İKİNCİ MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ
Bilindiği gibi Osmanlı devleti 1918 yılında Mondros antlaşmasıyla I
Bilindiği gibi Osmanlı devleti 1918 yılında Mondros antlaşmasıyla I. Dünya savaşından yenik çıkınca itilaf devletleri olan İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan gibi ülkeler hızla Osmanlı topraklarını işgal faaliyetlerine giriştiler. Millet de kısa bir süre içerisinde organize olarak bu ülkelerin ki sadece bu ülkelerin değil tabi deyim yerindeyse yedi düvelin işgaline karşı bir mücadele içerisine girdi. Mücadele neticesinde yurdumuz işgalden kurtuldu ve yeni bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu. Tabi dilimiz söyledi kalemimiz de bir çırpıda yazdı. Ancak Milli Mücadele yıllarının öyle kolay geçen yıllar olmadığını, o yılları tarih kitaplarından okuyarak ya da bizzat yaşayan gazilerimizden zaman zaman dinleyerek anlamaya çalıştık. Çok acılar çekildiğini, çok sıkıntılar yaşandığını öğrendik. Yani Milli Mücadelenin milletimizin yeniden dirilişi olduğunu öğrendik.
Bu konuya nereden ve neden girdik? Şu sıralar yeni bir Milli Mücadele dönemine girmek üzereyiz de onun için girdik. Milletimiz elbette duyarlı. 15 Temmuz darbe girişimine karşı dik duruşuyla bunu çok açık bir şekilde dünya aleme gösterdi. Elbette Amerika'nın Avrupa'nın tehditlerine pabuç bırakmayacaktır. Fakat ülkemizin ciddi bir tehdit altında olduğunun farkında olmamız gerekir. Bu defa hem içeriden hem de dışarıdan . Şu anda başta Amerika olmak üzere neredeyse tüm Avrupa ülkeleri ülkemize adeta savaş ilan etmiş durumdalar. Bu güne kadar bu durumu soğuk savaş zemininde yürüttüler belki, fakat önümüzdeki yıllarda bir sıcak savaş ihtimalini yabana atmamak gerektiğini acizane ifade etmek isteriz. İçeriden de Fetö terör örgütünün ekonomiyi çökertmek için faiz ve dolar lobileriyle nasıl cansiparane çalıştıklarını dikkate alırsak önümüzde kolay yılların olacağını söylemek zor.
Amerika'nın ve Avrupa'nın son yıllarda yaptıklarına, uyguladıklarına bakarsak söylediklerimizde ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkacaktır. Son birkaç yıldır Amerika, özellikle bu bölgede ileri derecede müttefiki olan Türkiye üzerine entrika üstüne entrika geliştirdi. Önce Suriye konusunda Türkiyeyi arkasından hançerledi. Arkasından İran ile el altından anlaşarak Türkiyeyi geri plana itti. Daha sonra bölgedeki tüm terör örgütleriyle anlaşarak Türkiye'ye karşı bir terör bloku oluşturdu. Öte yandan Avrupa hem ülkemizin baş belası terör örgütlerine kucak açmakta hem de ülkemizi ekonomik olarak sıkıştırmaya çalışmaktadır. İşte hepimizin bildiği meşhur terör eylemlerinin faillerini Avrupa ülkelerinin nasıl bağrına bastığı apaçık ortadadır.
Ülkemizin özellikle son on yıldır gelişmesini hazmedemeyen Batı, bölünmemek için ülkemizi siyasi ve ekonomik olarak sıkıştırıp kendisiyle uzlaşmaya razı etmeye çalışmaktadır. Türkiyeyi yine kendisine köle olacak zemine çekmeye çalışmaktadır. Bütün bunlara bakarak Türkiye; artık Amerikasız, Avrupasız politikalar geliştirmelidir. Bölgedeki diğer ülkelerle stratejik ortaklıklara girişmeli ve bu bölgede milli, derin politikalar geliştirmelidir. Türkiye'nin menfaatlerini daha ön planda tutmalıdır. Bu menfaatler Esed ile yürümeyi gerektiriyorsa Esed ile yola devam etmelidir. Elbette zulümden yana tavır alınmasından yana değiliz. Ancak sonuca gitmek için gerekirse taktiksel manevralarla Esed ile bile yakınlaşılmalıdır.
Sadede gelecek olursak öyle anlaşılıyor ki önümüzdeki yıllarda hatta aylarda ikinci bir Milli Mücadeleye ihtiyaç duyabiliriz. Ortadoğu yangın yerine dönmüşken ülkemiz ile Batı arasında yeni bir sıcak savaş yaşayabiliriz. Bu savaştan büyük oranda Allah'ın da yardımıyla biz galip geliriz. Ancak Milli Mücadele dönemi kadar olmasa da millet olarak çok ciddi sıkıntılara hazırlıklı olmalıyız.
Bu konuya nereden ve neden girdik? Şu sıralar yeni bir Milli Mücadele dönemine girmek üzereyiz de onun için girdik. Milletimiz elbette duyarlı. 15 Temmuz darbe girişimine karşı dik duruşuyla bunu çok açık bir şekilde dünya aleme gösterdi. Elbette Amerika'nın Avrupa'nın tehditlerine pabuç bırakmayacaktır. Fakat ülkemizin ciddi bir tehdit altında olduğunun farkında olmamız gerekir. Bu defa hem içeriden hem de dışarıdan . Şu anda başta Amerika olmak üzere neredeyse tüm Avrupa ülkeleri ülkemize adeta savaş ilan etmiş durumdalar. Bu güne kadar bu durumu soğuk savaş zemininde yürüttüler belki, fakat önümüzdeki yıllarda bir sıcak savaş ihtimalini yabana atmamak gerektiğini acizane ifade etmek isteriz. İçeriden de Fetö terör örgütünün ekonomiyi çökertmek için faiz ve dolar lobileriyle nasıl cansiparane çalıştıklarını dikkate alırsak önümüzde kolay yılların olacağını söylemek zor.
Amerika'nın ve Avrupa'nın son yıllarda yaptıklarına, uyguladıklarına bakarsak söylediklerimizde ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkacaktır. Son birkaç yıldır Amerika, özellikle bu bölgede ileri derecede müttefiki olan Türkiye üzerine entrika üstüne entrika geliştirdi. Önce Suriye konusunda Türkiyeyi arkasından hançerledi. Arkasından İran ile el altından anlaşarak Türkiyeyi geri plana itti. Daha sonra bölgedeki tüm terör örgütleriyle anlaşarak Türkiye'ye karşı bir terör bloku oluşturdu. Öte yandan Avrupa hem ülkemizin baş belası terör örgütlerine kucak açmakta hem de ülkemizi ekonomik olarak sıkıştırmaya çalışmaktadır. İşte hepimizin bildiği meşhur terör eylemlerinin faillerini Avrupa ülkelerinin nasıl bağrına bastığı apaçık ortadadır.
Ülkemizin özellikle son on yıldır gelişmesini hazmedemeyen Batı, bölünmemek için ülkemizi siyasi ve ekonomik olarak sıkıştırıp kendisiyle uzlaşmaya razı etmeye çalışmaktadır. Türkiyeyi yine kendisine köle olacak zemine çekmeye çalışmaktadır. Bütün bunlara bakarak Türkiye; artık Amerikasız, Avrupasız politikalar geliştirmelidir. Bölgedeki diğer ülkelerle stratejik ortaklıklara girişmeli ve bu bölgede milli, derin politikalar geliştirmelidir. Türkiye'nin menfaatlerini daha ön planda tutmalıdır. Bu menfaatler Esed ile yürümeyi gerektiriyorsa Esed ile yola devam etmelidir. Elbette zulümden yana tavır alınmasından yana değiliz. Ancak sonuca gitmek için gerekirse taktiksel manevralarla Esed ile bile yakınlaşılmalıdır.
Sadede gelecek olursak öyle anlaşılıyor ki önümüzdeki yıllarda hatta aylarda ikinci bir Milli Mücadeleye ihtiyaç duyabiliriz. Ortadoğu yangın yerine dönmüşken ülkemiz ile Batı arasında yeni bir sıcak savaş yaşayabiliriz. Bu savaştan büyük oranda Allah'ın da yardımıyla biz galip geliriz. Ancak Milli Mücadele dönemi kadar olmasa da millet olarak çok ciddi sıkıntılara hazırlıklı olmalıyız.