GÜN BİRLİK GÜNÜDÜR TÜRKİYE'M…

Gün İstiklal Marşını anlama günüdür

TAKİP ET
Gün İstiklal Marşını anlama günüdür. Gün tarihimizi iyi okuma günüdür. Gün, yasımızı büyük devlet gibi yaşarken, gereğini büyük devlet gibi yapma günüdür.

Gün, birilerini suçlama günü değildir. Gün, hükümete muhalefet olma günü değildir. Gün, devletimizi sorgulama günü değildir…

Gün, bir olma günüdür. Gün, birlik olma günüdür. Gün, omuz omuza yürüme günüdür. Damarlarımızda dolaşan asil kanın harekete geçme günüdür.

Biz Anadolu'yuz. Kimsenin kimseden üstünlüğü olmadığı koca bir devletiz. Gücümüzden  korkanların, fitne yolu ile bizi zayıflatmaya çalıştığı, çelik zırhlı duvarların bizden korktukları için her yolu denediği koca bir devletiz.

Tarihimiz şan ve şeref kokarken, her daim yedi düvelin düşmanlığı ensemizde iken, bugün yedi düvelin hainlikleri karşısında devletimizi suçlamak günü değildir. Gün, tarihimizi iyi okuyup gerçekleri iyi anlama günüdür.

Dağlarda, bomba döşenmiş sokaklarda vatan hizmetini yapan askerimizin, polisimizin canını ortaya koyduğu bu cennet vatan için, bizlerin de en azından aklımızı ortaya koyarak biraz düşünmesi bu vatan için atılacak adımlar atması çok mu?

Artık diriliş günü gelmedi mi? Atalarımıza olan borcumuzu ödeme günü gelmedi mi?

Terör lanetli bir oyuncaktır. Yapboz tahtası gibi şekillendirilebilen özel bir oyuncaktır. Bu oyuncağı kullanan 7 düvel de tek derdi bu toprakları kana boyayarak cennet vatanımıza sahip olmaktır.

Bugün bir ayrım yapmak zorundayız. Ya teröre hizmet eder, sosyal medyada ya da medyada hükümeti eleştirir ve yanlışa yanlış katarız, ya da teröre tek ses çelik zırhlı, iman dolu göğsümüzle devletimizin yanında yer alırız.

Haydi, şimdi tarihimizin sesine kulak verelim. Cennet mekan şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un dizelerinde en güzel şekilde ortaya koyduğu düşmanlarımızı ve oynanan oyunu şehitlerimizin ruhuna yakışır bir şekilde tekrar tekrar okuyarak içimize kazıyalım…

 

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? 
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, 
 

Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya 
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya, 

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! 
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı' 

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi 
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi! 

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer 
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer. 

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında, 
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun; Kanada! 

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela... 
Hani tauna da zuldür bu rezil istila... 
 

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer 
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer... 

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, 
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak. 
 

Bu göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi; 
'O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme' dedi. 
 

Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek: 
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek. 

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... 
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar, 

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, 
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor! 

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! 
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. 

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i... 
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi. 

Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın? 
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın. 

Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat, 
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat... 

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, 
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

 

Ey Türk… Şimdi silkelen ve kendine gel. Kalk ayağa kardeşlerinle el ele yedi düvele göster gücünü…

 

Bakmadan Geçme