'HAÇLI ORDUSU'NUN TORUNLARI'

  Aslında duymaya hep alışık olduğumuz ama sürekli kulak ardı ettiğimiz bazı gerçeklerin bizi ne hale getirdiğine bakın! Umursamaz tavırlarımız, 'yok yok olmaz' diyerek

TAKİP ET
  Aslında duymaya hep alışık olduğumuz ama sürekli kulak ardı ettiğimiz bazı gerçeklerin bizi ne hale getirdiğine bakın! Umursamaz tavırlarımız, 'yok yok olmaz' diyerek beynimizin en uzak köşesine sakladığımız korkularımız bugün bizim karşımıza bir duvar gibi dikiliyor. Neden mi bahsediyorum? Kaybettiğimiz değerlerden, yozlaşmaya başlayan dilimizden, sahip çıkmadığımız kültürümüzden bahsediyorum.

  Son elli yılda yaşadığımız bütün sorunların temelini Batı'ya olan sevdamız oluşturmuyor mu? Öyle ki Batı denen illet bunu öyle güzel kullanıyor ki farkında değiliz, daha kötüsü farkında olmadığımızın bile farkında değiliz. Bütün dünyayı küresel bir köy haline getirip tek bir dil ve kültürü dayatanları bir üst başlıkta toplamışlar: 'Popüler Kültür'

  Literatüre bakıldığında sayısız araştırmaya konu olan 'Popüler Kültür' ile ilgili aynı zamanda sayısız makale kaleme alınmış hatta kitabı/kitapları bile yazılmıştır. Ancak ne yazık ki süslü tanımlamalar, toplumun tüm kesimine indirgenemeyen biçim ve içerikler sayesinde hala toplum 'Popüler Kültür' hususunda tam olarak bilinçlendirilememiştir. Durum böyle olunca da sahip olduğumuz en kıymetli hazinemiz yani kültürümüz önü alınmaz bir hızla yozlaşmaya başlamıştır. Herkesin aynı yemeği yediği, aynı tarzda giyindiği, aynı müziği dinlediği bir dünyaya doğru süratle gidiyoruz. Bu ülkede kim böyle bir duruma razı olur ki? Madem öyle neden bütün günümüzü TV başında geçirip kafamızı telefondan kaldırmıyoruz? Bu konuda çok daha detaylı araştırmaların yapılması ve çözüm bulunması şart çünkü asırlardır yaşadığımız bu coğrafya adeta cehenneme dönüşmüş durumda. Bir bakın Bağdat'a Şam'a, Kahire'ye... Dünyaya medeniyetin yayıldığı bu kentler şimdi ne haldeler görün! Size demokrasi getireceğiz diye kirli ayaklarıyla bastıkları topraklarda yıllardır neler yaşandığını görün!

  Şimdi aynı durumu Türkiye'de uygulamak için ne kadar zaafımız varsa kullanmaktan çekinmiyorlar. Bir de utanmadan bize demokrasi dersi vermeye çalışıyorlar. Hatta kendi içimizdeki fitneciler utanmadan sıkılmadan meydanlarda canını ortaya koyanlarla alay edip onlar demokrasinin tanımını bile bilmezler diyorlar. Evet, belki tanımını yapamaz senin gibi ama o gece çıplak elleriyle tanklara, uçaklara direnenler; herkesten daha iyi bilir demokrasinin ne olduğunu. Bizim için demokrasi iradedir. Sahiplenilmiş ve uğrunda çok fazla bedel ödenmiştir. Kimse artık bu insanlara demokrasi dersi vermesin, tutmaz!

  Başarısız olduğumuz her alana bakın; sanata, spora, bilime, sanayiye, terörle mücadeleye... FETÖ/PDY denen bu hain örgütün içimize ne denli kök saldığını görüyoruz. Bunlar akademisyeniyle, mühendisiyle, askeri ve polisiyle bu kadar yerleşmişken başarı beklemekte saçma olur zaten. İşinde başarılı olanı ya da bir gelecek vaat edeni değil de kendine bağlı olanı yerleştirdikleri her alanda hezimete uğradık. Çünkü bunlar devleti ve milleti için değil örgütleri için çalışmışlar yıllardır. Önce içimize işleyen bu virüsten hızlıca kurtulup daha sonra dış politikamıza da bir ayar vermemiz gerekiyor.

  Bir soru soralım önce: İngiliz medyasının bu darbe seviciliği neden? Hiç tereddüt etmeden canlı yayında 'darbecilerin en büyük hatası Recep Tayyip Erdoğan'ı öldürememeleridir' diyecek kadar kin beslemeleri neden?

  Neden mi? Çünkü yıllardır biriktirdikleri intikam duygusu var. Son kale olan Türkiye'yi düşürme arzuları var. Haçlı Ordusu'nun torunlarının ittifak kurduğu içimizdeki hainler var. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan' a bakınca ödleri kopan Avrupa var. Onun dik duruşu sayesinde Türklere vize serbestisi geliyor. 'Biz gidiyoruz' diyerek AB'den ayrılan İngiliz halkının istifa eden Başbakanı Cameron var. İstifa etmek zorunda kalan Cameron'un acısını çıkarmaya çalışırken canlı yayınlarında, gazetelerinde kin kusan İngiliz medyası var.

Değerli okurlarım,

  Batı'ya değil kendi şanlı tarihimize dönelim Bir topluma özenilecekse eğer bu özenti o toplumun ilmine ve bilimine olmalıdır. Sadece kıyafetini, müziğini, filmini, yiyeceğini alıp kopyalamakla bir adım öteye gidilemez. Bizi asırlardır birlikte tutan; ortak değerlerimizdir, güven duygumuzdur. Biz bu değerleri kaybediyoruz. Aile yapımız, arkadaşlarımızla olan ilişkilerimiz, saygı ve sevgi anlayışımız değişiyor. Birbirimize güvenemiyoruz. Eşimiz, dostumuz, akrabamız zor günlerinde yalnız kalıyor. Tamamen menfaat odaklı düşünmeye başladık. Hatta öyle bir hale geldi ki artık insanlar çıkarları için doğruya doğru, yanlışa yanlış diyemez oldu. Sizce de artık kendimize çekidüzen vermemiz gerekmiyor mu?

Bakmadan Geçme