HATALARDAN DERS ÇIKARMAK
Son bir iki yıldır millet olarak o kadar büyük acılar yaşadık ki, önce 17-25 Aralık yargı darbesi girişimi yaşandı
Son bir iki yıldır millet olarak o kadar büyük acılar yaşadık ki, önce 17-25 Aralık yargı darbesi girişimi yaşandı. Bu girişim neticesinde tutuklanan iş adamları, tutuklanma aşamasına getirilen siyasetçiler oldu. Neredeyse başbakanın elleri kelepçelenerek hapse gönderilecekti. Tam bu badire atlatıldı derken 15 Temmuz darbe kalkışması oldu. Çok şükür bu da atlatıldı.
Şimdi soru şu? Peki artık rahatladık mı? Yeni bir hamle gelir mi? Bu sorulara rahat cevap verebilmemiz için kanaatimce hatalardan ciddi dersler almak gerekir. Ne gibi hatalar yapıldı? Bizler vatandaş olarak her dindarım diyenin arkasından koştuk. Onları araştırmadan, soruşturmadan maddi manevi yardımda bulunduk. Kurban, zekat, fitre gibi bağışlarımızı yaptığımız vakıf, dernek ve diğer kuruluşları, bağışlarımızı ulaştırdı mı diye takip etmedik. Çocuklarımızı dershanelere, okullara, yurtlara gönderirken kimlere emanet ettiğimizi araştırmadık. Çocuklarımıza tercih yaptırılırken müdahale etmedik. Hep birilerine güvendik. Onların dindar görüntüsüne aldandık. Evlere sohbete çağrıldığımızda 'ya burada Kur'an ya da hadis okunmuyor, falancanın kitabı okunuyor. Oysa siz dini sohbet demiştiniz. Kusura bakmayın beni bir daha çağırmayın' diye eleştirip tepki vermedik.
Vatandaş olarak yaptığımız hataların farkına varmamız ve aynı hataları yeniden yapmamamız, din üzerinden ava çıkmış sahte dindarlara karşı uyanık olmamız konusunda daha dikkatli davranmamız gerekiyor. Burası tamam. Gelelim devleti yönetenlerin nasıl yaklaşımlar sergilemeleri gerektiğine.
Öncelikle hükümet ve devletin diğer kurumları fetöcü yapıyı temizledikten sonra bürokrat ve diğer atamalarda oldukça hassas davranmalıdır. Hem kripto fetöcüler tespit edilmeye çalışılmalı hem de yeni devlet yapılanması kapsamında artık cemaat, tarikat ve diğer dini oluşumlara top yekun kapı açılmamalı. Herkesin düşüncesine saygı duyulmalı fakat bir düşüncenin toptan devlette yapılanmasına asla müsaade edilmemeli. Zira bu olduğunda en pratik şekliyle bizden ya da bizden değil yaklaşımı beraberinde gelir. Bürokrasinin ve özellikle de üniversitelerin birçoğunun hali şu anda bu. Üniversitelerde bir zihniyet eğemen olunca hemen ilk uygulama benden ya da benden değil yaklaşımıdır.
Sözün kısası şu: Bundan önce yaşadığımız acıları bir daha yaşamak istemiyorsak hatalardan ders çıkarmalıyız. Hem vatandaş olarak hem de devlet olarak yaptığımız hataların neler olduğunu gözden geçirmeli ve aynı hataları bir daha yapmama kararlılığında olmalıyız. Konfüçyüs'ün bir sözüyle sohbetimizi bitirelim.
Bir insanın akıllı davranması için üç yol vardır: Birincisi, iyi düşünmektir. Bu en soylusudur.
İkincisi, taklit etmektir. Bu en kolayıdır. Üçüncüsü, denemiş olmaktır. Bu en acısıdır.
Şimdi soru şu? Peki artık rahatladık mı? Yeni bir hamle gelir mi? Bu sorulara rahat cevap verebilmemiz için kanaatimce hatalardan ciddi dersler almak gerekir. Ne gibi hatalar yapıldı? Bizler vatandaş olarak her dindarım diyenin arkasından koştuk. Onları araştırmadan, soruşturmadan maddi manevi yardımda bulunduk. Kurban, zekat, fitre gibi bağışlarımızı yaptığımız vakıf, dernek ve diğer kuruluşları, bağışlarımızı ulaştırdı mı diye takip etmedik. Çocuklarımızı dershanelere, okullara, yurtlara gönderirken kimlere emanet ettiğimizi araştırmadık. Çocuklarımıza tercih yaptırılırken müdahale etmedik. Hep birilerine güvendik. Onların dindar görüntüsüne aldandık. Evlere sohbete çağrıldığımızda 'ya burada Kur'an ya da hadis okunmuyor, falancanın kitabı okunuyor. Oysa siz dini sohbet demiştiniz. Kusura bakmayın beni bir daha çağırmayın' diye eleştirip tepki vermedik.
Vatandaş olarak yaptığımız hataların farkına varmamız ve aynı hataları yeniden yapmamamız, din üzerinden ava çıkmış sahte dindarlara karşı uyanık olmamız konusunda daha dikkatli davranmamız gerekiyor. Burası tamam. Gelelim devleti yönetenlerin nasıl yaklaşımlar sergilemeleri gerektiğine.
Öncelikle hükümet ve devletin diğer kurumları fetöcü yapıyı temizledikten sonra bürokrat ve diğer atamalarda oldukça hassas davranmalıdır. Hem kripto fetöcüler tespit edilmeye çalışılmalı hem de yeni devlet yapılanması kapsamında artık cemaat, tarikat ve diğer dini oluşumlara top yekun kapı açılmamalı. Herkesin düşüncesine saygı duyulmalı fakat bir düşüncenin toptan devlette yapılanmasına asla müsaade edilmemeli. Zira bu olduğunda en pratik şekliyle bizden ya da bizden değil yaklaşımı beraberinde gelir. Bürokrasinin ve özellikle de üniversitelerin birçoğunun hali şu anda bu. Üniversitelerde bir zihniyet eğemen olunca hemen ilk uygulama benden ya da benden değil yaklaşımıdır.
Sözün kısası şu: Bundan önce yaşadığımız acıları bir daha yaşamak istemiyorsak hatalardan ders çıkarmalıyız. Hem vatandaş olarak hem de devlet olarak yaptığımız hataların neler olduğunu gözden geçirmeli ve aynı hataları bir daha yapmama kararlılığında olmalıyız. Konfüçyüs'ün bir sözüyle sohbetimizi bitirelim.
Bir insanın akıllı davranması için üç yol vardır: Birincisi, iyi düşünmektir. Bu en soylusudur.
İkincisi, taklit etmektir. Bu en kolayıdır. Üçüncüsü, denemiş olmaktır. Bu en acısıdır.