HIDIR BİLEK ÖZEL RÖPORTAJI

1948 yılında Elazığ'da doğan Hıdır Bilek, İlk, orta ve lise öğrenimini Elazığ'da tamamladı. Futbola 1965 yılında Harputspor'da başlayan Bilek, daha sonra Elazığ Yolspor, Elazığspor, Altay, Elazığspor ve Malatyaspor formalarını giydi.

TAKİP ET

KÜNYESİ

1948 yılında Elazığ'da doğan Hıdır Bilek, İlk, orta ve lise öğrenimini Elazığ'da tamamladı. Futbola 1965 yılında Harputspor'da başlayan Bilek, daha sonra Elazığ Yolspor, Elazığspor, Altay, Elazığspor ve Malatyaspor formalarını giydi. Malatyaspor'da yaşadığı sakatlık nedeniyle 1977 yılında çok sevdiği futbolculuğa veda etti. Ancak futbol dünyasından uzak kalmadı. Hayatında önemli kilometre taşlarından biri olduğunu söylediği Elazığ Yolspor'da hocalık yapmaya başladı. 1988-89 sezonunda teknik direktörlüğünü yaptığı Elazığ sporu 3. Lig'de şampiyon yaptı. Aktif futbolculuk döneminde pek çok başarılara imza atan Bilek, Elazığspor'da gol krdigerığı tacını taktı. Yılın futbolcusu ödüllerini topladı. Ordu Milli Takımı ile Dünya 2.liği yaşadı. Ayrıca Amatör Milli Takımı ve Ümit Milli Futbol Takımı formalarını da gururla taşıdı üzerinde…

FUTBOLLA TANIŞMANIZ NASIL OLDU? KARİYER BAŞLANGICINIZI ANLATABİLİR MİSİNİZ?

Sanat okulunu bitirmiştim. Arada arkadaşlarla değişik okulların bahçelerinde çift kale maçlar yapardık. Zevkine oynuyorduk ama benim futbolumu çok övüyorlardı. Aklımda bir gün futbolcu olacağıma dair bir düşünce yoktu. Daha sonra Saatçi Yusuf beni Harputspor'a götürmek istedi, bende kabul ettim. Sene 1965'ti. Futbola orada başladım. İyi bir performans gösterince o zaman Harputspor'un idarecileri olan (Allah rahmet etsin) Metin Kurtoğlu, Zeki Çelik ve Fahri Sunguroğlu babamı futbola devam etmem için ikna ettiler. O sene amatör kümede Harputspor'u şampiyon yaptık. Daha sonra ki sene Yolspor'a transfer oldum. Orada da şampiyonluk yaşadım. 1967 yılında Elazığspor kuruldu. Babam Elazığspor'a gitmemi istemedi. Bende Yolspor'da devam ettim ve gol kralı oldum. Dikkatler üzerimde olduğu için 1968 yılında Elazığspor'a geçtim, takım 3.lig'deydi. O sene 29 golle gol kralı oldum. Sezon bittiğinde Galatasaray'dan bana uçak bileti gönderdiler, gel görüşelim dediler. Mehmet Zeki Cumaoğlu ile beraber İstanbul'a gittik. Para konusunda anlaşamadık. Daha sonra Beşiktaş beni görüşmeye çağırdı onlarla da parada anlaşamadık. Altay ve Ankaragücü de teklifte bulunmuştu. En son Altay'da karar kıldım. Ama gönlüm Galatasaray'da oynamaktan yanaydı, nasip olmadı.

ALTAY'DA 1.LİG SEVİYESİNDE FUTBOL OYNADINIZ. İZMİR TEMSİLCİSİNDE NELER YAŞADINIZ?

Altay takımı o zaman iyi günlerini yaşıyordu. Alt yapısı güçlüydü. Her sene genç oyuncuları kadrosuna katıyordu. Orada Mustafa Denizli ile birlikte oynadım. Kendisi çok beyefendi bir kişilikti. Ara ara görüşüyorum. Altay'da ilk oynadığım sene 13 gol attım. O sezon Eskişehirli Fethi Heper 19 golle gol kralı olmuştu. Herkes para pul içinde yüzdüğümüzü zannediyordu. Hâlbuki parasız pulsuz top oynuyorduk. Kramponumuzdan ayağımıza çiviler batıyordu. Devre arası örsle çekiçle vuruyorduk ki ayağımız kanamasın. Çoraplarımız hep kan oluyordu. Altay'dayken Fenerbahçe ile Türkiye Kupası çeyrek finali oynadık. İki ayaklı eleme usulüydü. İzmir'deki maçta 2 gol attım 2-0 öne geçtik. O zaman maçı anlatan Halit Kıvanç “Hıdır Bilek:2 Fenerbahçe:0” diye anons geçmişti. Ama maçın sonunu getiremedik, 3 gol yedik ve 3-2 bitti. İlk ayağı kaybedince umutlarımız tükenmişti. İstanbul'a gittik. Soyunma odasında başkan bizlere Fenerbahçe'yi elememiz halinde 4 tam cumhuriyet altını sözü verdi. Aydın'lı Cihat'ın golüyle 1-0 kazanıp Fenerbahçe'yi eledik ve yarı finale yükseldik. Maçtan sonra altınları alıp sevinçle Elazığ'a döndüğümü hatırlıyorum. Altay'dayken Beşiktaş'a da gol attım. O dönem Amatör Milli takımına seçildim. Akdeniz Oyunlarına gittik. Daha sonra Adanaspor bana 250 bin lira transfer teklifi sundu ama anlaşamadık.

SONRA ELAZIĞSPOR'A DÖNMÜŞSÜNÜZ. SİZİ TEKRAR MEMLEKETİNİZE GETİREN NE OLDU?

Oralarda oynarken memleket hasreti çekiyorduk tabi… Adanaspor'la anlaşamayınca neden Elazığspor'a dönmeyeyim ki dedim ve hiç düşünmeden bindim geri geldim. Elazığspor'un durumu iç açıcı değildi. Beraberimde Altay'ın genç takımından 5 futbolcu getirdim. Onlarla birlikte efsane bir takım karması oluştu. Göztepe ile Türkiye Kupasında çeyrek final oynadık. Bir golle yarı finalin kapısından döndük. Takımın başındaki Naci hoca bizi en başından kupaya yönlendirmişti. Eğer bizi lige yöneltseydi daha iyi işler yapabilirdik.

AKLINIZDA YER EDEN GÜZEL ANILARINIZ VARMI?

Acı tatlı pek çok anılarım var. Hatırlayınca tebessüm ettiğim birkaç tanesini anlatayım. Bizim dönemlerde basın medya şimdiki gibi gelişmiş değildi. Ad, san bilinirdi ama futbolcular yakinen tanınmazdı. Ben hep 9 numaralı formayı giyerdim. Rakip takımlar forma numaramdan benim Hıdır Bilek olduğumu tahmin ediyor ve maç başlar başlamaz üzerime bir iki oyuncuyu markaja gönderiyorlardı. Ben de kendi usulümce buna çözüm buldum ve maçlara farklı numaralı formalarla çıkmaya başladım. Maç esnasında rakip takım beni tanıyana kadar gollerimi atıyordum. Elazığspor'dayken Mardin'de maçtayız. Beni tanımasınlar diye 3 numaralı formayı giymiştim. Baktım bir defans oyuncusu elinde benim fotoğrafım sahayı dolaşıyor. Beni aradığını fark ettim, kendimi gizlemeye çalıştım ama nafile… Beni tanıdı ve maçın sonuna kadar peşimi bırakmadı, ta ki sahayı terk edene kadar… Sisli bir havaydı 2 gol attım daha sonra sahaya tamamıyla sis çöktü ve maç ertesi güne kaldı. Bir de Ankara'da Barbaros maçı oynuyorduk. Eskiden toplum polisleri vardı beyaz şapka giyerlerdi. Kalemizi Cahit abi koruyordu. Allah rahmet eylesin. Bir gol yemişti hatalı. Lillo Metin ona “bu gol yenir mi” diye kızarak bağırdı. Cahit abi kale arkasındaki toplum polislerine döndü “toplum abe bu golde benim hatam var mıydı” dedi. Onlarda gülerek, “senin bu golde hatan yok” diye cevap verdiler. Bir keresinde de Çorum'dayız. Bu defa kalemizde Tevfik vardı. Ayık kafayla maça çıkmazdı. 80 dakika hop oraya hop buraya 90'dan toplar çıkardı. 82. dakikaya girdik. Çorum'un orta sahasında Metin vardı, uzak mesafeden yumuşak bir şut vurdu. Tevfik'in ayaklarının dibinden geçti gol oldu. Tevfik bize döndü “top mermi gibi geldi ben napayım” dedi. Bayağı gülmüştük. Son olarak Elazığ'da bir Mardin maçı oynuyoruz. İlk yarı 4-0 galibiz. 3 golü ben atmışım. Rakip kendini öyle kastı ki, öyle konsantre oynadılar ki gollere çok sinirlendiler. İkinci devre maça çıkmadılar. Futbol sahalarında böyle bir maç daha var mı bilmiyorum.

ELAZIĞ'DA BİR TEKNİK DİREKTÖR DENEYİMİNİZ OLDU O ZAMAN TAKIMINIZ NASILDI?

Elazığspor yine kötü durumdaydı. Liderden 12 puan gerideydik. Sahamız da 3 maç kapanmıştı. Futbolcularımla toplantı yaptım. İçeride dışarıda 3 puan alırsak kafaya oynarız dedim. Tüm maçlarımızı kazandık. Elazığ'da şampiyonluk maçında Mardin ile oynadık. Semih Alınmış'ın golleriyle 2-0 kazandık ve şampiyon olduk. Maçtan önce soyunma odasında Semih'e dedim ki “İlk 10 dakikada golü bulursan işi bitiririz”. İlk 10 dakikada gol attı gerçekten… İkinci yarının başında yine gol attı ve şampiyon olduk. O zaman dedeniz rahmetli Emin Tarakçı da takımda idareciydi. Kendisi babacan insandı. Onunla bayağı maceramız oldu. Kulübünü, memleketini çok seven bir şahsiyetti.

KÜME DÜŞTÜĞÜMÜZ VE GECESİNDE ŞEHRİN KARIŞTIĞI ERZURUM MAÇI PEKİ…

O maçı hiç hatırlamak istemiyorum. Takım yine kötü durumdaydı. Bana teklifte bulundular, ligin bitmesine son 3 maç kala takımın başına geçtim. Hakem o gün adeta maçı katletti. Bizim bir golümüzü yemişti. Çok uyardık kendisini… Daha sonra ortalık karıştı, tansiyonu yüksek bir maçtı haliyle. Küme düştük ve olayların önünü alamadık. Çok üzüldük hepimiz…

ELAZIĞSPOR ŞU SIRALAR ZOR GÜNLERDEN GEÇİYOR. BORÇLAR, SENETLER V.S. SİZ TAKIMIN YÖNETİCİSİ OLSAYDINIZ NE YAPARDINIZ?

Öncelikle borçları kapatırdım. Bunun için güçlü bir yönetim kurulu oluştururdum. Eğer futbolcularınızın maaşlarını erkenden vermezseniz birikir daha sonra başınıza bela olur. Bu borçlar birikti birikti buralara kadar geldi. Zamanında iyi yönetilseydi bu hale gelmezdi takım… Artık futbolcuların çoğu yabancı… Elazığ'lı değiller ki parayı ikinci plana atsınlar. Herkes parasına bakıyor. Öyle bir devir yaşıyoruz. O zaman ne yapacaksınız, onlar profesyonel düşünüyorsa sizde öyle düşüneceksiniz. Borçları harçları kapatacaksınız ki başarı gelsin.

ALT YAPILARDA ÖNEMLİ İŞLERE İMZA ATTINIZ. SİZCE ALT YAPILAR PROFESYONEL TAKIMLAR İÇİN NE ANLAMA GELİYOR?

Her şeyden önce alt yapıya ve amatör futbola önem vermek lazım… Elazığ'da 30 tane amatör takım var. Her takım 20 futbolcudan oluşsa 600 futbolcu eder. Mesela Köy Hizmetlerinde Ahmet adında çok iyi bir futbolcu var diyelim. Bu çocuğu sahiplenmezseniz yok olup gider. Elazığspor'un onu alıp, yedirip içirip okutması lazım ki futbolcuyu kazansın. Alt yapılara en iyi hocayı ve en iyi genç oyuncuları alıp eğitmelisin ki onu A takıma hazırlayasın… Yoksa başarı gelmez. Artık alt yapılardan futbolcu gelmiyor Elazığspor'a… Halimiz ortada işte… Eskiden amatör ruh vardı. Bakın Yolspor, Güvenspor ve Harputspor'dan kuruldu Elazığspor… O ruhu devam ettirmek gerekiyordu. Bizim memleketimizde futbol seviliyor ve her zaman potansiyel var. Değerlendiremezseniz ilgiyi azaltırsınız, kimse yetişmez. Ben Yolspor'dayken Sedat Altıntaş, Ümit Hatipoğlu, Mehmet Kaplan gibi oyuncuları yetiştirdim. Onlar kariyer yaptılar bizler mutlu olduk.

Bugünlerde Belediye başkanımız alt yapıyı yeniden canlandırmak için mahdigere seçmeleri düzenletip tarama yaptırıyor. Forma dağıtıyor gençlere… Böylelikle onları teşvik ediyor. Elazığspor halkın takımıdır. Belediye başkanını da halk seçtiğine göre onun da takımıdır. Başkan elinden geleni yapıyor. İnşdigerah iyi şeyler çıkacak oralardan...

ELAZİZ Belediyespor şuan profesyonel lig'de mücadele ediyor. Bunun Elazığspor'a getirisi ne olabilir?

Bence çok önemli bir şey bir takımımızın daha lige çıkması… Eğer oradan iyi oyuncular yakalanırsa ileride Elazığspor'a transfer olabilirler. O havuzun değerlendirilmesi gerekiyor. Biz ligde hocalık yaparken “Belediyespor'u kapatmayın, oradan iyi futbolcuları yetiştirip Elazığspor'a kazandırabiliriz” dedim ama kapattılar. Şuan DSİspor ve Yolspor takımlarımız BAL liginde oynuyor. Orası da Belediyespor için öz kaynak oluşturuyor. Böylelikle dışarıdan gelen futbolculara çok paralar harcanmaz. Bizim çocuklarımız ve memleketimiz kazanır. Mesela Altınordu takımı tam bir kulüp gibi… Genç yıldızları yetiştiriyorlar. Hem kendileri iyi paralara bu futbolcuları parlatıp satıyorlar, hem de o çocuklara gelecek kazandırıyorlar. Oradaki gibi kampüs gibi bir tesisin olacak ki aileler gönül rahatlığıyla çocuklarını göndersinler. Ama ne oluyor? Çocuk buradan kalkıp Altınordu'ya gidiyor. Neden buradaki hazinen oraya gitsin. Bu çocuğu sen değerlendir neden değerlendirmiyorsun?

PEKİ, TÜRK FUTBOLU HAKKINDA NELER DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Türkiye futbolu iyiye gitmiyor. Bunun en güzel örneği Milli takım… Sürekli kadrolar değişiyor. Fatih Terim, Arda gibi Selçuk gibi oyuncuları kadro dışı bırakıyor. Demek ki orada da kanayan bir yara var. O yarayı bulup tedavi etmek lazım ki bir daha böyle sancılar yaşamayalım.

EFSANELEŞMİŞ BİR FUTBOLCU OLARAK GEREKEN KIYMETİ GÖRDÜĞÜNÜZÜ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Biz bu memlekete yıllarca hizmet ettik. Türkiye'nin önemli takımlarında oynadık. Hayatımızı verdik. Ama stadyumlara alınmadığımız zamanlar oldu. Gidiyoruz stadyuma alınmadığınız zaman zorunuza gidiyor. Bir daha maça gitmek istemiyorsunuz. Şimdi maçlara gelmememizin en büyük nedeni bizlere kıymet verilmemesidir. Buradan idarecilerimize sesleniyoruz. Bizler Elazığ'ın yaşayan değerleriyiz. Benim gibi nice arkadaş var bu şekilde… O insanları onurlandırmak lazım… Mesela Elazığ'da ilk Milli takım forması giyen futbolcu benim. Amatör Milli Takımında, Ordu Milli Takımında ve Ümit Milli Takımında oynadım. Ordu Milli Takımıyla Dünya 2.si olduk. Kuveyt'e gol attım. Ankara'da 3-0 galip gelmiştik. Diğer golleri Fenerbahçeli Cemil Turan, Galatasaray'lı Büyük Mehmet atmıştı. Ümit Milli Takımda Ausburg'da Almanya'ya karşı 2. devre oyuna girdim. Yani düşünün işte biz ne hizmetler vermişiz… Geldiğimiz yere bakın…

EKLEMEK İSTEDİĞİNİZ BİR ŞEY VAR MI?

Bu kıymet meselesi açılmışken bir şeyi daha söyleyeyim. Elazığspor tesislerini memleketimize kazandırmak için Elazığspor Sevenler Derneğini kurduk. 15 gün Ankara'da kaldık. Geceli gündüzlü çalıştık, sonunda o arsayı aldık ve Elazığ'a kazandırdık. Kimse bize teşekkür bile etmedi. O zaman ki idareciler kurduğumuz derneği kötülediler bile… Tesislerin projesini de Fenerbahçe'nin Gölbaşı tesislerinden aldık. Elazığspor'da Mehmet Dinç vardı çok ilgilendi ama ayrıldı daha sonra. Şu anki tesisler güzel ama alt yapının tesislerini gezdim üzüldüm. Çok kötü bir haldeydi. Hâlbuki en iyi yemekhanenin, en iyi sahanın ve yatakhanenin onlara verilmesi lazım… Şimdi Kazım Karataş var alt yapıdan sorumlu... Kendisi bu işleri iyi bilir. Nitekim düzeltmeye başlamış. Beni aradı gel gör dedi daha iyi hale geldi diye ama henüz gidemedim. Umarım gittiğimde karşılaştığım manzara beni mutlu eder… Çünkü alt yapıya önem vermek kalıcı başarının en önemli unsurudur. Son olarak söylemek istediğim şudur. Dünya gelip geçicidir. Ben ve Elazığspor'a hizmet etmiş pek çok arkadaşım Elazığspor tarihinin canlı kaynağıdır. Bizler hayattayken yeni nesillere bu tarihi aktarmak gerekir. Bizlerin hatırlanması, tecrübelerimizin aktarılması için ortam oluşturulması, en önemlisi de toplanabileceğimiz bir konuk evinin tahsis edilmesi zor bir şey değildir ve bizleri oldukça sevindirir. Bu sebeple hatırlayıp röportaj yapma isteğinde bulunmanız beni mutlu etti. Herhalde diğer emektar arkadaşlarımla bu röportaj serisi devam edecek. Ben senin şahsında sayfasında konuk olduğum, Hâkimiyet Gazetesinin tüm çalışanlarına teşekkür ediyorum. Sağ olun var olun…

RÖPORTAJ İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM… BİZLERİ KIRMADINIZ, AĞZINIZA SAĞLIK, SAĞLICAKLA KALIN…

Bakmadan Geçme