İNSAN DENEN VARLIK

Geçtiğimiz günlerde iki görsel yapıtı izleme fırsatım oldu

TAKİP ET
Geçtiğimiz günlerde iki görsel yapıtı izleme fırsatım oldu.

İlki bir sinema gösterisiydi. 89. Oscar ödüllerinde en iyi film ödülünü alan 'Moonligt' (Ay Işığı) filmi… Özgürlükler ülkesi diye bilinen Amerika'da, kadınsı duyguları baskın olan siyahi bir erkek çocuğun toplum nezdinde yaşadığı sıkıntıları işleyen bir film…

İkincisi ise 'Sessizliğin İçinden' adlı bir tiyatro gösterisiydi. İşitme engelli insanlara dudak okumayı öğreten bir eğitim kuruluşunda geçen olayları anlatan ve büyük bir bölümünün işaret diliyle sahnelendiği bir gösteri…

İnsan denen varlığın biyopsikolojik yapısını gözler önüne seren iki dramatik yapıt…

*****

Fizyologlar ile psikologların ortak kanaatleridir….

Bu bilim insanları, 'Bilimsel açıdan insan hakkında bildiklerimiz, buz dağının görünen kısmından ibarettir…' derler. Ve bilinenler noktasında temel anlamda ilginç tespitlerde bulunurlar.

Mesela, bir kadınla bir erkek arasındaki farkın niceliksel olduğundan bahsederler… 'Bir kadının yüzde altmışı kadındır, yüzde kırkı erkektir ya da yüzde elli biri kadındır, yüzde kırk dokuzu da erkek…' derler. Ve aynı durumun erkekler için de geçerli olduğunu söylerler.

Erkek çocuğun babanın bir kopyası olmadığını, kız çocuğunun da annenin bir kopyası olmadığını, her iki cinsiyetin buluşma noktası olduğunu dile getirirler… İnsanın biseksüel bir varlık olduğunu, bu yüzden bazı anlarda bir kadının bir kadından daha erkeksi, bir erkeğin de son derece kadınsı davrandığını, bu davranışların bir yüzde meselesi olduğunu ifade ederler, anne ve babanın katkısıyla oluşmuş bir varlık için…  

                                                                *****

Toplumun kalıplaşmış değerlendirmesine göre erkek erkektir. Erkek gibi olmalı, erkek gibi davranmalıdır… Kadın ise yalnızca kadın gibi…

Şayet erkek ağlamaya ve gözyaşı dökmeye başlarsa insanlar ona 'Bir kadın gibi ağlama, hanım evladı olma!' diye tepki gösterirler. Oysa bir erkeğin gözyaşı dökmesi istenilmemiş olsaydı, yaratılışta gözyaşı bezleri olmazdı.

Bir kadın ise bir erkek gibi hırs yaptığında ya da saldırgan olduğunda, çoğunluk onun hormonlarında bir bozukluk vardır diye düşünür. O artık bir 'Erkek Fatma' dır, onların gözünde…

Özellikle psikologlar bu ayrımları doğal bir ayrım olarak görmezler. Onlara göre bu ayrımlar toplumsaldır. Öteden beri süregelmiş derinliği olmayan sığ düşüncelerdir. Kalıplaşmış alışkanlıklardır. Ve şöyle bir uyarıda bulunurlar insanlara…

'Her iki ruhsal iklim de senindir; bu nedenle şizofren falan olduğunu sakın aklına getirme.'

                                                              *****

'Dilsiz olduğumu sakın aklına getirme!' diye ifade etti işaret diliyle… 'Ben sadece işitme engelli biriyim. Ve yalnızca konuşmak istemiyorum. Hepsi bu. Beni kendinize benzetmek istiyorsunuz… Bunu da kendi rahatlığınız için yapıyorsunuz. Beni kendi dünyanıza dahil edeceğinize siz benim dünyama dahil olsanıza!' diyerek dudak okuma hususundaki tepkisini ifade etti.

'Sessizliğin İçinden' gelen bir haykırıştı bu...

                                                               *****

Çocukluğunun en mutlu günlerinin düşlerini kuruyordu sık sık… 'Ay Işığı' nda kumsalda uzandığı, denize girdiği, dalga sesleri eşliğinde…

Bir de çocukken zorba arkadaşlarından korkup kaçtığı ve saklandığı yerden kendisini kurtaran uyuşturucu satıcısı Juan'a sorduğu soru…

 'Juan, ibne ne demek?'

'Gey olan insanları aşağılamak ve toplumdan dışlamak için bazı kötü niyetli insanlar tarafından kullanılan yakışıksız bir söz… Sakın ha! bu sözü sana söylemelerine asla müsaade etme!'

                                                             *****

'Sakın ha! insanları kategorize edip dışlama!' dedi Sakdigerı Mustafa.

'Derinlemesine bakarsan, o zaman tüm ayrımcılığın sadece insanların bir şeyleri anlamak ve anlamlandırmak adına yaptığı bir sınıflama olduğunu anlarsın. Yoksa her şey bir bütünün hatta birbirinin parçasıdır. Tüm ayrıştırmalar sahtedir.' diye devam etti…

'Hele ağaçta asılı şu elmaya bak! onun senin dışında olduğunu sanisin del mi? Şimdi sen onu koparıp yesen, hazmetsen… o senin kanın kemiğin, iliğin haline gelir. O senin rüyalarına dönüşür, senin şiirine… Senin resmine… Artık dışında değil, bir parçan haline gelir... Sonra günü gelir ölürsün ve toprak senin bedenini gübre olarak kullanır ve yine elma ağacında bir elma doğar. Sen elma olursun.' dedi, sözünü noktaladı…İçten içe keyifle gülümsedi durdu bir süre…

                                                         *****

Bilim insanları, 'Bilimsel açıdan insan hakkında bildiklerimiz, buz dağının görünen kısmından ibarettir…' derler. 

Bakmadan Geçme