Kısır Döngü
İlimizin derin tarihi geçmişi ve buna bağlı sayısız turistik değerleri olmasına rağmen bunları bir hikaye ve prensipler manzumesi haline getirip şehrin kaderine olumlu etki edebilecek bir formata ne yazık ki ulaştıramadık.
Bugünlerde hemşerilerimizin sıklıkla paylaştığı Mardin, Şanlıurfa ve Gaziantep resimlerinden de anlıyoruz ki insanların tarihe ve doğaya karşı bir kaçışı ve yönelimi var.
Bu arzu ve talep karşısında Harput, Palu, Sivrice, Keban ve kanyonlar gibi birçok değere sahip olan Elazığ'ın hala ziyaret edilen ve kültür turları haritasına dahil olamaması da büyük bir eksiklik olarak görülüyor.
Şehrin turizm potansiyelini harekete geçirebilecek resmi kurumlarımızla birlikte özel teşebbüslere destek olan Fırat Kalkınma Ajansı Elazığ, Malatya, Bingöl ve Tunceli) turizmin canlandırılması amacıyla 2022 Yılı Fırat Turu Destek Programı başlattı.
Bu konu ile ilgili basın açıklamasında; “TRB1 Bölgesinin yeni bir tur destinasyonu haline getirerek markalaştırmak amacıyla yürütülecek olan programla, bölgenin yeni bir destinasyon olarak tanıtılarak turizm faaliyetlerinin ve gelirlerinin artırılması ile bölgeye gelen tur sayılarının artırılması ve zaman içerisinde süreklilik kazandırılması amaçlanıyor. Özellikle son yıllarda turizme yönelik önemli çalışmalara imza atan Fırat Kalkınma Ajansı, başlatmış olduğu “Fırat Turu” programıyla TRB1 Bölgesini ziyaret eden yerli ve yabancı turist sayısını arttırmayı hedefliyor.” cümlelerine yer verilmiş.
Buna benzer cümleleri bu şehir 20 yıldan beri duyuyor ve okuyor. Ve ne yazık ki onca süre ve zaman geçmesine rağmen hala bu cümleler dilek ve temenni içeriyor. “Şunu yapacağız şu olacak” deniyor.
Fırat Kalkınma Ajansı üzerine düşen görevi yapmaya çalışıyor ama şehrin bir turizm rotası, planı ve stratejisi hala yoksa öncelikler belirlenmemişse, her şeyden önemlisi de bir valinin başlattığı hamleleri yenisi devam ettirmiyorsa nasıl kurtulacak bu gemi?
Turizmde, yakın, orta ve uzun vadeli projelerimiz hala bilinmiyorsa, bu konuda çalışma dahi yapılma ihtiyacı görülmüyorsa, günübirlik destekler ve hibelerle sorun aşılmaz. Hem verilen destekler yerini bulmaz hem de şehir bir 20 yıl daha yerinde sayar.
Hedefi olmayan geminin rotasını rüzgâr belirlermiş. Bizim şehrin rotasını ve hedefini de güncel olaylar ve gelişmeler belirliyor ne yazık ki. Vizyoner ve atılımcı ruhun olmadığı şehirler, rutinin ve kendiliğinden oluşan gündemin sarmalından ve kısır döngüsünden kurtulamazlar.
Belki yöneticiler çok çalışır, günde 4-5 toplantı yapar ve bundan dolayı kendilerini huzurlu da sayabilirler ama görev süresi sonunda “şehir benimle ne kazandı?” sorusuna verecekleri somut cevapları yoksa bu durum zaman kaybından öte bir anlam taşımaz.
Rutinin yöneticisi olan değil, projelerin adamı olanlar ismini tarihe yazdırır. İz bırakarak gidenlere selam olsun…