KORONA EFSANELERİ
Dünyayı kasıp kavuran Koronavirüs 500 bin vakanın üzerine çıkarak tehditkr tavrını sürdürüyor. Haliyle vatandaşlarımızın gözü kulağı, koronavirüsün dünyadaki ve ülkemizdeki seyrine odaklı.
Hemen her yerde şehir efsanelerine dönüşen vaka tahminleri, konu bahisleri kulaktan kulağa aktarılıyor vatandaşlarımız tarafından. Ülkemizdeki ve dünyadaki son durum dakika dakika büyük bir merakla takip ediliyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın yapılan test miktarı ve kaç yeni vaka olduğu açıklamaları ile bununla birlikte maalesef ki hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı da gösteriyor ki an be an artış göstererek devam ediyor virüs kbusumuz.
Kbus devam ederken efsaneler de doğuruyor; kulaktan kulağa aktarılan. Sosyal medya aracılığıyla dünyanın öbür ucuna erişebilme konforumuz, salgınla ilgili yeni akımlar oluşturuyor. Oluşan yeni dünya düzeninin gelecek hayata etkileri ile ilgili teori üzerine teori; fikir üzerine fikir, hulasa hikye üzerine hikye...
Hlbuki sürecin etkileri ve sonuçları üzerine yalnızca lafazanlık etmek, sonucu imar etmeye vesile kılmıyor. Duyduğumuz ve izlediğimiz her haberi bir khin gibi kaderi boyutlara indirgemek, süreç hali hazırda devam ediyorken nihai sonuçlarla geleceği biçip kesmek ne bilimsel gerçeklerle ne de ilmi gerçeklerle bağdaşıyor.
Yetkililerimizin korona süreci için uygun gördüğü kısıtlamalara kulak tıkayıp; gerçekle bağdaşmayan fikir ve hurafeler kaygı unsuru olup; koronafobik ile paranoid toplum yaratmaktan öteye geçemiyor.
İnsanlarımızın bu süreçte yapması gereken en önemli şey; bireysel ve ferdi tedbirleri en üst düzeye çıkarıp bahaneler üretmeden kayıtsız şartsız riayet etmeleridir. Durumun ciddiyetine binaen kaideleri aşan davranışlara son verilmelidir.
Bir taraftan durumun vahametini belirten hayal ürünü olan efsanevi hikyeler konuşulurken, öbür yandan bir tencere yemeğe on kaşık daldırıp hijyen ve sosyal mesafeyi sıfırlayıp hikye anlatır gibi dünyanın acı bilançosu olan korona trajedisini ülkemize, memleketimize hunharca yaşatma taraftarlığı ve girişimleri akıllara ziyan dedirtiyor.
Dünya tarihinde koronadan önceki salgın hastalıkların milyonları etkilediğini ve yüzbinlerin kırıldığı istatistikleri bile bize bir çıplak uyarıcı olamıyor maalesef.
Hem hükümet yetkililerimizin hem de şehir idarecilerimizin dört bir koldan vatandaşın sağlığı için geliştirdiği politikaların, hizmetlerin kıymetini bilip amacını fark edip ortak bir şuurla feraset ehli olarak kurallara uymak mecburiyetimiz...
Dünyaya karşı olan ödev ve sorumluluklarımız gereği alınan tedbirlere kayıtsız şartsız liyakat gösterip; süreci daha fazla zorlaştırmadan, en az hasarla atlatmaya imkan sağlamaya çalışmak hayati önem arz ediyor hepimiz için.
Mensubu olduğumuz yüce dinimizin önderi, bizlerin rehberi, Kainatın Efendisinin 'güçleştirmeyiniz, kolaylaştırınız' öğüdüne tabi olduğumuz söylemlerini yaysak ve bunlara hep birlikte uysak ya gakkolar! Bu sürece nefes katmak bizlerin en temel görevi.
Evde kalarak ülkemize ve çevremize yapacağımız katkıyı her şeyden çok önemseyelim. Sevdiklerimizle, sorumluluk bilinciyle hareket etmenin mutluluğuna varalım. Herkes konumuna bağlı olarak kurallara uymayı ahlaki bir ödev olarak düşünürse kazanan ülkemiz milletimiz toplumumuz olur.
Hemen her yerde şehir efsanelerine dönüşen vaka tahminleri, konu bahisleri kulaktan kulağa aktarılıyor vatandaşlarımız tarafından. Ülkemizdeki ve dünyadaki son durum dakika dakika büyük bir merakla takip ediliyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın yapılan test miktarı ve kaç yeni vaka olduğu açıklamaları ile bununla birlikte maalesef ki hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı da gösteriyor ki an be an artış göstererek devam ediyor virüs kbusumuz.
Kbus devam ederken efsaneler de doğuruyor; kulaktan kulağa aktarılan. Sosyal medya aracılığıyla dünyanın öbür ucuna erişebilme konforumuz, salgınla ilgili yeni akımlar oluşturuyor. Oluşan yeni dünya düzeninin gelecek hayata etkileri ile ilgili teori üzerine teori; fikir üzerine fikir, hulasa hikye üzerine hikye...
Hlbuki sürecin etkileri ve sonuçları üzerine yalnızca lafazanlık etmek, sonucu imar etmeye vesile kılmıyor. Duyduğumuz ve izlediğimiz her haberi bir khin gibi kaderi boyutlara indirgemek, süreç hali hazırda devam ediyorken nihai sonuçlarla geleceği biçip kesmek ne bilimsel gerçeklerle ne de ilmi gerçeklerle bağdaşıyor.
Yetkililerimizin korona süreci için uygun gördüğü kısıtlamalara kulak tıkayıp; gerçekle bağdaşmayan fikir ve hurafeler kaygı unsuru olup; koronafobik ile paranoid toplum yaratmaktan öteye geçemiyor.
İnsanlarımızın bu süreçte yapması gereken en önemli şey; bireysel ve ferdi tedbirleri en üst düzeye çıkarıp bahaneler üretmeden kayıtsız şartsız riayet etmeleridir. Durumun ciddiyetine binaen kaideleri aşan davranışlara son verilmelidir.
Bir taraftan durumun vahametini belirten hayal ürünü olan efsanevi hikyeler konuşulurken, öbür yandan bir tencere yemeğe on kaşık daldırıp hijyen ve sosyal mesafeyi sıfırlayıp hikye anlatır gibi dünyanın acı bilançosu olan korona trajedisini ülkemize, memleketimize hunharca yaşatma taraftarlığı ve girişimleri akıllara ziyan dedirtiyor.
Dünya tarihinde koronadan önceki salgın hastalıkların milyonları etkilediğini ve yüzbinlerin kırıldığı istatistikleri bile bize bir çıplak uyarıcı olamıyor maalesef.
Hem hükümet yetkililerimizin hem de şehir idarecilerimizin dört bir koldan vatandaşın sağlığı için geliştirdiği politikaların, hizmetlerin kıymetini bilip amacını fark edip ortak bir şuurla feraset ehli olarak kurallara uymak mecburiyetimiz...
Dünyaya karşı olan ödev ve sorumluluklarımız gereği alınan tedbirlere kayıtsız şartsız liyakat gösterip; süreci daha fazla zorlaştırmadan, en az hasarla atlatmaya imkan sağlamaya çalışmak hayati önem arz ediyor hepimiz için.
Mensubu olduğumuz yüce dinimizin önderi, bizlerin rehberi, Kainatın Efendisinin 'güçleştirmeyiniz, kolaylaştırınız' öğüdüne tabi olduğumuz söylemlerini yaysak ve bunlara hep birlikte uysak ya gakkolar! Bu sürece nefes katmak bizlerin en temel görevi.
Evde kalarak ülkemize ve çevremize yapacağımız katkıyı her şeyden çok önemseyelim. Sevdiklerimizle, sorumluluk bilinciyle hareket etmenin mutluluğuna varalım. Herkes konumuna bağlı olarak kurallara uymayı ahlaki bir ödev olarak düşünürse kazanan ülkemiz milletimiz toplumumuz olur.