları olduğunu anımsatan Pechacek, kamuoyunun baskısıyla liderlerin doğru karar verebileceklerine dikkati çekti.
Bu kapsamda sera gazı emisyonunun azaltılması, milli envanterlerin hazırlanması, stratejilerin belirlenmesi, iklim değişikliğini hafifletmek ve adaptasyon için plan ve programların geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Pechacek, bunlar için de gerekli teknoloji ve aletlerin transferi konusunda adımlar atılmasının önemine işaret etti.
Arazide doğru uygulamaların önemi
Pechacek, iklim değişikliği ve arazi bozulmasının Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölgede ekolojik bütünlüğe tehdit oluşturduğunu bildirdi.
Fazla ve yanlış hayvan otlatma, yetersiz sulama, gübre ve pestisitlerin aşırı kullanımı gibi yanlış uygulamalara son verilmesi ve ormanlar ile yeşil alanların etkin kullanımı için Türkiye, Azerbaycan ve Orta Asya ülkelerine danışmanlık ve yardım ettiklerini anlatan FAO Sorumlusu Pechacek, 'Bu kapsamda şu anda Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkiye'de 5 ayrı proje ve birkaç ülkeyi kapsayan ayrı bir proje yürütüyoruz.' dedi.
Pechacek, etkin ve sürdürülebilir arazi yönetiminin iklim değişikliğinin hafifletilmesi ile etkilerine adaptasyonun sağlanabilmesinin temel koşulu olduğunu sözlerine ekledi.
Atmosferdeki karbondioksit oranının günümüzde 409 ppm (her milyondaki partikül miktarı) seviyesinde olduğuna dikkati çeken Pechacek, bu oranın tarihteki en yüksek oran olduğunu vurguladı.
Pechacek, küresel ısınma ve iklim değişikliğindeki son duruma ilişkin şunları kaydetti:
'Tarihte orta troposferde görülen en yüksek karbondioksit düzeyi 300 ppm idi. Şu an ise bu seviye 409 ppm. 2016 yılı tarihin en sıcak yılı olarak kayıtlara geçti. Son 136 yılda kaydedilen en sıcak 18 yılın 17'si 2001 sonrası yaşandı.'
Küresel yüzey sıcaklığında 1951-1980 dönemdeki değişimin 0,9 santigrat derece olduğunu belirten Pechacek, Arktik buzundaki erimenin her yıl yüzde 12,8 düzeyinde seyrettiğini ve bunun endişe verici olduğunu söyledi.
'Küresel ısınmayı 1,5 santigrat dereceyle sınırlandırabilmek mümkün'
Pechacek, küresel ısınmayla buzullardaki erime nedeniyle deniz seviyesinin her yıl 3,2 milimetre yükseldiğini kaydederek, toplumların küresel ısınmayı sınırlandırabilmek için BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Paris Anlaşması'nın gerekliliklerini yerine getirmesi gerektiğinin altını çizdi.
'Küresel ısınmayı 1,5 santigrat dereceyle sınırlandırabilmek fizik ve kimya kuralları çerçevesince mümkün.' diyen Pechacek, bunun ancak arazi kullanımı, enerji, endüstri, inşaat ve ulaştırma gibi birçok sektörde acil adım atarak sağlanabileceğine işaret etti.
Pechacek ayrıca, bunun için insanların neden olduğu karbondioksit yayılımının 2030'a kadar yüzde 45 oranında azaltılması ve 2050'ye kadar da 'net sıfır' düzeyine indirilmesi gerektiğini söyledi.
Paris İklim Anlaşması'nın küresel ısınmayla mücadelede önemine değinen Pechacek, anlaşmanın hedefinde iklim değişikliğiyle mücadelede küresel bir adım atabilmek olduğunu belirtti.
Pechacek, bu kapsamda anlaşmanın işlevselliğini artırmak için farklı modeller ve kılavuzların geliştirildiğini anlattı.
'Genç nesillerin konuya duyarlı olmaları sağlanabilirse şansımız yüksek'
Pechacek, Katoviçe'deki konferansın Paris İklim Anlaşması'nın maddelerinin tam olarak uygulanmasını sağlamak hedefiyle düzenlendiğini dile getirerek, 'COP 24, ayrıca ulusal taahhütlerin uygulanmasını desteklemek amacıyla Kolaylaştırıcı Diyalog programını da içeriyor.' dedi.
Peter Pechacek, iklim değişikliğiyle mücadelede farkındalığın artırılması için eğitim, kampanyalar ve siyasi mekanizmaların eğitimi gibi adımlar atılabileceğini belirterek, 'Kılavuzlar ve anlaşmalar bu anlamda etkin araçlar. Sosyal medya da öyle. Özellikle genç nesillerin konuya duyarlı olmaları sağlanabilirse şansımız yüksek.' ifadelerini kullandı.
Siyasilerin de iklim değişikliği konusunda sorumlulukları olduğunu anımsatan Pechacek, kamuoyunun baskısıyla liderlerin doğru karar verebileceklerine dikkati çekti.
Bu kapsamda sera gazı emisyonunun azaltılması, milli envanterlerin hazırlanması, stratejilerin belirlenmesi, iklim değişikliğini hafifletmek ve adaptasyon için plan ve programların geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Pechacek, bunlar için de gerekli teknoloji ve aletlerin transferi konusunda adımlar atılmasının önemine işaret etti.
Arazide doğru uygulamaların önemi
Pechacek, iklim değişikliği ve arazi bozulmasının Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölgede ekolojik bütünlüğe tehdit oluşturduğunu bildirdi.
Fazla ve yanlış hayvan otlatma, yetersiz sulama, gübre ve pestisitlerin aşırı kullanımı gibi yanlış uygulamalara son verilmesi ve ormanlar ile yeşil alanların etkin kullanımı için Türkiye, Azerbaycan ve Orta Asya ülkelerine danışmanlık ve yardım ettiklerini anlatan FAO Sorumlusu Pechacek, 'Bu kapsamda şu anda Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkiye'de 5 ayrı proje ve birkaç ülkeyi kapsayan ayrı bir proje yürütüyoruz.' dedi.
Pechacek, etkin ve sürdürülebilir arazi yönetiminin iklim değişikliğinin hafifletilmesi ile etkilerine adaptasyonun sağlanabilmesinin temel koşulu olduğunu sözlerine ekledi.