Kılıçdaroğlu Haklı Mı?
Diyarbakır'da iki gün geçiren Kılıçdaroğlu, üç yıldır Diyarbakır HDP İl Başkanlığı önünde nöbet tutan anneleri ziyaret etmese de birtakım dernek ve aşiret toplantısında önemli açıklamalarda bulunmuş.
Kılıçdaroğlu, Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi'nin (DİTAM) toplantısında da, "Kayyım ilkesine karşıyız. Siyasi partiler kapatılamaz. Diyarbakır cezaevi müze olsun. Yüzleşmekten korkmamak gerekir. Yapanların topluma özür borcu var" demiş ve toplantı daha sonra basına kapalı devam etmiş.
Kılıçdaroğlu bunları söylemekle birlikte keşke “HDP, meşru bir siyasi parti olarak terör örgütüyle arasına mesafe koymalı, kazanılan belediyelerin maddi kaynaklarının terör örgütüne aktarılması suç ve bu tespit edilirse gereği yasal olarak yapılır” deseydi bizler de samimiyetine inansaydık.
Kılıçdaroğlu ve birçok siyasetçinin Ankara'da farklı Diyarbakır'da farklı konuştuklarını biliyoruz. “Demokrasinin yolu Diyarbakır'dan geçer” türü cümleleri de çok duyduk. Ama bunu söyleyenler, söz konusu HDP olunca susup kalıyorlar.
Bu eleştirilerimize rağmen Kılıçdaroğlu'nun “Diyarbakır cezaevi müze olsun.
Yüzleşmekten korkmamak gerekir. Yapanların topluma özür borcu var” cümlesini anlamlı ve üzerinde konuşulmaya değer görüyoruz.
Doğu ve Güneydoğu'da faili meçhuller, yedi yaşındaki çocuğun gözü önünde babasının beyaz torosa bindirilip götürülmesi ve bir daha haber alınamaması, köylülere baskı kurulması, bu bölgenin başta vali ve kaymakamlar olarak sürgün bölgesi haline getirilmesi yanlıştı ve hataydı. Bu tür güvenlikçi politikalar, bölgede etnik düşünce ve bununla beslenen siyasi hareketi bitirmek yerine büyüttü. Bu sonuca gelinme sürecinde ne yazık ki en çok pay, CHP, AP ve şimdilerde de ortaya çıkıyor ki FETÖ yapılanmasının el ve işbirliğinin katkısı büyük.
Terörle mücadele adıyla kurulan gayri nizami oluşumlar, terörle mücadele ediyoruz adı altında bölgede mafyatik ve haraç toplayan, vermeyenleri infaz eden bir yapıyı kurma ve bunu uzun süre devam ettirilmesi sürecinde bugün hükümet edenlerin hiçbir dahli ve katkısı yok.
Ak Parti'nin de kısmen üzerinde inşa edildiği Milli Görüş ve Erbakan Hoca'nın misyonu, bölge halkının değerleri ve etnik kültürüyle barışık yaşamasını savunmaktı. Erbakan, Bingöl'de yaptığı ve bölge halkını ve haklarını savunduğu konuşması sebebiyle ceza aldı ve partisi kapatılıp siyasi yasaklı hale geldi.
Ak Parti, geçmişte, Kılıçdaroğlu'nun sözünü ettiği “yüzleşmeyi” sağlayarak “açılım” sürecini başlattı ama küresel güçlerin Türkiye'yi zayıflatmak ve kamu kaynaklarını bu alanda harcamalarını isteyen güçlerin engellemeleriyle bu gerçekleşememişti.
Kılıçdaroğlu'nun bugün “yapılmalı” dediği her şey yapılmaya çalışıldı ama kendi halkına değil küresel ağababalarına hizmetle görevli HDP ve onun dağ teşkilatı PKK'ya ABD, Almanya, İngiltere ve daha birçok ülkeden gelen talimat, binlerce tır silah ve trilyonlarca para buna engel oldu.
Yarın Kılıçdaroğlu da Ak Parti gibi bir hamle yapsa eminiz ki onun da başına aynısı gelecek ve çalışmalar akamete uğrayacak.
Kılıçdaroğlu'na söylemememiz şu ki, iktidar olma uğruna bugün iki tarafı da idare eden bir duruş ve esnek söylem sergilesen de yarın, federatif yapı gündeme geldiğinde milli bir duruş sergilemeye kalktığın an (bu konuda sana güvenmek gibi bir his taşıyoruz) senin de akıbetin farklı olmayacaktır.
Bu gerçekleri görüp ona göre konuşmak ve yarınlarda olabileceklere karşı temkinli olmak gerek. Her şey iktidar olmak değil. Önemli olan iktidara gelmek ve ülkeye her konuda hizmet etmek ve vatanı kutsal bilip gereğini yapmaktır.