İnsan Hakları Anlamını Yitirmiştir !
Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Elazığ 1 No'lu Şube Başkanı İbrahim BAHŞİ 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle bir basın açıklaması yaparak , İsla
Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Elazığ 1 No'lu Şube Başkanı İbrahim BAHŞİ 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle bir basın açıklaması yaparak , İslam coğrafyasında yaşanan katliamlara sessiz kalan Batılı Devletleri kınadı.
BAHŞİ yaptığı açıklamada “ 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nün kabulünün 68. yıl dönümünde, insan ve hak kavramının alabildiğine ayrı düştüğüne tanıklık ediyoruz. İnsanla doğrudan ilgili olması sebebiyle önemsenmesi gereken bugünler, anlamını yitirmiş, mazlumdan yana olması, masumu koruması gereken uluslararası yapıların, emperyalist güçlerin tehdidi ve tahakkümü altında, hakkın haykırıldığı değil, haksızlıkların perdelendiği ekran koruyuculara dönüşmüştür. Hemen hemen bütün insani değerlerin tahrip edildiği bu çağda, sözel güzellemeler önemini kaybetmiş; daha düne kadar medeniyetlerin beşiği olmuş, başkentlik yapmış, insanların tüm farklılıklarına rağmen bir arada yaşadığı bölgeler açık can pazarı haline getirilmiştir. Acı ve zulümler, dün Felluce'de, bugün Halep'te olduğu gibi, hep Müslümanların meskeni olan coğrafyalarda yaşanmaktadır. Dünyanın öteki yüzü bugünler için hazırladığı nümayişçi müsamereler eşliğinde maskesini takarak riyakâr cümleler kurmakta, her riyakâr cümle kurulduğunda masum bir insan daha maalesef can vermektedir” dedi.
Hümanist kaygı ve amaçlarla bile olsa, daha iyi bir aşamada, insan haklarının evrensel değer ve ilke olarak egemen olması beklenirken, insana yönelik haksızlıkların evrensel bir boyut kazandığını dile getiren BAHŞİ “ Birleşmiş Milletler, hakları gasbeden, ötekileştirdiği insanları her türlü zulme maruz bırakan, toplu sürgün ve iltica hareketlerine yol açan, insanları bu trajediye mahkûm olmaya zorlayan, onları çıkışsız, çözümsüz bırakan devletlerin evrensel cürümlerini engellemekte aciz ve yetersiz kalmıştır. Daha da kötüsü, BM, doğrudan hak gasbetmenin yasal mekanizmasına dönüşmüş durumdadır. Özellikle İslâm coğrafyasındaki işgal ve soykırımlara zemin hazırlamış, çoğu katliam ve soykırım bizzat bu örgütün gözetiminde yapılmıştır. 1995 Temmuzu'nda Srebrenitsa'da gördüğümüz vahşete benzer soykırımların bugün Suriye'de, Irak'ta ve Myanmar'da yapılıyor olması, BM ve bu konuda sorumluluğunun gereğini yapmayan diğer devletler, sivil toplum kuruluşları adına utanç vericidir.Gelinen noktada atılması gereken iki adım bulunmaktadır. Yaşanan acıların bir daha tekrar etmemesi, huzurlu, saygılı, hoşgörüye dayalı bir hayat kurma adına Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 10 Aralık 1948 tarih ve 217A sayılı kararı ile kabul edilen ‘İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin yayımlanmasıyla kutlanmaya başlanan ‘10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, ya mağdurların mahrumiyetinin giderildiği, mazlumların çığlığının duyulduğu aracı günler haline getirilmeli ya da bu anlamsız müsamereye son verilmelidir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, ırk, dil, din, sınıf gibi, hiçbir ayrım gözetmeksizin, devredilmez, vazgeçilmez temel insan haklarını, korunması ve yaşatılması zorunlu medeniyet değerleri olarak telakki ediyor, bütün haklarıyla insana saygılı bir medeniyet ikliminde insanlığın tekrar soluklanmasını diliyoruz. Halep başta olmak üzere, dünyanın birçok yerinde, tahammül ve dayanma sınırlarını aşacak ölçüde ve sistemli olarak sürdürülen mezalimi, terörün her çeşidini, onları destekleyip cesaretlendirenleri lanetliyor; sorumlu herkesin, her kurumun, her devletin etkin çözümleri ivedilikle hayata geçirmesini bekliyoruz. Kimden gelirse gelsin, haksızlıklara karşı sesimizi yükseltmeye, dün olduğu gibi, bugün de, yarın da hakkın ve haklının yanında olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
BAHŞİ yaptığı açıklamada “ 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nün kabulünün 68. yıl dönümünde, insan ve hak kavramının alabildiğine ayrı düştüğüne tanıklık ediyoruz. İnsanla doğrudan ilgili olması sebebiyle önemsenmesi gereken bugünler, anlamını yitirmiş, mazlumdan yana olması, masumu koruması gereken uluslararası yapıların, emperyalist güçlerin tehdidi ve tahakkümü altında, hakkın haykırıldığı değil, haksızlıkların perdelendiği ekran koruyuculara dönüşmüştür. Hemen hemen bütün insani değerlerin tahrip edildiği bu çağda, sözel güzellemeler önemini kaybetmiş; daha düne kadar medeniyetlerin beşiği olmuş, başkentlik yapmış, insanların tüm farklılıklarına rağmen bir arada yaşadığı bölgeler açık can pazarı haline getirilmiştir. Acı ve zulümler, dün Felluce'de, bugün Halep'te olduğu gibi, hep Müslümanların meskeni olan coğrafyalarda yaşanmaktadır. Dünyanın öteki yüzü bugünler için hazırladığı nümayişçi müsamereler eşliğinde maskesini takarak riyakâr cümleler kurmakta, her riyakâr cümle kurulduğunda masum bir insan daha maalesef can vermektedir” dedi.
Hümanist kaygı ve amaçlarla bile olsa, daha iyi bir aşamada, insan haklarının evrensel değer ve ilke olarak egemen olması beklenirken, insana yönelik haksızlıkların evrensel bir boyut kazandığını dile getiren BAHŞİ “ Birleşmiş Milletler, hakları gasbeden, ötekileştirdiği insanları her türlü zulme maruz bırakan, toplu sürgün ve iltica hareketlerine yol açan, insanları bu trajediye mahkûm olmaya zorlayan, onları çıkışsız, çözümsüz bırakan devletlerin evrensel cürümlerini engellemekte aciz ve yetersiz kalmıştır. Daha da kötüsü, BM, doğrudan hak gasbetmenin yasal mekanizmasına dönüşmüş durumdadır. Özellikle İslâm coğrafyasındaki işgal ve soykırımlara zemin hazırlamış, çoğu katliam ve soykırım bizzat bu örgütün gözetiminde yapılmıştır. 1995 Temmuzu'nda Srebrenitsa'da gördüğümüz vahşete benzer soykırımların bugün Suriye'de, Irak'ta ve Myanmar'da yapılıyor olması, BM ve bu konuda sorumluluğunun gereğini yapmayan diğer devletler, sivil toplum kuruluşları adına utanç vericidir.Gelinen noktada atılması gereken iki adım bulunmaktadır. Yaşanan acıların bir daha tekrar etmemesi, huzurlu, saygılı, hoşgörüye dayalı bir hayat kurma adına Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 10 Aralık 1948 tarih ve 217A sayılı kararı ile kabul edilen ‘İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin yayımlanmasıyla kutlanmaya başlanan ‘10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, ya mağdurların mahrumiyetinin giderildiği, mazlumların çığlığının duyulduğu aracı günler haline getirilmeli ya da bu anlamsız müsamereye son verilmelidir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, ırk, dil, din, sınıf gibi, hiçbir ayrım gözetmeksizin, devredilmez, vazgeçilmez temel insan haklarını, korunması ve yaşatılması zorunlu medeniyet değerleri olarak telakki ediyor, bütün haklarıyla insana saygılı bir medeniyet ikliminde insanlığın tekrar soluklanmasını diliyoruz. Halep başta olmak üzere, dünyanın birçok yerinde, tahammül ve dayanma sınırlarını aşacak ölçüde ve sistemli olarak sürdürülen mezalimi, terörün her çeşidini, onları destekleyip cesaretlendirenleri lanetliyor; sorumlu herkesin, her kurumun, her devletin etkin çözümleri ivedilikle hayata geçirmesini bekliyoruz. Kimden gelirse gelsin, haksızlıklara karşı sesimizi yükseltmeye, dün olduğu gibi, bugün de, yarın da hakkın ve haklının yanında olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.