İKİRCİLİKLİ EYLEMLER

TAKİP ET
Elazığ'da tüm dengeleri değiştiren depremin üzerinden 10 ay geçti. Dile kolay şehirde açılan yaraların sarılması iyileşmesi süreci hali hazırda hala devam ediyor. Fakat dokuz aydır konteyner kentlere yerleştirilen vatandaşların çilesi bitmedi bitmiyor. Bir dokunup bin ah işitiyoruz. 

O kadar haklılar ki boynumuz eğik dinleyebiliyoruz yalnızca. Deprem zor bir afet kabul ediyoruz. Koordinasyon, organizasyon zaman gerektiren şeyler bunun da farkındayız ama  lakin on ay sonunda çerçevede çizilen ya da kadrajlara alınan göstermelik iki fotoğrafın dışında bir yol alınmamış olması, bu kadarı da fazla dedirtiyor vicdanlara... Bu kadarı da düpedüz vizyonsuzluk, iş bilmemezlik  ve belki umursamazlık dedirtiyor yüreklere..

Hayatlarını 25 metrekareye sığdıranların o alanlara neler sığdırabildiğini varın sizler düşünün. Bize ulaşan bilgiler doğrultusunda sorunun çözümüne katkı sunacak yetkililere yardımcı olalım istedik bu yazımızda.

Çocuğu olan herkesin en büyük endişesi onların gelecek inşasıdır. Ve eğitim ile ancak bir yerlere varıldığından kimsenin bir şüphesi de yoktur.

Şehrimizde önce deprem sonrasında da pandemi dolayısıyla neredeyse bir yıldır eğitim hayatı felç oldu. Hele de konteyner kentte kalan öğrenciler için durum çok daha vahim sonuçlar doğurdu.

 Gelecek hayalleri kuran nice ders başarısı yüksek öğrencimiz,  yirmi beş metrekareye ders çalışmayı sığdıramıyor mesela. Sığmıyor onun gelecek tasavvurları bu mekanik ve hem maddi hem de manevi soğukluk saçan  mekana..

 Yetkililer de bunu düşünecek olmuşlar ki konteyner kentlere tam teçhizatlı kütüphaneler kurmuşlar fakat maalesef çocuklar gidip oralarda ders çalışamıyor.  Çünkü kapılar kapalı!.. Madem kuruldu o kütüphaneler kapılar neden kapalı!  Pandemi gerekçesini öne sürüyorlar da bu insanların başka imkanları ve alternatifleri mi var ki onu kullansınlar…

Lutfedilen imknlar, sunulduğu ifade ve iddia edilen hizmetler, sadece  kadrajlara fotoğraf olsun, düzenli ve temiz kalsın diye  kilitli bekletiliyor.

Bu insanlara yazıktır günahtır. Birilerinin yükü hafifleyecek diye başka insanların hayatları böyle engellemeler ile sekteye uğratılıyor..  Vebaldir vebal!

Kangrene dönüşen eğitim sorununa yok mu çözümlerimiz?  Yüz yüze eğitime zaten ara verildi. Konteyner kent yakınlarındaki okullar ya da uygun kamu ya da özel mülkler bu amaç için kullanılamaz mı? Okul kütüphanelerini bari hiç olmazsa konteyner kentlerde kalan çocuklar,ders çalışacakları ortamlara kavuşmuş olsunlar. Artık bahanelere sığınmayı bırakıp makamlarını icraat ve marifetle donatan ehiller görelim. Bu şehirden ahlar yükselmesin gayrı semaya...

Verin artık konteyner kentlere wifi sistemlerini, ulaştırın o çocuklara tabletlerini, bilgisayarlarını, kaynak ders kitaplarını... Dindirin gözyaşlarını anaların. Çiçek gibi gençlerin kırmayın ümit dallarını. Son bulsun gayrı ikircilik ve salt reklam kokan hareketler…

Bakmadan Geçme