KARNE ZEKÂ DEĞİL ÇALIŞKANLIK GÖSTERGESİDİR
Milyonlarca ilköğretim ve ortaöğretim öğrencisi karne heyecanı yaşadı
Milyonlarca ilköğretim ve ortaöğretim öğrencisi karne heyecanı yaşadı. Bazı öğrenciler tatile, aldıkları başarılı karnenin mutluluğu ile girerken bazı öğrenciler ise karnelerindeki zayıf notların burukluğu ile girdi. Tüm karne dönemlerinde gündeme gelen Aile-öğrenci iletişimi konusunu değerlendiren Psikiyatri Uzmanı Dr. Kemal Barım ailelere uyarılarda bulunarak, ' Karne notları ile çocuğun zek durumu arasında doğrudan bir bağlantı bulunmamaktadır. Zeka problem çözebilme kabiliyetidir. Ancak eğitim sistemiz problem çözümünden ziyade ezber odaklı dersler içermektedir. Bu nedenle öğrencilerin karnesinde görülen notlar zekayla değil çalışkanlıkla doğrudan ilgilidir. Öğrencinin zeka durumu tabi ki başarıyı etkileyen önemli bir faktördür. Ancak not sistemi zeka değil çalışkanlık ölçen bir sistemdir. Karne notları zayıf olup da oldukça zeki olan çok sayıda öğrenci vardır. Örneğin; Elektriği icat eden Thomas Edison zeka geriliği sebebiyle okuldan uzaklaştırılmasına rağmen oldukça başarılı bir bilim adamı olmuştur. Bu durumda ailelerin çocuklarını karne notlarına göre yargılaması yanlıştır. Karneler öğrencinin çalışkanlık performansını göstermektedir' ifadelerini kullandı.
Karne Notlarında Ailenin Payı Büyük
Ailenin yaklaşımının öğrencinin eğitimdeki başarısını önemli ölçüde etkilediğini belirten Barım, ' Öncelikle ailenin eğitim seviyesi ve maddi durumu oldukça önemlidir. Eğitimli ailelerin çocuklarıyla daha sağlıklı iletişim kurduklarını söylemek mümkündür. Ayrıca ailenin maddi durumunun kötü olması çocuğu da etkilemektedir. Aile maddi geçim kaygısına kapılırken çocukla pek ilgilenememektedir. Çocuk da maddi yetersizlikler içinde eğitim bilincinden uzaklaşmaktadır. Çocuğun eğitim performansı aile tarafından teşvik edilmelidir. Çocuğun eğitim süreçleri aile bireyleri tarafından takip edilmelidir. Aile çocuğun problemleriyle yakından ilgilenmeli ve mümkün olduğunca yapıcı, onarıcı davranmalıdır. Aile şiddetten uzak durmalı ve konuşma yoluna yönelmelidir. Çocuğu ezberci mantıktan uzak tutarak yaratıcılığını beslemelidir. Aile bireyleri çocuk için hayat öğretmeni olmalı ve atacağı adımlarda yanında olmalıdır. Ancak bu saydıklarımı yapabilmek için ailenin bilinç ve eğitim seviyesinin yüksek olması ve maddi sıkıntı içinde bulunmaması gerekir' dedi.
Elazığlı Aileler Bilinçli Değil
Elazığlı ailelerin eğitim seviyesi ve maddi durumunun yeterli düzeyde olmadığını ifade eden Barım, ' Elazığ'da yaşayan insanların çoğu memur ya da tarımla uğraşan çiftçilerdir. Bu insanların maddi olanakları çok yüksek değildir. Bu nedenle çocuklarının güzel ve verimli ortamlarda eğitim görmesini beklememek gerekir. Çünkü maddiyat eğitim için gerekli koşulların önemli bir kısmını sağlamaktadır. Ancak maddiyatın da ötesinde aile bilincinden bahsetmek gerekir. Bu bilinç eğitimle kazanılmaktadır. Elazığlı ailelerin çoğunda bu bilinçten söz etmek mümkün değildir. Çoğu aile çocuğunun okuluna kayıt anında uğrayı, diploma alımına kadar bir daha uğramamaktadır. Veli toplantılarına katılım sağlamamaktadır. Çocuğun eğitim hayatına uzak kalmak, cebine para koyup okula göndermekle görevler tamamlanmaz. Ailenin sunduğu güzel eğitim ortamı ve olanağıyla birlikte yönlendirici vasfını da ortaya koyması gerekir' diye konuştu.
Karnesi Başarısız Olan Öğrencilerin Tatili Zehir Edilmemeli
Karne notları başarısız olan öğrencilere karşı hassas davranılması gerektiğini vurgulayan Barım kendi hayatından örnek vererek, ' İlkokula giderken Takdir belgesi almıştım. Kız kardeşimin ise neredeyse tüm dersleri zayıftı. İşçi olan babam o günün karne olması vesilesiyle bize hediye etmek için eve cebinde çikolatayla gelmişti. Kardeşime karnesini sorup 9 zayıf notu olduğunu öğrendi ve ona tek tek sayarak 9 çikolata verip öptü. Benim Takdir aldığımı öğrendiğinde ise 'sana çikolata yok o zaman' dedi ve vermedi. İşte mesele budur aslında. Çocuklara şiddet göstermek, bağırıp çağırmak, tatil boyunca ders çalışmak zorunda bırakmak yanlıştır. Çocuğun psikolojisini olumsuz etkiler. Çocuğun eğitime olan bakışını değiştirir. Karnedeki kötü not çocuğun ileride başarılı olamayacağı anlamına gelmez. Aile böyle bir durumda çocukla konuşup onu ilerisi için cesaretlendirmeli, yol gösterici olmalıdır. Ders çalışmaya teşvik etmelidir. Ancak tatilini zehir etmek yanlıştır. Çocuk tatilini doyunca yaşamalıdır. Cezalandırma yöntemi çocuğun eğiti hayatı açısından tehlikelidir. Mümkün olduğunca yapıcı davranışlarda bulunulmalıdır' dedi.
Öğrenciler Yarış Atı gibi Yetiştirilmemeli
Başarısız olan öğrenciler kadar başarılı öğrenciler konusunda da dikkatli davranılması gerektiğine değinen Barım, ' Aileler çocukların başarısı üzerinden prim yapmaya çalışır gibi onu yarış atı olmaya zorlamaktadır. Çocuk bir robot gibi sadece ders ve ezber üzerine yoğunlaşıp sosyal hayattan ve eğitimin asıl değerlerinden uzaklaşmaktadır. Karnesi başarılı olan öğrencilerin aşırı derecede şımartılmaması ve ödüllendirmenin makul ölçülerde yapılması gerekmektedir. Öğrenciden her zaman daha fazlası beklenmemeli ve üzerinde başarı baskısı hissetmesine neden olacak davranışlardan kaçınılmalıdır. Çocuklar hayatı yaşamalıdır. Eğitimin onu geliştirecek ve hayatını güzelleştirecek bir nimet olduğunun farkına varmalıdır. Burada ailelerin oldukça dikkatli olması gerekmektedir. Çocuklarına yol gösterici olsunlar. Onlara en kötü ve başarısız anlarında destek versinler. Toplum için yararlı bireyler düzgün ailelerde yetişir. Unutulmamalıdır ki aile çocuğun yetişeceği verimli torak gibidir. Eğitim bu toprağa dökülecek sudur' ifadelerini kullandı.
Karne Notlarında Ailenin Payı Büyük
Ailenin yaklaşımının öğrencinin eğitimdeki başarısını önemli ölçüde etkilediğini belirten Barım, ' Öncelikle ailenin eğitim seviyesi ve maddi durumu oldukça önemlidir. Eğitimli ailelerin çocuklarıyla daha sağlıklı iletişim kurduklarını söylemek mümkündür. Ayrıca ailenin maddi durumunun kötü olması çocuğu da etkilemektedir. Aile maddi geçim kaygısına kapılırken çocukla pek ilgilenememektedir. Çocuk da maddi yetersizlikler içinde eğitim bilincinden uzaklaşmaktadır. Çocuğun eğitim performansı aile tarafından teşvik edilmelidir. Çocuğun eğitim süreçleri aile bireyleri tarafından takip edilmelidir. Aile çocuğun problemleriyle yakından ilgilenmeli ve mümkün olduğunca yapıcı, onarıcı davranmalıdır. Aile şiddetten uzak durmalı ve konuşma yoluna yönelmelidir. Çocuğu ezberci mantıktan uzak tutarak yaratıcılığını beslemelidir. Aile bireyleri çocuk için hayat öğretmeni olmalı ve atacağı adımlarda yanında olmalıdır. Ancak bu saydıklarımı yapabilmek için ailenin bilinç ve eğitim seviyesinin yüksek olması ve maddi sıkıntı içinde bulunmaması gerekir' dedi.
Elazığlı Aileler Bilinçli Değil
Elazığlı ailelerin eğitim seviyesi ve maddi durumunun yeterli düzeyde olmadığını ifade eden Barım, ' Elazığ'da yaşayan insanların çoğu memur ya da tarımla uğraşan çiftçilerdir. Bu insanların maddi olanakları çok yüksek değildir. Bu nedenle çocuklarının güzel ve verimli ortamlarda eğitim görmesini beklememek gerekir. Çünkü maddiyat eğitim için gerekli koşulların önemli bir kısmını sağlamaktadır. Ancak maddiyatın da ötesinde aile bilincinden bahsetmek gerekir. Bu bilinç eğitimle kazanılmaktadır. Elazığlı ailelerin çoğunda bu bilinçten söz etmek mümkün değildir. Çoğu aile çocuğunun okuluna kayıt anında uğrayı, diploma alımına kadar bir daha uğramamaktadır. Veli toplantılarına katılım sağlamamaktadır. Çocuğun eğitim hayatına uzak kalmak, cebine para koyup okula göndermekle görevler tamamlanmaz. Ailenin sunduğu güzel eğitim ortamı ve olanağıyla birlikte yönlendirici vasfını da ortaya koyması gerekir' diye konuştu.
Karnesi Başarısız Olan Öğrencilerin Tatili Zehir Edilmemeli
Karne notları başarısız olan öğrencilere karşı hassas davranılması gerektiğini vurgulayan Barım kendi hayatından örnek vererek, ' İlkokula giderken Takdir belgesi almıştım. Kız kardeşimin ise neredeyse tüm dersleri zayıftı. İşçi olan babam o günün karne olması vesilesiyle bize hediye etmek için eve cebinde çikolatayla gelmişti. Kardeşime karnesini sorup 9 zayıf notu olduğunu öğrendi ve ona tek tek sayarak 9 çikolata verip öptü. Benim Takdir aldığımı öğrendiğinde ise 'sana çikolata yok o zaman' dedi ve vermedi. İşte mesele budur aslında. Çocuklara şiddet göstermek, bağırıp çağırmak, tatil boyunca ders çalışmak zorunda bırakmak yanlıştır. Çocuğun psikolojisini olumsuz etkiler. Çocuğun eğitime olan bakışını değiştirir. Karnedeki kötü not çocuğun ileride başarılı olamayacağı anlamına gelmez. Aile böyle bir durumda çocukla konuşup onu ilerisi için cesaretlendirmeli, yol gösterici olmalıdır. Ders çalışmaya teşvik etmelidir. Ancak tatilini zehir etmek yanlıştır. Çocuk tatilini doyunca yaşamalıdır. Cezalandırma yöntemi çocuğun eğiti hayatı açısından tehlikelidir. Mümkün olduğunca yapıcı davranışlarda bulunulmalıdır' dedi.
Öğrenciler Yarış Atı gibi Yetiştirilmemeli
Başarısız olan öğrenciler kadar başarılı öğrenciler konusunda da dikkatli davranılması gerektiğine değinen Barım, ' Aileler çocukların başarısı üzerinden prim yapmaya çalışır gibi onu yarış atı olmaya zorlamaktadır. Çocuk bir robot gibi sadece ders ve ezber üzerine yoğunlaşıp sosyal hayattan ve eğitimin asıl değerlerinden uzaklaşmaktadır. Karnesi başarılı olan öğrencilerin aşırı derecede şımartılmaması ve ödüllendirmenin makul ölçülerde yapılması gerekmektedir. Öğrenciden her zaman daha fazlası beklenmemeli ve üzerinde başarı baskısı hissetmesine neden olacak davranışlardan kaçınılmalıdır. Çocuklar hayatı yaşamalıdır. Eğitimin onu geliştirecek ve hayatını güzelleştirecek bir nimet olduğunun farkına varmalıdır. Burada ailelerin oldukça dikkatli olması gerekmektedir. Çocuklarına yol gösterici olsunlar. Onlara en kötü ve başarısız anlarında destek versinler. Toplum için yararlı bireyler düzgün ailelerde yetişir. Unutulmamalıdır ki aile çocuğun yetişeceği verimli torak gibidir. Eğitim bu toprağa dökülecek sudur' ifadelerini kullandı.